Seçimin gölgesinde(!) bir Girit yazısı

Seçimin gölgesinde(!) bir Girit yazısı

Yeni Demokrasi ile Syriza’nın şehirdeki seçim büroları karşı karşıya. Aralarındaki bankta oturuyorum. Gözüm o gün aldığım anahtarlığa takılıyor. Üzerinde mavi fonda Nikos Kazancakis’in sözleri yazıyor: Hayatımız bir flaş gibi; ama vaktimiz var daha.

Alaz Sümer

26 Haziran. Bir haftalığına geldiğim Kandiye’de, Börekçi Kirkor’un yerinde Yunanistan Komünist Partisi’nin resmi yayın organı olan “Rizospastis” gazetesini okuyorum: “Partinin oyları yükselerek yüzde 7.7 oldu. 400 bine yakın oy!” Ülke genelinde 160 bin oy alan siyasi partinin yüzde 3’lük seçim barajını aşarak meclise girebildiği, mecliste çoğunluğu sağlayarak tek başına iktidar olmanın yaklaşık 2 milyon oy ile mümkün olduğu Yunanistan’da bu, önemli bir başarı şüphesiz. Ancak Yunanistan Komünist Partisi’nin oylarını artırması dışında tablonun pek parlak göründüğünü söyleyemeyiz. Zira bu oy artışına karşın, geçtiğimiz ay yapılan genel seçimlere göre altı milletvekili kaybetti ve güçlü olduğu birçok seçim bölgesinden de eli boş döndü komünist parti. 2019 seçimlerinde iktidarı kaybeden SYRİZA, anketlerin öngördüğünden daha sert bir düşüşle iktidar partisinin aldığı oyun yarısından daha azını alabildi. Parti, şimdiye kadar istikrarlı şekilde önde götürdüğü birçok şeçim bölgesinde kaybetti, Batı Trakya Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Rodoplar haricinde hiçbir yerde yarışı önde bitiremedi. 2019 seçimlerinden sonra meclise 86 milletvekiliyle giren SYRİZA, bu seçimlerde yalnızca 48 milletvekili kazanabildi. SYRİZA iktidarının eski bakanlarından Varoufakis’in partisi, parti programının deyimiyle, “Sol, Yeşil ve Liberal Yunanlar İttifakı” Mera25, ne ilk seçimlerde ne de tekrarlanan seçimlerde parlamentoya girebildi. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday çıkardığı sekiz ülkede de başarısızlığa uğrayan DiEM25 hareketi böylelikle Yunanistan seçimlerinde de hayal kırıklığına uğramış oldu. Yine SYRİZA iktidarı döneminde meclis başkanlığı yapmış olan ve Üçüncü Ekonomik Uyum Programı’na yönelik anlaşmadan sonra partiden ayrılan Zoe Konstantopoulou’nun partisi Özgürlük Rotası, tekrarlanan seçimlerin sürprizlerinden biriydi. İlk seçimlerde yüzde 2,89 ile kıl payı baraj altında kalan parti, bu sefer meclise 8 milletvekili ile girmeyi başardı. 2012’den beri iktidar olamayan, büyük bir düşüş içerisinde olan sosyal demokrat PASOK da yeni genel başkan Nikos Androulakis’in de etkisiyle yükselişe geçti ve yüzde 11 oy alarak meclise 32 milletvekili soktu. Mayıstaki seçimlerde hiçbir parti meclisteki çoğunluğu sağlayamamış ve hiçbir parti birbiriyle koalisyon yapmak istememişti. Ülkeyi halihazırda yöneten muhafazakar parti Yeni Demokrasi, yüzde 40 ile yine birinci parti konumundaydı. Bu yüzden tekrarlanacak seçimlerde muhafazarların mutlak zaferi sürpriz olmayacaktı. Beklenen oldu ve Yeni Demokrasi, tek başına çoğunluğu sağlayacak bir sonuç elde etti. Ancak bu seçimin sürprizleri (!) SYRİZA’dan kopan Özgürlük Rotası ile sınırlı kalmayacaktı. Yunanistan Parlamentosu, yeni haftaya iki yeni sağ radikal partiyle merhaba dedi.

