Saray’ın tercihi Rus ruleti

Deniz Ali Gür – İleri Görüş

İç ve dış politikanın keskin sınırlarla ayrılamayacağını biliriz. AKP iktidarının Ortadoğu politikasının bu iki alanı daha fazla çakışır hale getirdiğini de son 2-3 yıldır sık sık dile getirdik.

Bu iki doğrunun Rusya’yla yaşanan krizde de akılda tutulmasında yarar var. Rusya krizi ne Rusya’dan ne Ortadoğu’dan ibarettir. Rusya krizi, Türkiye’nin iç siyasetiyle doğrudan ilgilidir ve Saray/AKPiktidarının güncel yönelimlerinin belirleyici unsurlarından biri haline gelmiştir.

Tarihin komedi olarak tekerrürü

Yalçın Küçük, meşhur “Türkiye Üzerine Tezler”inin 2. cildinde, başta Feridun Cemal Erkin-Selim Sarper ikilisi olmak üzere Türkiye’yi temsil eden aktörlerin SSCB’nin Kars ve Ardahan’ı istediği iddiasıyla nasıl da Soğuk Savaş kışkırtıcılığı yaptıklarını, Soğuk Savaş’ın müsebbibi olmaya, hiç değilse ona erken doğum yaptırmaya çabaladıklarını anlatır.[1]SSCB’nin masada tam olarak ne istediği halen tartışmalıdır, ancak SSCB’nin Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit eden bir tutum içinde olmadığı genel olarak kabul görmektedir. Yani dönemin Türk hükümetinin NATO’ya kapılanma çabasının ardındaki güdü kendi sınırlarının güvenliğini almak değil, bir şekilde emperyalizmin himayesine girebilmekti.

Hava sahasını ihlal ettiği bahanesiyle Rus uçağının düşürülmesinde de aynısını görmemek mümkün mü? Türkiye’nin hava sahasını ne kadar ihlal ettiği ve kaç kez uyarıldığı meçhul olan bir Rus uçağı düşürülüp NATO’nun, ABD’nin arkasına saklanılıyor. Amaçları bu güç odaklarının ilgisini çekmek, Rus tehdidi bahanesiyle bunların eteklerine tutunmak ve Rusya’yı ABD’yle karşı karşıya getirerek bölgede kendine alan açmak. Ancak bu kez dönemin egemenleri kadar kararlı da olamıyorlar.Bir gün yine olsa aynısını yapacaklarını ilan edip ertesi gün pilotun hatasında karar kılıyorlar.Bir gün ülke güvenliği için gerekenin yapıldığını söyleyip ertesine uçağı düşüren pilotun paralelci olduğunu keşfediyorlar. Tek kelimeyle komedi.

Mevcut iktidar, oynamakta olduğu Rus ruletininbir zamanlar Soğuk Savaş’ı kışkırtanların politikasıyla benzerliğinin fazlasıyla farkında. Stajyer Başbakan’ın kriz patlar patlamaz dolaşıma soktuğu “Sovyetik propaganda” söylemi ile Selahattin Demirtaş’ın Rusya Dışişleri Bakanı SergeyLavrov’laikili görüşmesinin ardından dolaşıma sokulan “Bunlar zihinsel olarak Moskovalaşmış insanlardır”[2] ya da “Gitti, orada Lavrov’a bağlılığını ifade etti. ‘Türkiye’ye zarar vermek için emrinizdeyim’ dedi, esas duruşunu yaptı, geldi”[3] gibi söylemler hafife alınmamalıdır. Saray/AKP iktidarı, Türkiye sağının Osmanlı’dan devraldığı geleneksel Rus düşmanlığı ile zamanında bu düşmanlıktan fazlasıyla beslenen geleneksel antikomünizmi harmanlamayı tercih etmektedir. Türkiye sağının temsilcileri, kendi kitle tabanlarının konsolidasyonu ve muhaliflerin sindirilmesi için bir kez daha “Moskof” ve “komünizm” öcülerine başvuruyor.

Erdoğan’ın 2015’in son saatlerinde başkanlık sistemi için verdiği Hitler Almanyası örneği mi? Basit bir gaf değildir, hatta gaf da değildir. Malumu ilamdır. Türkiye ve Ortadoğu halklarına savaş ilanıdır.

Tarih daha birçok başlıkta tekerrür ediyor. Ancak kimilerinde komedi değil, fazlasıyla trajedi olarak.

Yardıma çağrılan milliyetçilik ve “devlet bekası”

Yazının başında, iç ve dış politikanın etkileşimine vurgu yapmıştık. Demirtaş’ın Rusya ziyaretine verilen tepkileri buradan hareketle yorumlamakta yarar var.

