Sanatçı Halil Vurucuoğlu, işleriyle yok oluşa dikkat çekmeye çalışıyor
Halil Vurucuoğlu’nun “Hem Var Hem Yokmuş Gibi” adlı kişisel sergisi Anna Laudel İstanbul’da sanatseverlerle buluşuyor…
Deniz Burak Bayrak
Anna Laudel Gallery, sanatçı Halil Vurucuoğlu’nun ekolojik kriz nedenli ve doğa-çevre-insan etkileşiminin temelini oluşturduğu çalışmalarına ev sahipliği yapıyor. Slovaj Žižek’in küresel ısınmanın insan özgürlüğünün sınırlarını belirlediği teziyle yola çıkan Vurucuoğlu, “var etme” ve “yok etme” kavramlarını sorguluyor.
YIRTMA EYLEMİYLE ‘VAR ETME’ VE ‘YOK ETME’
1984 yılında doğan sanatçı akademi eğitiminin ardından çalışmalarına ve sergilerine hız kesmeden devam etmiş. Halil Vurucuoğlu klasik resim tekniklerinin ötesinde, bir arayışın ardından, özgün kağıt kesme tekniğinde uzmanlaşmış. Galerideki işleri de malzeme olarak kâğıdın seçildiği ve “yırtma” ve “kesme” teknikleri ile oluşturduğu kompozisyonları. Sanatçı, bahsettiğim “var etme” ve “yok etme” durumlarını da bu eylemlerle şekillendiriyor.
İşlerdeki renk ve ton çeşitliliğinin mekâna yansıdığını görüyoruz. Salonun beyaz duvarları üzerindeki yapıtlar derinliği sağlayan bir işleve sahip. Elle kesilmiş kâğıt üzerine sprey boyayla değişken boyutlardaki 2022 tarihli Euphoria Series adlı çalışmalar mantar görünümüne sahip. Ekolojik döngünün önemini vurgulayan bir imgeye gönderme yapan bu işler dengenin önemine işaret ediyor.
DOĞANIN KENDİ RİTMİYLE İŞLEYİŞİ…
Halil Vurucuoğlu, daha önce yaptığı bir “yılan” çalışmasından yola çıkarak bu sergisinde isimsiz iki yeni iş ortaya çıkarmış. Çok dikkatli bir şekilde kesilen kâğıt parçalarından sürüngen derisi izlenimi uyandıran iki sanat eseri, doğa ve onun kendi ritmiyle işleyişine referans veriyor. Öte yandan doğaya verdiğimiz zararı ve buna engel olmak için hiçbir şey yapmayışımızı da yüze vuruyor. İki cam arasına yerleştirilen yapıtlar, yerleştirme tekniğinden dolayı arkasına gölgesinin yansımasıyla üç boyutlu görünümünü net bir şekilde yansıtıyor.
Kâğıt hamuru ve sprey boya ile yapılan “Bir Ben Var Benden İçeri” ise zihinde kitap ile kabartma harita arasında bir düşünce uyandırıyor. Sanatçının başarılı bir şekilde ortaya çıkardığı sanat eseri; duygu ve devinimleriyle, yükseliş ve alçalışlarıyla özelde sanatçının genelde ise insanın var oluşunu simgeliyor.
DİPSİZ GÖL’ÜN ÜÇ FARKLI TASVİRİ…
“Dipsiz Göl”, serginin en vurucu çalışması demek yanlış olmaz. Çevresel felaketlerle bir değerin kaybedilmesinin acısını yansıtmaya çalışan sanatçı, 12 bin yıldır el değmemiş bir doğa harikası olan Dipsiz Göl’ü üç ayrı şekilde tasvir ediyor. Salonun merkezine yerleştirilen resimler sanatçının renk paleti olarak kullandığı kâğıtların irili ufaklı kesilmiş parçalarından oluşuyor. “Var Oluş”, “Yok Oluş” ve “Arasında” olarak tanımladığı üçleme de serinin en nadide parçaları olarak galeride yerlerini alıyor.
GERİ DÖNÜŞÜM VURGUSU
Sergide yer alan işlerin malzeme ve teknik açısından çevre sorumluluğu, sürdürülebilirlik ve geri dönüşüme de vurgu yapıyor. Vurucuoğlu, işlerinin oluştururken ortaya çıkan kâğıt atıklarını dönüştürmeyi çok önemsediğini galerideki işlerle kanıtlıyor.
Sanatçının ekolojik kriz, doğa-insan etkileşimi, geri dönüşüm ve sürdürülebilirliğe dikkat çektiği bahsettiğim işleri ve diğerleri farkındalık yaratmaya davet ediyor. Anna Laudel Gallery’deki “Hem Var Hem Yokmuş Gibi” pazartesi dışında her gün 22 Nisan 2022’ye kadar pazartesi dışında her gün 12.00-19.00 saatleri arasında sanatseverlere açık.