Röportaj | 'Hey Buraya Baksanıza'
“Toplumsal içerikli çocuk şarkıları” kavramından hareketle alternatif çocuk şarkısı nasıl olur, çocuk eğitiminde kamusallığın önemi, muhalif medyanın çocuk temalı içeriklere yaklaşımı vb. konuları Şubadap Çocuk üyeleri ile konuştuk.
Özgür Derya
Şubadap Çocuk, geçtiğimiz haftalarda “Hey Buraya Baksanıza!” adlı çocuk şarkıları albümünü yayınladı. Albüm grubun altıncı albümü. 2013 yılından bu yana albüm yapan grup, neredeyse her yıl bir çocuk şarkıları albümü yayınlamış. Albümleri https://subadapcocuk.org sitesinden ücretsiz dinlemek ya da indirmek mümkün. Bunun yanında youtube, spotify, soundcloud vs. bütün platformlarda albümler mevcut. Yalnız albümler değil, çocuk kitapları, boyama kitapları, posterler vs. çocuklara yönelik içeriklere de grubun internet sitesinden ulaşmak mümkün. Bütün içeriklere ücretsiz ulaşılabiliyor. Grup “copyright” kavramının karşısına “copyleft” olarak adlandırılan kitlesel fonlama kavramını koyuyor ve çalışmalarının finansmanını halk sponsorluğu ile yapmaya çalışıyor. Teknolojinin, büyük şehir imkanlarının ulaşamadığı köylere, kasabalara, yoksul kenar mahallelerine gidip çocuklarla buluşmaya, onlara müzik yapmaya çalışıyorlar olabildiğince.
İnternet sitelerinin tanıtım bölümünde öne çıkardıkları “toplumsal içerikli çocuk şarkıları” kavramından hareketle alternatif çocuk şarkısı nasıl olur, çocuk eğitiminde kamusallığın önemi, muhalif medyanın çocuk temalı içeriklere yaklaşımı vb. konuları Şubadap Çocuk üyeleri ile konuştuk.
Albümlerinizin geneline bakılınca neredeyse yetişkinlere yönelik albümlere harcanılan emekten daha yoğun bir emek gözlemleniyor. Çok fazla enstrüman kullanılması, şarkıların trafiği, senkoplar vs. bütün şarkıları çocuklara söylettiğiniz düşünülürse bu iki katı bir emek demek. Çocuk şarkıları genelde az enstrüman ve basit armonilerle, melodilerle yapılır. Neden bu kadar emek, nasıl bir boşluk gördünüz de orayı bu şekilde doldurmak istediniz?
Çocuk şarkılarına eğilme ihtiyacı Tarsus’un Boğazköy köyünde yapılan HES protestoları sırasında ortaya çıktı. Bütün köy protestoya katılmıştı çocuklar dahil. Çocuklar yetişkinlerin slogan ve şarkılarına eşlik ediyorlardı. Çocuklarla yaptığımız sohbetlerde onların da birey olarak bir yaşamları olduğunu ve dereyle, ağaçla kendilerince bir bağ kurduklarını gördük. Sermaye o ilişkiyi ellerinden almak istiyor. Çocuk şarkısı ihtiyacı önce buradan çıktı. “HES yapma boşuna yıkacağız başına” diye bir şarkı yaptık ve çocukların yaşamlarından deneyimleri de şarkıya ekledik. İlkokul öğretmenleri tahtaya kaldırıp şarkı söyle deyince bazı çocuklar bu şarkıyı söylemiş. Sonradan HES için duruşmalar devam ederken çocuklar mahkeme önlerinde koro halinde bu şarkıyı söylemiş. Bu o çocukların belleğinde yarına kalacak güzel bir anı oldu. Ama biz çocuk şarkılarını geleceğe yatırım olarak görmüyoruz. Aynı zamanda çocukların bugününde bir değişim/dönüşüm yaratmasını hedefliyoruz.
