Paris Komünü’nün 147. yıl dönümü

Paris Komünü’nün 147. yıl dönümü

Fransa’nın başkenti Paris’te 26 Mart ile 30 Mayıs 1871 tarihleri arasında seçilen Paris Komünü’nün bugün 147. yıl dönümü.

(Bu yazı ceviriyoruz.org’dan alınmıştır)

Paris Komünü, 1871 yılında 26 Mart ile 30 Mayıs arasında gerçekleşen, başarıya ulaşmış ilk işçi devrimidir.

Louis Bonaparte döneminde 1871 tarihli Fransa-Prusya Savaşı’nda alınan yenilginin ardından, Almanlarla sürdürdükleri savaşı zor koşullar altında sonlandıran Ulusal Savunma Birliği, altı ay boyunca Alman birliklerinin kuşatmasına kahramanca direnen Paris’in işgaline göz yumdu.

Parisli işçiler Alman istilasına şiddetle yanıt verdi. Alman işgali altındaki bölgeyi sadece şehrin küçük bir köşesindeki birkaç parka sınırlayacak ve bu sınırları geçmemeleri için Alman askerlerini sıkı bir gözetim altında tutacak kadar cesur Paris işçileri Alman askerleriyle iş birliği yapmayı reddettiler. 18 Mart’a gelindiğinde Fransa’da Üçüncü Cumhuriyet’in kurucularından ve ilk cumhurbaşkanlarından Louis Adolphe Thiers yönetimine geçen yeni hükumet, Alman hükumetinden izin alarak Parisli işçilerin Alman askerlerine karşı koymayacağından emin olmak ve şehirdeki askeri silahları toplatmak için ordusunu Paris’e yolladı. Parisliler olaysız bir şekilde silahlarından vazgeçmeyi reddetti, bunun sonucunda Fransız “Ulusal Savunma” hükumeti Paris şehrine savaş ilan etti. 26 Mart 1871 günü halkın desteği üzerine işçiler ve askerlerden oluşan bir şehir devleti, yani Paris Komünü, seçimle kuruldu. İşçilere Fransa’nın dört bir yanından çığ gibi yağan destek, hükumet tarafından hızlı ve acımasız şekilde bastırıldı. Buna rağmen hükumet için büyük bir tehdit teşkil eden Parisliler, ilk işçi hükumetini oluşturmaya başlıyordu:

“26 Mart tarihinde seçilen Paris Komünü, 28 Mart günü ilan edildi. O tarihe dek hükumeti elinde tutan Ulusal Savunma Merkez Komitesi, Paris’te çok tartışılan “Ahlak Polisi” oluşumunu yok eden bir kararın ardından istifasını verdi. 30 Mart günü zorunlu askerliği ve daimi orduyu kaldıran Komün, eli silah tutan tüm vatandaşların katılacağı Ulusal Muhafızların tek silahlı güç olacağını açıkladı. Bütün konutların kirasını 1870 senesinin Ekim ayından Nisan’a dek kaldırdı, hâlihazırda toplanmış kira vergilerini de bir sonraki kira dönemine aktardı; ayrıca şehirdeki tüm tefeci dükkânlarına verilmiş bütün malların satışını durdurdu. Aynı gün Komüne seçilen yabancı uyruklu vatandaşların onayı meclisten geçti. Bunun sebebi ise “Komünün bayrağının Dünya Cumhuriyeti’nin bayrağı” olmasıydı.

Nisan ayına gelindiğinde Komünün bütün çalışanlarının, dolayısıyla da üyelerinin alacağı maaşın 6,000 frankı geçmeyeceğine karar verildi. Komün, bu kararın hemen ardından Kiliseyi devletten ayıracağını ilan etti, ayrıca devletin yapacağı tüm dini amaçlı harcamaları iptal etti. Tüm kilise arsaları devlet malına dönüştürüldü; bunu takiben 8 Nisan tarihinde okullardan dini sembolleri, resimleri, öğretileri ve duaları çıkarma kararı aldılar, böylece okullardan “bireyin vicdanına yönelik” ne varsa kademe kademe hariç tutuldu. Aynı ayın beşinde Komün askerlerinin Versay birlikleri tarafından vurulmasına yanıt olarak esirlerin tutuklanması için bir karar çıkartıldı, ama hiç uygulanmadı. Ayın altısında muhafızların getirdiği giyotin toplum içinde yakıldığında, bayram havası oluştu. Ayın on ikisinde Komün, Vendôme Meydanı’ndaki 1809 Savaşı’ndan sonra Napoleon tarafından yakalanan bütün silahlardan dökülmüş Zafer Takı’nın şovenizmin ve ulusal nefrete tahrikin sembolü olduğundan yıkılması gerektiğine karar verdi. Bu karar, 16 Mayıs günü harekete geçirildi. Nisanın on altısında imalatçılar tarafından kapatılan fabrikaların istatiksel bir tablosunu isteyen Komün, önceden bu fabrikalarda çalışan işçilerle fabrikaların çalışmasını sürdürme planlarının çözümü için işçileri kooperatiflerde topladı ve sonrasında bu kooperatifler de büyük bir sendika altında birleştirdi. Ayın yirmisinde fırıncıların geceleri çalışmasını yasaklayan Komün, İkinci İmparatorluk döneminden beri tekelde polis adayları tarafından yürütülen işçi kayıt kartlarını da yasakladı çünkü birinci derece istismarcı olan bu kartlar Paris’in ayrıldığı yirmi idari bölgenin belediye başkanları tarafından yürütülüyordu. Komün, 30 Nisan günü tefecileri bu özel oluşumların işçiliği istismar ettiği ve işçilerin kullandıkları araçlara ve kâra olan hakkına ters düştüğü gerekçesiyle kapatma kararı aldı. Mayısın beşinde ise Kral 14. Louis’in idamını hatırlatması için dikilmiş olan Kefaret Şapeli’ni yıkma kararı verildi. (Fransa’da İç Savaş‘ın önsözü, Frederick Engels)”