Demirtaş’ın Lavrov’la görüşmesinde Rus uçağının düşürülmesini yanlış bulduğunu söylemesi, hemen akabinde stajyer Başbakan tarafından “Bu millete ihanettir” sözleriyle karşılandı.[4] Burada öncelikle Demirtaş’ın Türkiyelileşme stratejisine paralel olarak Rusya’yla yaşanan krizin çözümüne dönük bir inisiyatifgeliştirdiğinin görülmesi gerekiyor. İkili görüşme öncesinde Lavrov’la birlikte kamera karşısına geçen Demirtaş’ın uçak düşürme kararını yanlış bulduğunu belirttikten sonra “Şimdi bu durumdan çıkış yolları aramalıyız” demesi önemlidir.[5] Burada Kürt siyasetinin geçmişte başvurmadığı bir yola gidilmiştir ve bu durum, Kürt siyasal hareketinin legal parti ayağında Demirtaş’ın liderliğinde gerçekleşen tarz ve üslup farkıyla ilgilidir. Demirtaş’ın Rusya’da bir iletişim ofisi açmayı planladıklarını dile getirdiği görüşmede, Suriye’de Kürt grupların IŞİD ve diğer cihatçı örgütlerle mücadeledeki yeri de gündeme geldi.[6]

İç ve dış politika tam da burada çakıştı. Saray/AKP iktidarı öncelikle HDP’nin dış politikaya dönük hamlesini tehdit olarak gördü. Çünkü tehlikeli bir adım attıkları için eleştirildikleri bir başlıkta HDP yapıcı bir rol oynamaya soyunmasından ve dış politikada hükümet dışında bir odağın inisiyatif geliştirmesinden rahatsız oldular.

Ancak burada ikili bir durum var. İhanet suçlamasıyla Demirtaş-Lavrov görüşmesini boşa düşürmenin yanı sıra Türkiye, Kandil ve Rojava’da Kürt hedeflerine dönük askeri operasyonlara ABD’den onay almak adına Kürt siyasetini Rus yanlısı olarak göstermeyi hedeflediklerini söyleyebiliriz. Bunun ötesinde, Kürt siyasetinin Rus yanlısı bir yönelime girmesinden memnun olmaları dahi muhtemeldir. Düşmanlık ettikleri Rusya’nın Türkiye’de Kürt siyaseti gibi güçlü bir dayanak bulması elbette Saray/AKP iktidarı için risk, ABD emperyalizminin bölgedeki hedefleri için de ciddi bir darbe olacaktır. Ancak böyle bir gelişme AKP’yi ABD nezdinde alternatifsizleştirecek, Ortadoğu’da özellikle Kürt hedeflerine karşı atmak isteyecekleri adımlar ABD’den daha kolay onay alacak ve bu türden bir sadeleşme, Türkiye sağının tüm kitle tabanını kendi liderliklerinde konsolide etmelerini kolaylaştırabilecektir. Kürt siyasetinin Rusya-İran-Suriye cephesine eklemlenmesi bugün için söz konusu değildir, ancak söz konusu olduğu takdirde “Osmanlı’da oyun bitmez” sözünü doğrulayan gelişmelere tanık olmamız muhtemeldir.

Burada söylediklerimiz, tarihin komedi değil trajedi olarak tekerrür ettiği bir başlıkla doğrudan ilgili. Fatih Yaşlı, geçtiğimiz aylarda 7 Haziran seçimleri öncesinde müzakere masasını deviren Saray’ın Kürt sorununda yeniden imha politikalarına döndüğünü ve sağın bütün kesimlerini tahkim etmek adına milliyetçiliği yardıma çağırdığını yazdı.[7] Ancak bu başlıkta gözden kaçırılmaması gereken temalardan biri de “devlet bekası” söylemi. AKP kurmaylarının Demirtaş’ın Rusya gezisinden sonra vurguladıkları bu söylem, 1 Kasım’la birlikte fabrika ayarlarına dönen Ertuğrul Özkök’te de karşılık buldu:

EĞER bir Rus uçağı sınırlarımıza tecavüz etmiş ve F-16'larımız onu indirmişse...

Ama falan demeyiz... Devletimizin yanında yer alırız...Öyle yaptık, öyle yapmaya devam ediyoruz.
***
Eğer Rusya bizi tehdit etmeye, ülkemizin seçilmiş yöneticileri hakkında iftiralara başlamışsa... Ama falan demeyiz Devletimizin yanında yer alırız...

