Süleyman Hacıbektaşoğlu yazdı | Çay üreticisinin sesine kulak verilsin yoksa felaket kapıda
Süleyman Hacıbektaşoğlu
Her gün içtiğimiz, soframızdan ve muhabbetimizinden eksik olmayan, hayatımızın neredeyse her anında yer alan “ÇAY”ın politik ekonomisi ve tarihçesi hakkında çokça yazılmıştır. Ancak çay şimdi tekrar gündemimizde ve yeniden bir şeyler söyleme ihtiyacı var. Hasatın yaklaştığı bu gündelerde COVID-19’un yayılmasını önlemek amacıyla çay üreticisine uygulanan seyahat yasağı sorunları da beraberinde getirdi.
ÇAY ÜRETİMİNDEKİ GERÇEKLER
Gelin, bölgede çay tarımı nasıl yapılıyor ve sorun nedir, göz atalım.
Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun’da yapılan çay üretimi, martın sonu ve nisan ayının ilk günlerinde gübreleme ve budama ile başlar. Budama 1/10 oranında, üreticinin sahip olduğu çay bahçesinin dönümüne göre yapılır. Yani 10 dönüm arazisi olan bir üretici her yıl 1 dönümünü budamak zorundadır. Budamayı yapmayan üretici ÇAYKUR’a yani bizim buradaki deyimimiz ile “Devlet”e çay satamaz. Tüm çayını özel çay firmalarına vermek zorunda kalır. Budamanın ardından hava sıcak ve nemli ise 15 Mayıs gibi çay toplamaya başlanır. Toplama işlemi ekim ayı sonu veya en geç kasım ayı başında biter. Bu zaman aralığında çay üreticileri bölgede olurlar ve ürünle ilgilenirler. Sonra asıl yaşam alanları olarak gördükleri büyük şehirlere göçerler. Çünkü ailenin bütün işleri oradadır. Çocuğu orada okula gider, kendisi orada iş sahibidir veya işçidir. Çaydan kazandığı para tüm yılını geçirmeye yetmeyen bölge insanı başka işler yapmak zorundadır.
Nüfusun artması sonucunda bölüşülerek küçülen çay alanları artık ailelerin geçim yükünü taşıyamamaktadır. Çaya verilen ücret de her yıl değerini kaybeder, bir yılı geçirmeye yetecek gelir getirmez. Fakat yine de çaydan elde edilen, büyükşehirlerde işçi veya memur olan bölge insanı için yaşadığı yerde geçinmesini biraz olsun kolaylaştıran bir gelirdir. Bu bahsettiğimiz üretici profili bölgedeki yüzde 50’lik kesimi temsil eder. Diğer toplam ise bölgede yaşayan ve geçimini tamamen çaydan sağlayan ama yaş ortalaması 50’nin üzerinde olan üreticidir. Dışarıda yaşayan üretici de bölgeye çocukları olmadan gelir. Çünkü ya okul vardır, ya da gençler bir yerlerde çalışıyordur, işçidir, memurdur, öğrencidir. Bu yüzden çay tarımına katılamazlar. Gelenlerin de yaş ortalaması bölgede kalanlarla aynı olduğu için, hasat yaşlı üreticinin sırtına kalır.
Bu yüzden bölgede çay toplama işinde göçmen işçiler çalışmaktadır. 40 bine yaklaşan Gürcü, Azeri, Afgan vb. milliyetlerden işçiler çayı ya yevmiye ile ya da kilogram başı ücret karşılığında topluyorlar.
YANLIŞ KARARLAR
Dünyayı saran koronavirüs pandemisinden dolayı bu yıl çay tarımının sıkıntılı olacağını biliyorduk. Devletin ve çay bileşenlerinin bu duruma bir çare bulacaklarını düşünen üretici beklediği çözümleri duyamadı.
İl dışında olan üreticiler seyahat yasağı yüzünden sezon başı hazırlıklarını, budamayı ve gübrelemeyi yapamadı. Pandemi dolayısıyla bölgeye gelişleri engellendi. Salgının yayılmasının engellemek adına doğru gibi görünse de bu aslında yanlış bir karardı. Karantina kuralları çerçevesinde bölgeye gelmeleri sağlanabilir, bölgede sıkı tedbirler uygulanabilirdi.
