Solun seçimi, solun kardeşliği – 14 Mayıs
2023 yılı. Mayıs ayı. Beritan’la Mahir’i görüyorum. Ayrılmıyorlar, yakınlaşıyorlar. Büyük bir zafer kazanıyorlar. Yüzleri gülüyor. Yan yana, omuz omuza olduklarındandır diyorum. Emek ve Özgürlük İttifakı kazanıyor.
Birtan Altan
Gözlerimi ilk açtığım yıllar, karanlığı hatırlıyorum. Bir de Mahir’le Beritan’ın yolunun nasıl kesiştiğini. Cinayetler ülkesinde, Hizbullahlı 90’lı yıllarda büyüdük. Her gün gelen ölüm haberleri hanemizde sessizliğin derinleşmesine sebep olmuştu. Sessizlik kalıcılaşacak sanmıştık, hep sessiz olacağız.
1995 yılı. Yüzlerce ölüm, bilanço ağır. Doğudan batıya, güneyden kuzeye ölüm haberleri geliyor. Dağlarda, şehirlerde… Faili meçhuller, korku. Savaş ve içe kapanış. Televizyon ekranları var, sosyal medya yok. Ekranlarda çılgınca görüntüler, nefret, ne yaptığı belli olmayan sakallı, cübbeli adamlar. Mahallede bir ev var, Hizbullah evi. Annemin o evin önünden geçerken elimi tuttuğunu hatırlıyorum. Biliyor annem, ölümleri biliyor, korkuyor. Sığınma yerimizde, evimizde, biz olduğumuz tek yerde rahat ediyoruz. Akrabalar geliyor, eğleniyoruz. Akşam olduğunda kadınlar toplanıyor. Sessizce Kürtçe konuşmaya başlıyorlar. Yüzlerde korku, kasvet var. Hatırlıyorum, hepsinin yüzünde korku yok. Genç olanlar ısrarlı, inatçı ve boyun eğmiyor. İtiraz ediyorlar, diğerlerini ikna etmeye çalışıyorlar. Beritanmış onlar, çok sonra öğreniyorum.
1999 yılı. Bir ışık yanıyor, tereddütlü bir ışık. Gece oluyor, titrek eller ritmik hareketlerle ışığa gidiyor. Işık defalarca yanıp sönüyor. Camdan bakıyorum. Mahallede birkaç titrek el, birkaç yanıp sönen ışık daha görüyorum. Tartışmalar oluyor. Yolunu kaybetmiş insanlar yol arıyorlar. Durmuyorlar. Yolları birleştirmeye karar veriyorlar. Baraja takılıyorlar. Devlet de yolunu kaybetmiş, o yolunu çok hızlı buluyor. Baraj engeli de yok.
2005 yılı. Zaman geçiyor, inatçı olanların boynuzu bileniyor. Babam eve geliyor bir akşam. Fena hırpalanmış, sinirli. Televizyon ekranında görüntülere bakıyoruz. Kadıköy’de eğitim emekçileri yürüyor. Babamı görüyorum. Kol kola girmiş arkadaşlarını görüyorum. Direniyorlar, öğreniyorum. Ben direnmeyi, büyüklerim ise devletin bulduğu yeni yolu öğreniyorlar.
2007 yılı. Umut, heyecan, iddia ve düş kırıklığı. Bunlar yan yana gelir mi, geliyor. Meclise Ufuk gerek. Umut gerek. Heyecan gerek. İddia gerek. Sonrası düş kırıklığı. Yanılıyorlar. Yanıldıklarını fark ediyorum. Yanılmayanlar ile buluşuyoruz. Yola çıkıyoruz. Ayakkabı boyası ile duvara yazıyoruz. Çıkaramıyorlar. “Devrimciler vardır.” Mahir oluyoruz. Emek, sermaye, adalet, hak, hukuk…
Aynı yıl. Ayakkabısının altı delik bir adam yatıyor yerde, heybetli ve cüretli. Öyle geliyor ki iddialı. İrkiliyorum. Titrek bir ses ilişiyor kulağıma, birkaç damla gözyaşı görüyorum. Ağlıyor babam. Hrant’la tanışıyorum.
2013 yılı. Haziran ayı. Beritan’la Mahir’i görüyorum. Ethem’le Medeni’yi görüyorum. Cengiz Çandar yok. O yolda durmadan yürüyenleri görüyorum. Geri dönenler yok. Çağırıyoruz, gelmiyorlar. Gelenlerle yürüyoruz.
2023 yılı. Mayıs ayı. Beritan’la Mahir’i görüyorum. Ayrılmıyorlar, yakınlaşıyorlar. Büyük bir zafer kazanıyorlar. Yüzleri gülüyor. Yan yana, omuz omuza olduklarındandır diyorum. Emek ve Özgürlük İttifakı kazanıyor. Beritan’la Mahir kazanıyor. Sıkılı yumruklar gaz bombalarını, yürekler mermileri, sokaklar panzerleri yeniyor. Aynı yolda durmadan yürüyenler kazanıyor. Geri dönenler yine kaybediyor. Kaybedecekler.