***
Eğer Kandil’deki adam, kendi kafasından özerklik ilan etmeye kalkmış... Kasabalarda, şehirlerde hendekler kazmış, çoluk çocuğu orada insafsızca kırdırmaya başlamışsa... Devlete isyan etmişse... Ama falan demeyiz... Devletimizin yanında yer alırız...[8]

AKP’li yıllarda gözden düşen Özkök, uzunca bir dönem Türkiye’de sermaye iktidarının önde gelen temsilcilerinden oldu. Şayet kendisi bugün mealen “Bu iktidarla bir karın ağrımız var, ama bugün bunları deşmenin sırası değil. Devletin bekası her şeyden önce gelir,” diyorsa ciddiye almak gerekir. Dediğimiz gibi, sermaye iktidarının eski temsilcilerindendir ve “devlet bekası” söyleminin toplumdaki ağırlığı hafife alınmamalıdır. Tabi, kanıksanmamalıdır da…

Kırmızı çizgiler morarırken

AKP 2002’de iktidara geldiğinde demokratikleşme, AB süreci, dış politikada çözümsüz başlıklar gibi bir dizi alanda cüretli adımlar atıyor, henüz tasfiye edemediği eski rejimin bürokrasisi ise “Irak’ın kuzeyindeki” (evet, bir dönem devlet yetkilileri bırakın “Irak Kürdistanı”nı, “Kuzey Irak” adlandırmasını bile tehlikeli sayıyorlardı) Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin statü kazanmaması ve Kuzey Kıbrıs’ta statükonun korunması gibi gerçek dışı kırmızı çizgiler ilan ediyor, tüm kırmızı çizgilerinde birbir geri basarak itibarsızlaşıyordu. Bugün de Şam’da Cuma namazı hayalleri suya düşen Saray/AKP iktidarı, Esad’ın görevi bırakması, YPG’nin Fırat’ın batısına geçmemesi gibi kırmızı çizgiler ilan edip sonrasında geri basarak aynı kaderi paylaşıyor.

Yeni Osmanlıcılığın her anlamda iflas ettiği bir dönemde Rojava’daki devletleşmenin kat ettiği aşamadan ve Rusya’nın Ortadoğu’da ağırlığını koymasından ürken iktidar,içeriyi pürüzsüz hale getirmeyi hedefliyor. Yaptıkları şey, dışarıdaki itibar kaybını içeride savaşı ve baskıyı şiddetlendirerek telafi etmeye çalışmaktır ve repertuvarlarında eski devletin reflekslerinin ağırlığı oldukça artmıştır.

İmha ve savaş politikasına dönüş…

Milliyetçiliğin ve devlet bekasının yardıma çağrılması…

Başkanlık inadı…

Hitler Almanyası’nın örnek alındığının resmen ilan edilmesi…

“Paralel yapıyla mücadele” adı altında bürokrasinin tümüyle tahkim edilmesi…

Dizginlerinden boşalan dinselleşme…

3 yıl aradan sonra yeniden ODTÜ’ye hücum…

Bayatlamış antikomünizm…

İlkelce dışa vurulan Rus düşmanlığı…

Ortadoğu’da Rus ruleti…

Tümü aynı amaca hizmet etmektedir. Dolayısıyla bunlardan birinin ya da birkaçının değil, tümünün buna göre ele alınması gerekir.

 

[1] Küçük, Yalçın. 2005. Türkiye Üzerine Tezler – 2, İstanbul: Tekin Yayınevi, s. 293-304.

[2] İleri Haber. 2015. AKP Genel Sekreteri’nden Demirtaş’a: Bunlar zihinsel olarak Moskovalaşmış. 24 Aralık, İleri Haber. Kaynak: http://ilerihaber.org/akp-genel-sekreterinden-demirtasa-bunlar-zihinsel-olarak-moskovalasmis/27615/

[4] İleri Haber. 2015. Uçağın düşürülmesi yanlıştı demek ihanetmiş! 24 Aralık, İleri Haber. Kaynak: http://ilerihaber.org/ucagin-dusurulmesi-yanlisti-demek-ihanetmis/27589/

[5] İleri Haber. 2015. Demirtaş Moskova’da Lavrov’la görüştü. 23 Aralık, İleri Haber. Kaynak: http://ilerihaber.org/demirtas-moskovada-lavrovla-gorustu/27515/

[6] İleri Haber. 2015. ‘Türkiye karşıtı yorumu yapılmamalı.’ 23 Aralık, İleri Haber. Kaynak: http://ilerihaber.org/turkiye-karsiti-yorumu-yapilmamali/27546/

[7] Yaşlı, Fatih. 2015. “Kurdun dişine kan değdi”: Türk-İslam sentezci lümpenlik. 22 Kasım, Birgün. Kaynak: http://www.birgun.net/haber-detay/kurdun-disine-kan-degdi-turk-islam-sentezci-lumpenlik-95741.html

[8] Özkök, Ertuğrul. 2015. Gemide delik açtırmamak. 25 Aralık, Hürriyet. Kaynak: http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ertugrul-ozkok_10/gemide-delik-actirmamak_40031693

DAHA FAZLA