İkincisi, halkevleri yaz okulları. Yaz okulları dahilinde mahallelerde müzik temelli çalışmalar yapıyorduk. Fakat geçmişten gelen çok sınırlı bir çocuk şarkıları dağarcığı var ve içerik olarak çok zayıf. II. Dünya savaşı Türkiyesinin bir lokma bir hırka kültürü, erkek egemen kültür, o toplum vasatının sevmediğimiz bütün kodları çocuk şarkılarına aktarılmış. Literatürün içine daldıkça egemen ideolojinin çocuk şarkılarında yeniden üretildiğini gördük. Örneğin Osmanlı döneminde, “Uyuyun, yaramazlık yapmayın, itaat edin” cumhuriyet döneminde “Çok çalışın, vatanınızı sevin” AKP döneminde “Namazın farzı kaçtır/Beştir beş/ Haydi sayalım” vs. Fatsa Çocuk Korosu, MKM Çocuk Korosu vs. gibi alternatif örnekler var ama oradaki örnekler de güncelden çok uzak, 1980’lerin dünyasını yansıtıyor. Mesela “Patron yağ kaçırıyor” gibi, o günün çelişkilerini yansıtan örnekler. Bu sıkıntıları görüp çocuk şarkıları yapmaya başladık. Sözlere ve şarkıların mesajına çok çalışmamız gerektiğini gördük. Bir de çocukların ve ebeveynlerin beraber dinleyebileceği bir müzikallik hedefledik. Çocukların farklı enstrümanlarla tanışması, kaliteli müzik deneyimi vs. müziğin kendisine içkin hedeflerimiz de var.
Türkiye’deki örnekler sınırlı malum. Dünyadaki örneklere baktınız mı, örneğin kamusallığın halen görece daha güçlü olduğu, köklü bir temel eğitim geçmişi olan batılı ülkeler vs. oralarda “evet bu yolu izlemeliyiz” gibi bir model arayışınız oldu mu?
İlk dört yıl neredeyse hiç bakmadık, Türkiye’deki geçmiş örneklerle ilgilendik daha çok. Belirttiğimiz gibi ya eğitimi destekleyici ya da ticari örnekler vardı yaygın olarak. Yeni yeni bakıyoruz dünyadaki örneklere. Örneğin Latin Amerika kanalı var, buradaki örnekler çok renkli. Çocuk şarkıları Latin Amerika geleneksel kültürüne dayanmayı hedefliyor. Geleneksel çalgıları kullanmak, yerli kültürüne göndermeler yapmak gibi. Canti Cuenticos diye Arjantinli bir grup var örneğin, Şubadap Çocuk ile neredeyse aynı yolu izlemişler. Kitaplar, posterler, turneler vs. ve materyallerin hepsinin ücretsiz olarak indirilmesi gibi. Daha teatral yorumluyorlar şarkıları, abartılı jestler ve mimikler kullanıyorlar. Okul öncesi yaş grubunu hedefliyorlar. Küba’dan Duo Karma, Fransız Alain Schneider var, Almanya’dan bir-iki topluluk var. Almanya’daki topluluklardan bir tanesi Berliner Ensemble ile ortak işler yapıyor. Biz daha çok ilkokul çağını ve 8- 9 yaş grubunu hedefledik. Şarkılarımızı İspanyolca, Arapça, İngilizce, Almanca ve Kürtçe’ye çevirttik. 20- 22 şarkımız Kürtçe olarak Zarok TV’de sürekli dönüyor.
Çocuk şarkısını ayırt eden nedir, bir şarkı nasıl çocuk şarkısı olur? Çocuk şarkısı mutlaka eğitici, öğretici olmak zorunda mı örneğin, yalnızca eğlence, hoş vakit geçirme amaçlı çocuk şarkısı olamaz mı; sizin bakışınız nedir?
Çocuklar toplum içinde yaşayan ama yaş grubu dolayısı ile kendine özgü bir öğrenme pratiği olan, yaşamsal olarak ebeveynlere bağlı bireyler. Hayal ettiğimiz dünyaya dair, uğruna mücadele edilmesi geren şeylere dair çocuklara neler anlatabiliriz diye düşündüğümüzden, çocukların temas ettiği problemlerden hareketle ortaya çıkan şarkılar çocuk şarkılarıdır diyebiliriz. Bu tanım bize ait değil. Paolo Freire (Brezilyalı pedagog); Gramsci yaklaşık böyle şeyler söylüyor. Freire, “Okuma fişlerinde bile insanların yaşamlarından, mücadelelerinden bir şeyler olacak ki, özgürleşme pratikleri dil ile başlasın” diyor. Müzikal olarak kısıtlar var. Enstrümanların olabildiğince efektlerden arındırılmış doğal seslerinin verilmesi, dinamik ses aralığının en fazla bir oktav olması vs. çocukların hem kolayca dinleyebilecekleri hem de eşlik edebilecekleri şarkılar yapmak durumundasınız.
Kamusal eğitimin ve kamu yayıncılığının nasıl bir gericilik ve yobazlık kuşatmasında olduğu malum. Yetişkin bir insan sonunda kendi iradesi ile alternatif düşünceye, sanata vs. yönlenebilir. Ama çocukların bir ebeveyn yönlendirmesine ihtiyacı var. Bütün üretimleriniz ücretsiz bile olsa, sizin farkınızda olan birilerinin şarkıları, kitapları internetten indirip çocuğa ulaştırması gerekiyor. Ne düşünüyor bu konuda Şubadap Çocuk, nasıl buluşturacağız çocukları bu tür alternatif üretimlerle? Yoksul kesime, kırsala, küçük şehirlerdeki çocuklara nasıl ulaşacak alternatif üretimler?
