Yönetmen Deniz Çınar Çabuk: Günümüzde av değişti, avcı değişti, aş değişti ama adalet arayışı hep var
Geri dönüşüm işçiliği yapan Suriyeli göçmenlerin zorlu yaşam şartlarının anlatıldığı Avcılık ve Toplayıcılık isimli belgeselin yönetmeni Deniz Çınar Çabuk ile konuştuk.
Ersan Kınık - @ErsanKinik
Antalya’nın Kepez ilçesinde geri dönüşüm atıklarını toplayarak hayatta kalmaya çalışan Suriyeli göçmenlerin zorlu yaşam şartlarını anlattığı Avcılık ve Toplayıcılık isimli belgeseli, yönetmeni Deniz Çınar Çabuk ile konuştuk.
Makine Mühendisliği üçüncü sınıf öğrenicisiyken aldığı kısa film dersi ile sinema sektörüne adım atan Çabuk, bu sektörde önce çeşitli post-prodüksiyon işlerinde çalışıp daha sonra video editörlük ve görsel efekt sanatçılığı yapmaya başlamış. Bunların yanı sıra bazı müzik kliplerinin, kısa filmlerin ve reklam filmlerinin yönetmenliğini de yapan Çabuk, sektörde ¨alaylı¨ olduğu için kendisini kanıtlamak adına sürekli olarak üretim halinde olduğunu belirtiyor.
‘BELGESELİ, SESİNİ DUYURAMAYANLARIN SESİNİ, DUYMAK İSTEMEYENLERE DUYURMAK AMACIYLA ÇEKTİM’
Gelelim Avcılık ve Toplayıcılık’a… Belgeselin çekimleri ne zaman tamamlandı? Bu belgeseli çekme amacınız neydi?
2019 yazında belgeselin çekimlerini tamamladım. Annem uzun yıllardır göçmen gruplarla çalışan bir sosyal hizmet uzmanı. Bağlı çalıştığı Antalya Aile Danışmanları Derneği aracılığıyla gerek yurt içi gerek uluslararası ortamda projeler geliştiriyorlar ve ben de 2012 yılından bu yana gönüllü olarak hem sahada hem de raporlamalar ve çevirilerde derneğe yardımcı oluyorum. Böyle bir ortamda büyüdüm ve sanırım gelişim çağımda olumsuzluklara bu kadar şahit olunca, amacım da kendiliğinden şekillendi. İnsanların empati duygusunun zaman içinde köreldiğini, bu körelmenin de olayları ve yaşamları görmezden gelmeye yol açtığını düşünüyorum. Bu durumu bozmak, sesini duyuramayan insanların sesini; duymak istemeyenlere duyurmak amacıyla belgeseli çektim.
‘’AMA’ İLE BAŞLAYAN IRKÇILIK HEP VAR’
İsim tercihine gelecek olursak, neden Avcılık ve Toplayıcılık?
Eşitsizliğin ezelden beridir süregelen bir durum olduğunu hissettirmek için belgeselin ismini ‘Avcılık ve Toplayıcılık’ koydum. Günümüzde av değişti, avcı değişti, aş değişti ama adalet arayışı hep var. “Ama…” ile başlayan ırkçılık hep var.
‘EKONOMİK DURUMUN KÖTÜLEŞMESİ, IRKÇILIĞIN ÜSTÜNE ÖRTÜLMÜŞ PERDEYİ KALDIRIYOR’
Belgeselin çekiminden bu yana geçen süre içerisinde kötüye giden ekonomik koşullar atık işçiliği yapan Suriyeli göçmenleri nasıl etkiledi?
