Shakespeare’i bir klasik haline getirmek
Shakespeare'in öğrenciler ve akademisyenler arasındaki itibarına dair en büyük iç görü, erken modern üniversite kültürünün yeterince takdir edilmeyen bir yönünden gelir: Akademik drama.
Yazar: Daniel Blank
Çeviren: Başak Çetinbülüç
Bugünün akademisindeki temel statüsüne rağmen, William Shakespeare erken modern İngiliz üniversitelerinde pek hoş karşılanmamıştı. 1570'lerde ve 1580'lerde, Londra'daki ticari tiyatrolar hızla artarken hem Oxford hem de Cambridge Üniversitelerinin yetkilileri, “ortak sahne oyuncularının” üniversite sınırları içinde performans göstermesini yasaklayan yasalar çıkarmıştı. Şansölyeler, üniversite şehirlerindeki tiyatro gösterilerini engelleme yetkisine sahip değildi ve bildiğimiz gibi, performanslar (muhtemelen Shakespeare'in topluluğundan bazıları dâhil) Oxford'daki King's Arms gibi yerel otellerde yapılmaktaydı. Ancak yetkililer, hapse giren öğrencileri tehdit ediyor ve bazen de profesyonel oyunculara, herhangi bir akademisyene "sıkıntı" çıkartmasınlar diye Oxford ve Cambridge'i terk etmeleri için para ödüyorlardı.
Aynı tutum Shakespeare'in oyunlarının basılı yayımlarında da vardı. Bodleian Kütüphanesi'nin kurucusu Thomas Bodley (1545-1613); ilk kütüphanecisine, çağdaş dramanın raflardan uzak tutulması gerektiğini söylemişti. Aynı şekilde Shakespeare, Londra ticari sahnesi için üretilen oyunlarda antik Yunan ve Roma tiyatrosuna öncelik veren akranları tarafından dışlanmıştı. Drama kadar uygunsuz olmasa da çağdaş şiirde pek başarılı olamadı; eğitimciler, Ovid'in Metamorfozları ve Homeros'un İlyada'sı gibi klasikleri Shakespeare'in Venüs ve Adonis'ine tercih ettiler.
Yine de Shakespeare'in eserlerinin erken modern Oxford ve Cambridge'de başarılı olduğunu gösteren kanıtlar vardır. Oxford Üniversitesi öğretim üyesi Robert Burton (1577-1640); Shakespeare'in anlatı şiirleri, Venüs ve Adonis ve bugün Bodleian'da tutulan Lucrece Tecavüzü'nün nüshalarına sahipti. Cambridge Üniversitesi akademisyeni Gabriel Harvey (1552/3-1631); Shakespeare'e yönelik minnetinin göstergesi olarak, Lucrece Tecavüzü ve Hamlet'in "bilge olanı tatmin etmeye yönelik" iken Chaucer nüshası olan Venüs ve Adonis'in "gençlere daha çok haz verdiğini" belirtti. Nicholas Richardson adlı bir akademik din adamı ise, 1620 ve 1621 yıllarında Oxford'daki üniversite kilisesinde verdiği bir vaazda Juliet’in Romeo ve Juliet’te yaptığı konuşmalardan birini kullanmıştır.
Shakespeare'in öğrenciler ve akademisyenler arasındaki itibarına dair en büyük iç görü, erken modern üniversite kültürünün yeterince takdir edilmeyen bir yönünden gelir: Akademik drama. On altıncı yüzyılın başından itibaren, Oxford ve Cambridge'deki öğrenciler, kolej şapellerinde ve yemek salonlarında çoğunluğu Latince ve klasik ya da İncil temalı olan oyunlar sergilediler. Ancak on altıncı yüzyılın sonlarına doğru öğrenciler, yerel dillerde orijinal oyunların prodüksiyonlarını yapmaktaydı. Anonim (ama kesinlikle akademik) oyun yazarları tarafından yapılan bu prodüksiyonlardan ikisi; 1598 ve 1601 yılları arasında Cambridge'de gerçekleştirilen Parnassus üçlemesi ve 1602'de Oxford'da gerçekleştirilen Narcissus, sahnedeki öğrencilerin ve adına sahne aldıkları kolej topluluğunun ilgi ve endişelerinin anlık geri dönüşlerini görmemizi sağlar.