Mevcut kapitalist iktidar devam ettiği sürece bizim alternatifler üretmemizin kendisi prova dışında bir şey değil. Bu alternatifleri çözüm gibi görmek çok hayalci, “bakın başka bir şey de olabilir” diye oluşturuyoruz. Alternatifler vasıtasıyla dünyanın dönüştürülmesi ihtiyacı var. Devrim yapamadığımız sürece bunlar hayatı daha yaşanılır kılmaktan öteye gidemiyor ama bunlar olmadan da devrim yapamıyoruz. Bu bir anlamda aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği. Her yere ulaşabilen bir TRT’nin gücünü biliyoruz. Tabii alternatifler kuracağız. Bugün EBA TV’ye alternatif bir kanalımız olsaydı bir milyondan fazla izleniyordu. Bu vesileyle muhalefete de bir şeyler söylemek lazım. Halk TV gibi, Tele1 gibi ana akım muhalefet kanallarına defalarca gittik, çalışmalarımızı götürdük ama hiçbir geri dönüş alamadık. Emek mücadelesi, kadın mücadelesi gibi muhalefet alanları üzerinden konuşursak, bütün bu alanları çocukları da kapsayacak şekilde düzenleyebiliriz. Mahallelerde etkinliklere katılıyoruz, yetişkin sayısı kadar çocuk katılıyor. Örneğin 15- 16 Haziran etkinliğine katıldık yakın zamanda. “Kanlı yumruğumuzla onları boğacağız”, “savaşacağız” gibi sloganlara çocukların da katıldığını, maruz kaldığını gördük. Çocuğa savaşın kötü bir şey olduğunu anlatıyorsunuz, sonra savaşacağız deyince çocuğun kafası karışıyor. Çocukların dünyasında soyutlamaya yer yok, savaşacağız deyince top tüfek tanktan başka bir şey anlamıyor. Aynı etkinliklerde bir çocuk alanı kursak, bütün bunları çocuklara daha farklı anlatabiliriz. Çocuğu çocuk olarak görürsek gelişimleri de daha hızlı oluyor. Örneğin bizim 2014 yılında çıkan ilk albümümüzde çocuk korosuna katılan iki kişi şu anda grubumuzda müzisyen. Bugün şarkı söylediğimiz çocuklar yarının aktivistleri, sanatçıları vs. olacak bunu da düşünmek gerekiyor. Bu başlangıçta bizim de öngörmediğimiz bir durumdu. Bu çocuklar bizim gelecekteki yoldaşlarımız.
Çocuk odaklı üretimler yapınca bir de işin pedagojik yönü çıkıyor ortaya. Üretimlerinizi çocuklara ulaştırmadan önce bir pedagog filtresinden geçiriyor musunuz, nasıl işliyor bu mekanizma Şubadap Çocuk’un üretimlerinde?
Övünebileceğimiz, içimizin rahat olduğu alanlardan biri bu. Mekanizmamız şöyle işliyor: şarkıları önce aramızda tartışıyoruz sözlerini. Bir yakın çevremiz var tiyatrocu, müzisyen, PDR uzmanı, eğitimci, ebeveyn vs. insanlardan oluşan. Önce buradan geri bildirimleri alıyoruz. Sonrasında sayıları epeyi fazla bağlantıda olduğumuz öğretmenler var onlarla paylaşıyoruz. Onların geri dönüşlerinden sonra gerekli düzenlemeler, elemeler yapılıyor. En son İnstagram’dan canlı yayın yapıyoruz herkese açık. Birkaç kez çalıyoruz şarkıları ve yorumları alıyoruz. Toplumun değişik kesimleriyle ve olabildiğince geniş katılımıyla yorumları aldıktan sonra şarkılara son halini verip yayınlamaya hazır hale getiriyoruz.
Çok teşekkür ederiz vakit ayırdığınız, sorularımızı yanıtladığınız için. Sizin bunların dışında söylemek eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Muhalif mecraların çocuklara yönelik de birtakım içerikler hazırlaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bizim buradan mesajımız olsun. İleri Haber, sendika.org, sol haber, gazete duvar, birgün, cumhuriyet ne kadar muhalif mecra varsa bir çocuk bölümü/ sekmesi ne derseniz deyin oluşturup yalnızca çocuklara yönelik içerikler üretebilir. Bu gerçekten önemli bir ihtiyaç ve ilgi de görecektir.