Ekonomik koşullar maalesef hepimizi etkiledi. Alım gücünün düşmesi, evdeki tüm bireylerin çalıştığı senaryoda bile hayatını idame ettirmekte zorlanan göçmen ailelerin daha da zorlanmasına sebep oldu. Ekonominin durumu, zaten sigortasız göçmen çalıştıran işverenlerin eline daha büyük koz vermekten öteye gidemedi. İnsanlık dışı ücretler ile çalıştırılan göçmenlerin ise bu durumdan mutlu olmadıklarını tahmin etmek zor değil. Ancak bunlar bir kenara, göçmenlere yapılan bu kötülüğün asıl sebebinin ülkemizde (hatta dünyada) uygulanan sistematik ırkçılık olduğunu düşünüyorum. Ekonomik durumun kötüleşmesi, bu ırkçılığın üstüne örtülmüş perdeyi kaldırıyor sadece.
‘OLGUNLUKLARI BENİ ŞAŞIRTTI’
Belgeselin çekimi esnasında ne tür zorluklarla karşı karşıya kaldınız?
Çekim günü oradaki arkadaşlarla birlikte erkenden kağıt toplamaya çıktık. Bir günümüz birlikte geçti. Çocukların o yaşta yabancı bir ülkede ailelerine bakma sorumluluğunu, bu zorluk ve sorumluluğa alıştığını/alışmaya çalıştığını görmek beni derinden etkiledi. Sokakta yürürken yanınızdan geçip giden atık toplayıcı arkadaşların aslında süreç içinde ne kadar yıprandıklarını kendimizce tahmin edebiliyoruz belki ama bilmiyoruz, idrak edemiyoruz. Bunu o gün fark etmiştim, olgunlukları beni şaşırttı. Zaman zaman çocuk olduklarını unutuyordum. Unuttuğum anlarda kendime kızıyordum.
‘PİRELENDİĞİMİ FARK EDİP KENDİMİ DUŞA ATTIĞIMDA AĞLAMAYA BAŞLADIM’
Benim için duygusal anlamda çok yoğun bir gündü, süreç içinde sakinliğimi korusam da eve geldiğimde pirelendiğimi fark edip kendimi duşa attığımda ağlamaya başladım. Bazı olaylara ve adaletsizliklere şahit olmak ancak elinizden bir şey gelmemesi... Pirelerinizden kurtulmak üzere duşa girip sıcak su açabilme lüksünüz, acaba lüks mü?
‘KENDİMDE BU HAKKI GÖREMEDİM VE PROJEMİ ASKIYA ALDIM’
Belgeseli tamamladım ve onunla ne yapacağımı bilemeyip kenara koydum. Yıllardır Türkiye’deki göçmenlerin hayatları hakkında anlatacak, gösterecek, hissedecek çok şeyim olmasına rağmen; onların yaşadıklarına kayıtsız kalarak kendilerinde onlar hakkında yorum yapabilme hakkı gören büyük bir çoğunluğun aksine; kendimde bu hakkı göremedim ve projemi askıya aldım.
Daha sonra göçmen karşıtlığı üzerinden üretilen dilden, algıdan ve politikadan dolayı tekrar dönüp baktığımda zamanı geldiğini, bu işin bir derdi anlattığını gördüm. Fikrine çok güvendiğim, çok sevdiğim insanların da yardımıyla tekrar üstüne eğildim ve kararımı verdim.
‘OLAYLARI BELGELEMEYİ KENDİME VERDİĞİM BİR HEDİYE OLARAK GÖRÜYORUM’
Sırada hangi projeler var?
Kariyerime asıl olarak video editörlüğü yaparak devam ediyorum. Birlikte çalıştığım iş arkadaşlarım, ajansım “wearebak” ile yakın gelecekte çekeceğimiz bazı klipler ve reklamlar var. Kenarda duran birkaç da kısa film senaryom var, umarım bir gün onları da hayata geçirebilirim. Yeni yerler görmeyi, yeni insanlar tanımayı ve onlarla iletişim kurmayı çok seviyorum. Dünyanın neresine gidersem gideyim, kendimce olayları belgelemeyi, kendime verdiğim ileriye dönük bir hediye olarak görüyorum ve sanırım bunu yapmaya devam edeceğim.