Sahte bilimsel makale üretim yerleri
Bilimsel dergilerin bir çoğu sahte makale olarak nitelendirilen yayınların temel özelliklerini listeliyor. Bunlar arasında akademik olamayan iletişim e-posta adresleri, kötü İngilizce ve sorulduğunda yazarın çalışmaya temel oluşturan ham verileri sağlayamaması en başta yer alıyor.
Yazan: Holly Else ve Richard Van Noorden
Çeviren: Çiğdem Gelegen
Kraliyet Kimya Deneğinin yayını olan “RSC Advances” dergisinin editörü Laura Fisher’in 2020 yılında dergiye yayınlanmak üzere gönderilen araştırma makalelerinin birbirlerine ne kadar çok benzediğini fark etmesi bu skandal durumun ortaya çıkmasında ilk adım olmuştur. Dergiye yayınlanmak üzere gönderilen çalışmalarda benzer isim ya da kurum yer almamasına karşın çalışmalarda yer alan tablolar, şekiller ve başlıkların birbirine çok benzemesi kuşkuya neden olmuş ve sonrasında olayın üzerine gidilmiştir. Bundan tam bir yıl sonra dergiden 68 yayın geri çekilmiş ve hala 15 tane makale üzerinde inceleme yapılmakta.
Olayın aslı Çin’de bazı şirketlerin sipariş üzerine seri şekilde bilimsel makale üretmesi. Makalelerin çoğunda ilk yazar olarak Çin’de hastanede çalışan doktorların ismi göze çarpıyor. Doktorların kariyerlerinde ilerlemek ve promosyon almak için araştırma makalesi yayınlamaları gerekiyor. Ancak hastanedeki görevlerinin çok yoğun olması nedeniyle kendileri araştırma deneylerini yapmadan yayın sipariş veriyor ve bu amaçla kurulu şirketler onlar adına verileri fabrikasyonla üretip yayınlanmak amacıyla farklı dergilere gönderiyorlar.
RSC Advances dergisi bu konuda yalnız değil, keza onun gibi birçok dergiye bu tip makaleler gönderiliyor. Nature dergisinin geçen yıl yayınladığı bir rapora göre 2020 Ocak ayından bu yana yaklaşık 400’e yakın makale fabrikasyon üretim olmalarından dolayı yayın aşamasından geri çekilmiştir. Endüstriyel boyutta yaşanan bu hile sadece Çin ile sınırlı olmayıp İran, Rusya gibi ülkelerde de bu amaçla işleyen makale fabrikaları var. Hatta artık bu sahte makaleleri teşhis etmekte uzmanlaşmış ‘sahte makale dedektifleri’ dahi var bir iş grubu olarak. Ne yazık ki sorunun boyutları oldukça yüksek. Bilimsel makalelerin yayınlanmasında önemli bir yayın grubu olan Elsevier yayın grubu editörleri son yıllarda sahte yollarla üretilmiş binlerce makalenin kendilerine gönderildiğini iletmiştir.
Bu olayın Çin’de bu kadar ciddi boyutta olmasını nedeni promosyon için gerekli olan durumlar. Yeni mesleğe başlamış bir hekimin kariyerinde bir sonraki aşamaya geçebilmesi için uluslararası hakemli dergilerde en az üç tane makalesinin yayınlanması gerekiyor. Kariyerde atılan bu adım hekimin hem aldığı maaşı hem de sahip olduğu otoritenin seviyesini olumlu yönde etkiliyor ve hatta bu şekilde çalışmaları yayınlanan cerrah hekimlere daha fazla çeşitte ameliyatlar yapabilme olanağı tanınıyor.
Flow cytometry, Western Blot gibi protein inceleme tekniklerinden edinilen veriler sahte yolla üretime oldukça uygun veriler. Sahte makale üretimi ile ilgili problemin önemli bir kısmı da üzerinde çok fazla çalışma yapılmamış DNA bölgelerinde yer alan genler ve bu bölgelerin kanser oluşumunda etkileri üzerine incelemeler yaptığını iler süren biyomedikal makalelerden kaynaklanıyor. Bu tip makalelerde yer alan deneysel verilerde nükleotid dizileri bilerek yanlış yazılıyor ve bu şekilde makalede yapıldığı ileri sürülen deneyin bir başka yerde tekrarlanması ihtimali yok edilmiş oluyor. Yani kanser genetiği üzerine olan çalışmalar problemin büyük bir kısmı ve bu çalışmalarda bulunan yanlış nükleotid dizileri çalışmaların replikasyonunu olanaksız hale getiriyor.
Bilimsel dergilerin bir çoğu sahte makale olarak nitelendirilen yayınların temel özelliklerini listeliyor. Bunlar arasında akademik olamayan iletişim e-posta adresleri, kötü İngilizce ve sorulduğunda yazarın çalışmaya temel oluşturan ham verileri sağlayamaması en başta yer alıyor. Bu makaleler tahmin edilemeyecek kadar çok sayıda ve bilim için yıkıcı bir durum çünkü bu tip uygulamalar bilim insanlarına ve bilime olan güveni önemli düzeyde azaltıyor. Burada önemli olan bir nokta, genleri bazı tip kanserlere bağlayan bu sahte çalışmaların gerçekte herhangi bir aktifliğin olmadığı bir alanda çalışma yürütüldüğü izlenimini vermesi ve bu tip çalışmaların meta analizlere dahil edilmesi. Sonuçta insanlar kanserden ölüyor ve bu ciddi bir durum. Bu nedenle gerçekten yapılan çalışmaların saptanması çok önemli.
Endüstriyel boyutta olan bu problemin çözümünde editörlere önemli roller düşüyor. Bu sorun ile baş edebilme makalelerin çok sıkı bir değerlendirme sürecinden geçmesini gerektiriyor. Editörler her gönderilen makale için ‘ham verileri’ talep etmeli, beyin dalgaları, protein bantları ya da hücre mikroskop görüntülerinin doğruluğunu kontrol edecek, alanında uzman kişiler devreye girmeli. Bilimsel verilerin yayınlanması ancak böylesi düzenli ve çok taraflı bir mücadele ile sahte araştırma problemine bir çözüm bulacaktır.
Kaynak: Nature