Tilbe Akan yazdı | Platform: Bir kapitalist barbarlık hikayesi
“Burada üç tip insan var: yukarıdakiler, aşağıdakiler ve düşenler.”
Tilbe Akan
2019 yılının sonbaharında Toronto Film Festivali’nde dünya prömiyerinin yapan ardından festival dolaşan Platform filmi, 20 Mart 2020’te Netflix’te yayınlanmaya başladı. Galder Gaztelu- Urritia’nın yönetmen koltuğunda olduğu film – ki kendisinin ilk uzun metrajı olduğunu da belirtelim-, distopik bir gelecekte geçiyor. Film, Cervantes’in klasiğinde olduğu gibi- ana karakterimiz Goreng, deliğe Don Kişot kitabını getirmişti- güç sahiplerini bencil ve düşüncesiz olarak gösterirken, Goreng ve Baharat başkaları için mücadele veren karakterler olarak karşımıza çıkıyor.
Film, cevabı net olmayan, izleyiciler olarak altını doldurabileceğimiz sorulardan oluşuyor. Bunlardan biri “yönetim”in kim olduğu. Aslında, kim olduklarının bir önemi yok filmin içinde, herhangi bir otorite sembolü olabilirler. Benim için kapitalizmi temsil ediyor. Ancak ne yerine koyarsak koyalım yönetim delikteki yiyecek dağıtımı ve hayatta kalma mekaniğini kuran yapı.
Sınıf, din, reform, kolektivite, bireycilik gibi birçok soyut temanın iç içe geçtiği ve sorgulandığı film, kullanılan renklerden, dar odalara sıkışmışlığına kadar seyirciyi rahatsız ediyor. Bir çeşit hapishane olan “Delik”te filmin sonunda öğrendiğimiz kadarıyla 333 kat, her katta 2 kişi bulunuyor. Dahası her ay rastgele bir şekilde insanlar farklı bir katta uyanıyor. Delik kare odalardan ve odaların ortasında yemek taşıyan platformun geçebileceği bir boşluktan oluşuyor. Platform, her katta 2 dakika kalıyor, tüm katları inmesi yaklaşık 666 dakika sürüyor. Bu sebeple filmin ilk akla gelen yorumu dini olanı. Hıristiyanlıkta bu sayıların şeytanla olan ilişkisi, deliği ve deliği yönetenleri şeytanla özdeşleştirirken ana karaktere de Mesih imajı vermiş oluyor.
Filmin göze çarpan taraflarından biri, katlardaki insanların sabit olmaması. Herkes her yerde olabilir yani. Bir gün 6. Katta bir gün 202. Katta uyanabilirsiniz. Peki aşağıdaki ve yukarıdaki arasında ne fark var? Hayatta kalmak ya da ölmek. Herkes kendinden üstte kalan katların artıklarını yiyor ve nasıl ve ne kadar yenebileceğine dair bir kısıtlama olmadığı için yemekler 50. Kattan sonrasına ulaşmıyor. 0. Kat her gün yemeklerin yapıldığı ve platforma koyulduğu yönetime ait olan yer. Yönetim sadece yemeklerin kalitesiyle ilgileniyor, yemeklerin nasıl dağıtılacağı tamamen mahkumlara kalmış. Bir şey stoklamak yasak, stokladığınızda odanın içi aşırı soğuk olup sizin donarak ölmenize sebep oluyor ya da aşırı sıcak olup yanıp kavrulmanıza.
Filmi ana karakterimiz Goreng’in (Ivan Massagué) gözünden takip ediyoruz. Goreng, deliğe diploma karşılığı 6 aylığına gönüllü giren ilk başta neredeyse hiçbir şeyin farkında olmayan hatta delikte kafa dinleyebileceğini düşünen bir karakter. Dolayısıyla biz de onunla beraber deliği tanıyoruz. İlk oda arkadaşı Trimagasi isimli, deliğe “kazara” bir göçmenin kafasına televizyon atıp öldürdüğü için gelen ve Goreng’e 171. Kata düştüklerinde alt katlarda hayatta kalmanın tek yolunun yamyamlık olduğunu öğreten “akıl hocası”. Ardından Imoguiri isimli bir oda arkadaşı geliyor. Deliğe herkesin istediği bir şeyi getirme hakkı var demiştim, kadın da köpeğini getirmiş. Daha sonra anlıyoruz ki bu kadın Goreng’i deliğe kabul eden kadın. Yönetim için çalıştığından oda arkadaşını seçme gibi ayrıcalıkları var. Diğer taraftan deliğe dair bilgisi onun da oldukça sınırlı. Yönetim için çalışmasına rağmen, pek bir şey öğrenmemiş ya da ya da gerçeklere gözlerini kapatmış, orası izleyicinin yorumuna kalmış. Ancak Goreng’in bir önceki oda arkadaşının aksine, o yönetimin iddia ettiği “kendiliğinden dayanışma”nın gerçekleşebileceğine inanıyor ve her gün inatla hem üst kattakilere hem alt kattakilere sadece kendilerine yetecek kadar yemek yemelerini böylece daha alt katlardaki insanlara da yemek kalacağını, onlar alt katlara düştüğünde de başkaları böyle yaparsa hepsinin toptan kurtulabileceğini anlatmaya çalışıyor. Son oda arkadaşı ise 6. Katta tanıştığı Baharat isimli bir siyahi. Onunla bütün katlardaki insanlara yemek dağıtmayı başarıp yönetime bir mesaj gönderebileceklerini umarak katlar arası çok kanlı bir yolculuğa çıkıyorlar.
Goreng’le beraber tanıştığımız ve ilginç bir noktada duran katlar arası oğlunu aradığını söyleyerek gezen Miharu adlı bir kadın. Asyalı bir göçmen olduğu aşikâr olan bu karakter, en üstten en alta her katta mücadele vermek zorunda kalıyor. Ayrıca film boyunca Miharu ile diğer karakterler arasında hiçbir sözlü iletişimin kurulmaması da karakterin derdini bile anlatmakta sorun yaşayan göçmenlerin bir temsili olabileceğini düşündürüyor. Bunun yanısıra, film boyunca Miharu’nun oğlundan bahsedilse de filmin sonunda 333. Katta küçük bir kız çocuğuyla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla, o kız çocuğu sadece sembol olabilir, bu da bence aynı şekilde seyircinin yorumuna bırakılmış. Çocuğun neyi temsil ettiği de muğlak, muhtemel yorumlardan biri çocuğun masumiyeti ve gelecek kuşakların bizi bu delikten kurtarabileceği.
Özet olarak, filmin kapitalist yamyamlığının alegorisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Film genel olarak izlenmeyi hak etse de insan doğası bencildir teması üzerine kurulduğundan, hayatta kalma çabası açgözlülük olarak gösterildiğinden, reformizmin ve dini alegorilerin arasında seyirciyi bir karamsarlık içinde bırakıyor.
Kaynakça
https://www.imdb.com/title/tt8228288/
https://collider.com/the-platform-ending-explained-netflix/
https://latinamericanpost.com/32524-an-analysis-of-the-platform-netflixs-sensation-movie