Soma’da fıtrat, Amasra’da kader

Soma’da fıtrat, Amasra’da kader

Geçmişte yaşananlardan ders alınabilse Amasra olmayabilirdi. Kozlu’yu unutmasak Soma olmazdı. Soma’yı unutmasak Ermenek olmazdı. Amasra olmazdı.

Mehmet Torun (Maden Mühendisi)

14 Ekim 2022 tarihinde Bartın-Amasra’da Türkiye Taş Kömürü Kurumu’na (TTK) bağlı yeraltı kömür işletmesinde grizu patlaması sonucu 41 işçi yaşamını yitirdi, 5’i ağır 11 işçi yaralandı. Olayın hemen ilk saatlerinde AFAD Başkanı, patlamanın trafodan kaynaklandığını açıkladı. Ancak yapılan itirazlar sonucu açıklamanın “sehven” yapıldığı söylendi ve grizu patlaması olduğu teyit edildi. Hatırlanırsa Soma faciasında da dönemin enerji bakanı olayın nedeninin trafo patlaması olduğunu söylemiş, itirazlar sonucu geri adım atmıştı.

Yaşanan facianın teknik nedenleri önemli elbette ama sorun çok boyutlu ve çok daha karmaşık. Devletin en üst ağzından “kader” denilerek tüm tartışmaların önü kesilmek istenmekte, ucuz işgücü üzerinden sermaye birikimi için yok olan canların ne uğruna öldükleri unutturulmaya çalışılmakta. Birilerinin rahat yaşaması için maden emekçileri kör kuyularda can vermekte.

Bu havzada kamunun uhdesindeki kömür sahalarını özel sektöre verip bir köşeye sıkıştırılan işletmede liyakatin, bilginin, becerinin rafa kaldırıldığı; bunun yerine yandaş kadroların, parti militanlarının yönetici olduğu bir ortamda iş disiplininin, saygının, sevginin kalması beklenemez. Sonuçta yeraltı madenciliği gibi her anlamıyla disiplin gerektiren bir alanda böyle bir facia yaşandı ne yazık ki.

Olayın yaşandığı ocak, bir kamu kurumuna aittir, işveren devlettir. Tüm iş kazalarında alınmayan önlemlerin asli sorumlusu işverendir. Dolayısıyla burada sorumlu devleti yönetenlerdir. Sorumluluk siyasi iktidarındır, hesap sorulacaksa buradan başlanmalı ve kademe kademe aşağıya inilmeli. Devletin öncelikli görevi, çalışanların can güvenliğini sağlamak ve çalışma ortamlarını iyileştirmektir. Bu durum yasalarla sabittir. Siyasi iktidar bu görevini yerine getirmemiştir.

Faciadan sonra “hamdolsun 24 saatte cenazelerine ulaştık” denmiştir. Keşke “hamdolsun işçilerimize sağ salim ulaştık” denebilseydi. Keşke madenciler vardiya bitiminde türkü söyleyerek çıksaydı kuyudan. Eşine, çocuklarına, sevdiklerine sarılabilseydi kömür karası elleriyle.

Bu durumdan örgütlü mücadele ile kurtulabilirdi madenciler ama örgüt yöneticilerinin hesabı başkaydı besbelli. Yönetenlerin yanında poz vermek daha çekiciydi. Çok zorlanırlarsa “provokasyona gelmeyin” deyip işin içinden çıkarlardı.

Bundan sonra olacakları kestirmek güç değil. Ekmekleri uğruna ölenler şehit sayılıp peşinen paye verildi. Geride kalanlar için “gereken yapılacak, yaralar sarılacak” denecekti. Suçlular yargı önünde hesap verecek denecekti ama asıl suçluların kim olduğu sır gibi saklanacaktı. 3-4 tane günah keçisi bulunup cezalandırılacak ve sistem değişmeden devam edecekti. Sermaye her zaman en ucuzu kullanırdı ve burada ucuz olan madencinin canıydı. Umarım bu kez yanılırız.

Ne yapılırsa yapılsın giden canlar geri gelmeyecek. Ateş düşen ocaklardaki acılar dışarıdan görülmeyecek. Çocuklar babasız büyüyecek, başını okşayacak bir el bulamayacak. Neler yapılmalıydı? Geçmişte yaşananlardan ders alınabilse Amasra olmayabilirdi. Kozlu’yu unutmasak Soma olmazdı. Soma’yı unutmasak Ermenek olmazdı. Amasra olmazdı.

Dünyada kömür üretiminde ölümlü kazalardaki sıklık oranı ABD’de yüz binde 8, Almanya’da Yüz binde 4, Türkiye’de ise yüz binde 60. Bu rakamlar bile olayın “kader, fıtrat” olmadığını anlatmaya yeter.

Umarız bu olaydan doğru ders çıkarıp böyle acıları bir daha yaşamayız. Unutmayalım genç yaşta yaşamını yitiren madencilere, onların ailesine, çocuklarına toplum olarak borcumuz var. Ama asıl sorumlu ve borçlu siyasi iktidar.

Amasra’da ve diğer maden facialarında yaşamını yitiren tüm maden emekçilerine saygıyla…

DAHA FAZLA