Sinirli “laikçi teyzeye” karşı tonton “şeriatçı dede"

Laiklik savunusunda kadının sesini yükseltmek, öfkemizi kuşanmak gerek. Evet, kadınız, açız, yoksuluz, yorgunuz, öfkeliyiz, horlanmışız, harlanmışız, laikliğe hasret doluyuz!

Ebru Pektaş

Zeytinli Rock Festivali bir cemaat başvurusuyla yasaklandı biliyorsunuz.

Kamusal yaşamın, dinin referanslarına göre tanımlanır, ölçülür hatta inşa edilir hale gelmesi son 20 yılımızın özeti kuşkusuz. Yine de bu özete sığmayan başka şeyler de var. “Laikçi teyze” mesela. Kimdi bu laikçi teyze? Laikliğin sarkastik bir malzemeye dönüşmesi neden bir kadın tiplemesiyle belirmişti?

Laikliğin dayılarla, amcalarla, enişteler ya da biraderlerle değil de “teyzelerle” anılması bir hakikati de ifade ediyor kuşkusuz; kadınla laiklik arasında bir hakikati. Buraya döneceğiz ancak “laikçi teyzenin” fotoğrafını bir hatırlatalım önce. (1)

Özellikle liberal cenahın tiye almaktan zevk aldığı bir kadın tipiydi bu “laikçi teyze”.  Döpiyesli yaşlı bir öğretmendi o. Çağa ayak direyen, çatık kaşlı, dırdırcı, gergin ve de tehlikeli bir tipti. Menopoz ateşiyle harlandıkça, kız çocuklarını okutmayanlara, onların kafasını kapatanlara ateş püsküren, “halkına uzak düşmüş”, kibirli ve sinirli bir kadındı. Onun hayaletiyle boğuşan kimilerinin söze, akraba evliliklerinin anti-totaliter meziyetlerinden ya da Anadolu’nun örf ve adetlerindeki türlü hikmetlerden başlaması tesadüf olmadı. Emekli maaşıyla geçinen “laikçi teyzeyi” yalılarda oturan kimi akranlarından bile daha “elit” yapan şeyler de vardı kuşkusuz.  Fönlü, boyalı sarı saçları, fuları, sevimsiz koket halleriyle ceberut devletin içimizdeki ajanıydı mesela. Eh madem öyleydi T.C’nin kimi suçları da bu kadının omzuna yüklenebilirdi. İştah kabartıcıydı “laikçi teyze”.

Laikçi teyze, kimilerinin ölüsü üstünde tepinmeye doyamadıkları Cumhuriyetten başka bir şey değildi. İlericilik-gericilik, aydınlık-karanlık lakırdılarını akademide püskürtme işleri “laikçi teyze” figürü ile muhteşem bütünleşmişti.

Ne ki AKP rejimi yıllar içinde yaşamı dinselleştirme hamlelerini artırdıkça “laikçi teyze” etrafında kurulan sarkastik, akademik, politik malzeme iyice anlamsızlaştı, komik olmaktan çıktı. Yerine geçen “şeriatçı dede” ise aynı tadı vermedi. Uğraşılamazdı. Hışım ve cevvaliyet söndü. Libidolar kurudu. Şeriatçı dedenin sarı dişleri iştah falan bırakmadı. Tabi bir de “halkı kin ve düşmanlığa sevk etme” riski vardı.

Bu nedenle “laikçi teyze” karşısında gösterilen iştah “şeriatçı dedeye” sunulmadı pek. Konser yasaklatabilen, memleketi baştan uca kuran kurslarına boğan, her gün kadınlara türlü talimatlar veren bu tonton dedelerin “ceberutluğu” liberal gönül dünyalarında pek yankı bulmadı.

“Laikçi teyzenin” üstünde paralanan hakikate tekrar dönelim. Laiklik ve kadın olmak.

Kuşkusuz bugün kadınlarla laiklik arasındaki yaşamsal bağ, hiç olmadığı kadar gün yüzüne çıkmıştır. Laikliğin bir yurttaşlık hukuku olarak yeniden kurulması ama bunun “kadının da yurttaştan sayıldığı” bir hükümle hayat bulması zorunludur.

Ama dahası laiklik, kadınlar için başlı başına bir cephe olarak kurulmak zorundadır zira laikliğe karşı her saldırı, kadınlara karşı savaşın doğrudan ifadesidir. Bu nedenle bugün laikliğin, “laikçi teyzeden” daha ilerisine, bir “nostaljiden” daha fazlasına ihtiyacı var.

Kadının işsizliği “kutsal aile” söylemleri ile perçinleniyorsa, türbanıyla okuyan, çalışan milyonlarca kadın rejimin  “makbul kadın” çerçevesine sığmıyorsa, kız çocuklarının okullaşma oranı belirgin biçimde geriye düşmüşse, boşanmadan kürtaja, giyim kuşamdan kamusal yaşama her alanda dini sözün ağırlığı varsa, imam nikahı ve “küçüğün rızası” söylemi çoktan hayatımıza girmişse, laiklik kadınlar için başlı başına bir cephe olarak kurulmak zorundadır.

Evet, laiklik kadınlar için başlı başına bir cephe olarak kurulmak zorundadır zira artık sorunumuz yalnızca "çöküşü beklenen AKP rejimi" değil, sonrasının da kırmızı çizgilerini bugünden belirlemektir.

Laiklik kadınlar için başlı başına bir cephe olarak kurulmak zorundadır zira yirmi yıldır “iktidarlarına bereket” yaşamın her alanında, kamusallıkta var olan, kemikleşen, tortulaşan, taşlaşan yobazlık, kadın düşmanlığı birden yok olmayacaktır.

Laiklik kadınlar için başlı başına bir cephe olarak kurulmak zorundadır zira “mahallenin namusu” diye kız yurdunun yangın merdivenini kilitleyenler, karakolda kadının şikayetini işleme almayan polisler, kadının kürtaj talebini yok sayan hastaneler sırra kadem basmayacaktır.

Bu nedenle laiklik savunusunda kadının sesini yükseltmek, öfkemizi kuşanmak gerek. Evet, kadınız, açız, yoksuluz, yorgunuz, öfkeliyiz, horlanmışız, harlanmışız, laikliğe hasret doluyuz!

Notlar

1-https://ilerihaber.org/index.php/yazar/ensar-teyzeler-ve-laiklik-53487