 

Minoaların freskolarını görmek üzere gittiğim Knossos Sarayı’nda, Nikos Kazancakis Müzesi’ne nasıl gideceğimi soruyorum. Pazar günü olduğu için toplu taşıma yok. Beni alan taksiciyle muhabbete başlıyoruz. Seçimler hakkında ne düşündüğünü sorduğumda, “Doğru, bugün seçimler vardı değil mi” diye cevap veriyor ve devam ediyor, “Seçimleri artık pek önemsemiyoruz, birçok kişi seçimin hangi gün olduğunu bile bilmiyor, ben de dahil (gülüyor)”. Sandığa gitseydin hangi partiye oy verirdin diye soruyorum, Yeni Demokrasi diyor. Gülerek, “Boşver, sen sandığa gitme bence” diyorum. Bana birkaç meyhane tavsiyesinde bulunup kapatıyor konuyu. Yolda bize katılan teyzenin de seçimden pek haberi yok. Seçimleri sorduğumda son zamanlarda CHP’li siyasetçi Mustafa Sarıgül’den aşina olduğumuz şekilde cevaplar alıyorum: “Buraların ot kavurması iyidir, yedin mi hiç?” ya da “Benim oğlum da hukuk okudu.” gibi. Durum böyle olunca, seçimlere katılım oranının yüzde 52’de kalması da beni şaşırtmıyor.

Girit, geçtiğimiz mayıstaki seçimlere kadar uzun zaman sol partilerin birinci geldiği bir bölge olmuş. Seyahatim sırasında sol kültürün adaya işlediğini ve her adımda kendini hissettirdiğini fark ediyorum. Anarşistlerin işgal evleri ve yazılamaları, sayısı bol komünist/sosyalist partilerin kalabalık seçim büroları, dükkan camlarına asılı miting afişleri de bu duygumu pekiştiriyor. Bu güzel düşüncelerle seçimi takip etmek üzere dışarı çıkıyorum. Şehrin her yeri tesbih ve bıçak satan dükkanlarla dolu. Kadın erkek hemen her Giritlinin elinde tesbih var. Geçtiğim her dükkanın girişinde tavla. Daha sonra yalnızca Girit Yunancasında kullanıldığını öğrendiğim tanıdık kelimeler takılıyor kulağıma: Sevdas, Hayır. Seçim büroları dışında seçimin takip edildiği bir yer bulmak çok zor. Cuma gününü geçirdiğim, duvarlarında Nazım Hikmet, Tuncel Kurtiz ve Sabahattin Ali’nin resimlerinin asılı olduğu sosyalist meyhanesinin önünden geçiyorum, işleri başlarından aşkın. Bir kaldırıma oturup twitterdan takip etmeye karar veriyorum seçimleri. Seçimin tatsız sürprizleriyle de orada karşılaşıyorum. Bariz şekilde nazi propagandası yapan ve 2020’de Yunanistan Anayasa Mahkemesi’nin terör örgütü ilan ederek kapattığı Altın Şafak Partisi’nin açık destek verdiği sağ radikal Spartans, mecliste 12 milletvekiliyle temsil edilecek. Faşist parti, bir ay önceki seçimlere katılmamıştı. Spartans’ın hızlı yükselişi şaşkınlıkla karşılanıyor. Bu durumun, ülkedeki sol-ilerici güçlerin, kapatılmış olsa bile Altın Şafak çizgisinin toplumdaki karşılığına ilişkin tartışmaları derinleştirmesi sonucunu doğuracağını düşünüyorum. Seçimin bir diğer tatsız sürpizine ise yine sağ radikal olan; muhafazakar aile ve toplum yapısı vurgusu yapan, göçmen karşıtı politikalarıyla bilinen “Niki” yani Zafer Partisi imza atıyor. Mayıstaki seçimlerde yüzde 2,92’de kalan parti, büyük bir yükselişle yüzde 3,69 oy aldı ve mecliste 10 milletvekili ile temsil edilmeye hak kazandı.

Kötü sonuçların yüksek ihtimal olarak telaffuz edildiği denklemlerde daha da kötü senaryolarla karşılaşma durumunu bizden iyi kimse bilemez. Aynı denizi paylaştığımız, benzer yemeklere, kültürlere sahip olduğumuz, sol geleneğiyle hepimizde hayranlık uyandıran Yunanistan politik açıdan kötü bir dönemden geçiyor. Sağın tüm Avrupa’da yükseldiği bu dönemde dayanışmaya hiçbir zaman olmadığı kadar ihtiyacımız var. Elbette halkın yalnızca seçimlerde değil; sokakta, fabrikada, her yerde bir politik bir özne olduğunu ve bütün bu alanlarda ağırlığının olması gerektiğini hatırlatarak.

Kandiye’de, Yeni Demokrasi ile Syriza’nın seçim büroları karşı karşıya. Aralarındaki bankta oturuyorum. Yunanistan’da sol-ilerici güçler nasıl daha etkili şekilde örgütlenir diye düşünüyorum. Sorumun cevabı Türkiye ile aynı. Gözüm o gün aldığım anahtarlığa takılıyor. Üzerinde mavi fonda Nikos Kazancakis’in sözleri yazıyor: Hayatımız bir flaş gibi; ama vaktimiz var daha.

DAHA FAZLA