Son kararla il dışında bulunan üreticinin de çayı toplaması engellenmiş oldu. Yine bir planlama hatası yapıldı. Üreticiler parça parça nisan ayı başı itibariyle taşınabilirdi. Çay işinde toplamda 212 bin üretici bulunuyor ve aileleriyle yaklaşık 1 milyon nüfusa karşılık gelen bir sektörden söz ediyoruz. Üreticinin yarısının bölgede olduğu, bir kısmının yasak olmadan önce aldıkları seyahat belgesiyle geldiğini düşündüğümüzde sorun yaklaşık olarak 50 veya 60 bin üreticiye denk düşüyor. Bunlar bir program çerçevesinde getirilebilirdi.
Üreticinin yaş ortalamasının yüksek olması, çay toplayacak genç işçinin olmaması gibi olumsuzlukların üzerine bir de gelemeyen yaklaşık 50 bin üretici eklendiğinde birinci sürgü çay toplama sezonunun sıkıntılı geçeceğini görebiliyoruz.
Her kim ki, bu yanlış uygulamaları haklı çıkarmak adına “Çayımızı kendimiz toplayacağız, para cebimizde kalacak” diyorsa bölgeyi biliyor ancak bir yerlere yaranmaya çalışıyordur. Yaşlı üretici bu çayı kendisi toplayamaz. Valilikler, gelemeyen üreticinin çayını dışarıdan işçi getirerek çözebileceklerini düşünüyor. Salgının çok yayılmadığı Ardahan, Kars, Bayburt, Gümüşhane, Ordu ve Giresun illerimizinde işçi getireceklerini söylüyorlar. Bu şekilde gelemeyen üreticinin çayının toplanacağı söyleniyor.
Şu ana kadar karşılaştıklarımızdan hiçbiri akla uygun alınmış kararlar değil. Çünkü çay toplama işi beceri isteyen bir iştir; “geldim, toplarım” demekle olmaz.
ÇAY ÜRETİCİSİNİN TALEPLERİ*
Bu sorunun bir an önce çözülmesi için bölgede, çay üreticisinin birtakım taleplerini de içeren bir metin imza açılmıştır. Bu metinde sıralananlar çay üreticisinin acil talepleridir.
- ÇAYKUR’un uyguladığı kota ve kontenjan kaldırılmalıdır:
Kota; dönüm başına ÇAYKUR’un almayı taahhüt ettiği miktardır. Üretici başına ortalama 350 kg.’dır. Bir dönüm çay bahçesi ortalama 600 kg ila 1000kg arası çay verir ve bunun 350 kg.’sini ÇAYKUR almayı taahhüt eder. Gerisi özel sektöre gider.
Kontenjan; kota miktarının, çay tarımının yapılacağı yaklaşık 30 güne bölünmesiyle bulunan, üreticiden günlük olarak alınacak miktardır. Bu ÇAYKUR için geçerlidir.
Örneğin, 10 dönüm çay bahçesi olan üretici, 1. sürgü için ürettiği yaklaşık 8000 kg. çayın 3500kg.’sini ÇAYKUR’a verir. 4500 kg. ise özel çay fabrikalarına gider. ÇAYKUR, 3500 kg. çayı 30 günde alır. Bu da günde yaklaşık 117 kg. çaya tekabül eder. Üreticiden günlük olarak alacağı çay budur. Buna da kontenjan diyoruz.
- Bu yıl için budama yapmayan üreticinin çayını ÇAYKUR almalıdır.
- Yaş çay fiyatı destekleme ile birlikte 4.50 TL olmalıdır ve bu taban fiyat olarak açıklanmalıdır. Özel sektörün bu fiyatın altında çay alması yasaklanmalıdır.
- Çay toplama sezonuna kadar üretici bölgeye getirilmelidir.
- Yaşanması muhtemel verim düşüklüğü devlet tarafından tanzim edilmelidir.
- Çay üreticisine her yıl düzenli gübreleme desteği verilmelidir.
Çay bitkisi toplanmayıp dalında kaldığında 2. ve 3. sürgü çay dönemlerinden çay olmaz. Bu dönemde dalında kalan çay budanmazsa gelecek yılda bir ürün kaybı yaşanacaktır.
Büyük bir ihtimalle işçi sorunu çözülemezse çayın en az yüzde 30’u belki daha fazlası dalında kalacaktır. Bu durumda özel sektör ve ÇAYKUR iç piyasayı karşılayacak çayı üretemeyecektir.
Böyle bir durum çay ithalinin önünün açılması olur ki bu da üreticinin gelecek yılları için felaket anlamına gelir.
* İmza metnine bu adresten ulaşabilirsiniz: http://www.caydaacilcozum.org