Komün’ün seçilmesinin ardından üç aydan daha kısa bir sürede Paris, Fransa’nın toplayabileceği en güçlü ordu tarafından saldırıya uğradı. 30,000 silahsız işçi katledildi. Binlercesi Paris sokaklarında vuruldu. Sonrasında tutuklanan binlercesinin yanı sıra, 7,000 işçi Fransa’dan tamamen sürgün edildi.

"7 Nisan günü Paris’in batı tarafında Neuilly’deki Seine Nehri geçidini ele geçiren Versay birlikleri güneye de 11’inde saldırarak General Eudes tarafından ağır kayıplarla geri püskürtüldü. Paris, aynı şehrin Prusya tarafından bombalanmasını küfür olarak lekeleyen ordu tarafından defalarca bombalandı. Aynı ordu şimdi Prusya hükumetine Sedan ve Metz kentlerinde esir düşen Fransız askerlerini iade etmesi için yalvarıyordu, çünkü askerlerin Paris’i geri almasını umuyorlardı. Mayıs ayının başından itibaren birbiri ardına gelen esir birlikler, Versay ordusuna şüphesiz bir üstünlük sağladı. Versay’ın avantajlı durumu Thiers’ın 23 Nisan günü Komün’ün önerisiyle Paris Başpsikoposu Georges Darboy ile Paris’te esir alınan birçok rahibin iadesi için yapılan pazarlıklardan Blanqui adında iki defa Komün’e seçilen ancak Clairvaux’da esir düşen tek bir adam için vazgeçtiğinde dahi kendini belli etmeye başladı. Thiers’ın sözlerindeki değişim bile bir kanıttı; zira öncesinde oyalayıcı ve kaçamak bir tonla konuşan komutan şimdi küstah, tehditkâr ve acımasız olmuştu. Versay güçleri Moulin Saquet tabyalarını 3 Mayıs günü güney cephesine; 9 Mayıs’ta top ateşiyle yerle bir olan Issy Kalesine, ayın 14’ünde ise Vanves Kalesine yerleştirdi. Batı cephesinde adım adım ilerleyip duvar boyunca uzanan birçok köyü ve binayı ele geçiriyorlardı. 21 Nisan günü duvarın kendisine ulaştılar ve duvardaki muhafızların ihaneti veya ihmali sayesinde şehre zorla girmeyi başardılar. Kuzey ve doğu cephelerini ellerinde tutan Prusyalı askerler Versay birliklerinin ateşkes anlaşması gereğince onlara yasak olan şehrin kuzeyinden ilerlemesine olanak sağladı, birlikler böylece Parislilerin ateşkes sayesinde güvenli olduğunu sanıp güvenliği zayıf tuttuğu geniş bir alana saldırdılar. Bunun sonucunda Paris’in lüks batı yakasında zayıf düşen direnç, birlikler çalışan kesimin yaşadığı doğu yakasına ilerledikçe daha zorlu bir hal aldı.

Komünün son savunucuları, Belleville ve Menilmontant tepelerinde ancak sekiz günlük bir savaşın ardından teslim oldu; sonrasında savunmasız erkek, kadın ve çocukların katledildiği bütün hafta boyunca artarak süren çatışmalar doruğa ulaştı. Birliklerin kullandığı kuyruktan dolma silahlar artık yeterince hızlı ateş edemiyordu; bozguna uğratılan yüzlerce işçi mitralyöz ateşi ile vuruldu ve 30,000’nin üzerinde Paris vatandaşı katledildi. Son toplu katliamın gerçekleştirildiği Pere Lachese mezarlığındaki “Federallerin Duvarı” (diğer ismiyle Komün Üyeleri Duvarı) günümüzde hâlen iktidarın, çalışan kesimin haklarını aramaya cüret ettiği anda ne denli bir şiddetle cevap verebileceğinin sessiz fakat dokunaklı bir şahidi olarak durmaktadır. Katliamı izleyen toplu tutuklamalar, 38,000 işçiyi parmaklıklar ardına gönderdi; hepsinin idam edilmesi mümkün olmadığı için rastgele seçilen kurbanlar hücrelerinden çıkarılıp teker teker vuruldu. Geri kalan mahkûmlar ise askeri mahkemenin önüne çıkmak için büyük kamplara gönderildi. Paris’in kuzey kısmını tutan Prusyalı birliklere hiçbir kaçağın geçmesine izin vermeme emri verilmişti; askerler yine de bazen insanlıklarını dinleyip kaçaklara göz yumdular; Sakson kolorduları özellikle merhametli davranıp bariz biçimde Komün savaşçısı olan birçok işçinin kaçmasına izin verdi.

(Fransa’da İç Savaş‘ın önsözü, Frederick Engels)"

DAHA FAZLA