İki lisans öğrencisi olan Philomusus ve Studioso, mezun olduktan sonra liberal sanat diplomalarını elverişli şekilde kullanmak için çabaladıklarından dolayı Parnassus oyunlarının modern rezonansını gözden kaçırmak zordur. Bir noktada, üçlemenin üçüncü bölümünde boy gösteren erken modern aktörler Richard Burbage ve Will Kempe için seçmelere katılarak profesyonel oyuncular olmaya çalışırlar. Seçmeler sırasında Burbage gülünç bir şekilde Philomusus’un "yüzünün ve vücudunun oranının" III. Richard oynamak için doğru olacağını iddia eder ve ondan “biraz rol yapmasını" ister. Philomusus hemen III. Richard’ın açılış konuşmasına başlar: "Şimdi bizim hoşnutsuzluğumuzun kışı. / York'un bu güneşi tarafından muhteşem bir yaz yaptı." Profesyonel oyuncuların üniversite bölgelerine girmeleri kesinlikle yasaklanmış olsa da, Parnassus oyun yazarı, Cambridge, St. John Koleji sınırları içerisinde Shakespeare'in topluluğunda önde gelen iki üyesini, üniversite seyircisi önünde canlandırmıştı. Bu aynı zamanda Shakespeare'in sözlerinin akademik bir ortamda canlı bir izleyici önünde seslendirilmesinin bilinen en eski örneğini temsil ettiğinden, öğrenci performansı tarihinde önemli bir andı.
Parnassus oyunları, Shakespeare'in üniversite alanındaki varlığını tasdiklemektedir. Ayrıca, onun sözlerini sahneleyerek yayıncılığa dâhil olan öğrenciler, onu, hikâyeleri genellikle akademik oyunların temeli olan eski yazarlar kadar değerli olan “klasik” bir yazar olarak tanıtmanın öneminden bahsederler. Varlığının bir diğer kanıtı, Oxford'daki St. John Koleji öğrencileri tarafından gerçekleştirilen Narcissus'ta, On İkinci Gece oyunuyla ortaya çıkıyordu. Giriş bölümünün, oyunun Metamorfozlardan alındığını ve içeriğinin çoğunun doğrudan Ovid’in Latince metninden çevrildiğini iddia edilse de Narcissus, büyük ölçüde Shakespeare'den alıntılamıştı. Margaret L. Lee, oyunun 1893 baskısı ile Shakespeare'in Henry IV, Bölüm 1’i arasındaki bir dizi paralelliği fark etti ve Narcissus'u yazan akademik oyun yazarının (veya oyun yazarlarının) eline 1598 çeyreğinde geçtiğini öne sürdü. Shakespeare metinleri sadece bilim camiasında dolaşımda değil, aynı zamanda taklit edilmeye değer kaynaklar olarak görülüyordu.
Narcissus’un Shakespeare’e en büyük borcu, Bir Yaz Gecesi Rüyası’na ve daha spesifik olarak, akademik oyunun açıkça değindiği Pyramus ve Thisbe bölümüne aittir. Oyunun aksiyonu, aynen Shakespeare'in Rude Mechanicals'ının izleyicilerinden Wall ve Moonshine'ı sırasıyla bir kişi ve bir fenerle birlikte hayal etmelerini istemeleri gibi, The Well adlı karakterin, Narcissus'un yansımasını bulacağı komik bir şekilde belirtilen bir su kütlesini temsilen bir kova yerleştirmesiyle Shakespeare döneminin etrafında seyrediyor. Narcissus, bir Ovidian hikâyesine dayanıyor olabilir, ancak tasvir edilme tarzı ve oyun yazarının ondan aldığı gülünç değer, üniversite ortamında tam anlamıyla klasik atasını gölgede bırakan Shakespeare'den alınıyor.
Yakın tarihli bir monografide Jonathan Bate, Shakespeare'in "klasik" statüye ulaşmasındaki en büyük faktörün "eğitim sistemine girişi" olduğunu yazıyor. Bu giriş, bilim insanlarının fark ettiğinden çok daha önce gerçekleşmişti. Süreç, Shakespeare'in ölümünü izleyen yüzyıllarda akademisyenlerle değildi, Shakespeare'in yaşamı boyunca öğrencilerin orijinal oyunlar oynamasıyla başlamıştı.
Kaynak: Blog.oup.com