‘Zafer gününüz’: Dünya Kadınlar Günü’nün sosyalist tarihi
"Tüm bunların ışığında, belki bugün birkaç dakikanızı ayırıp arkadaşlarınıza Dünya Kadınlar Günü'nün asıl tarihini hatırlatabilirsiniz."
Yazar: Pete
Çeviren: Ebru Çakır
Önemli bir gündem konusuyla başlayalım:
Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun!
Şimdi ikinci gündem konumuza gelelim: Dünya Kadınlar Günü aslında sosyalisttir.
Bu önemli çünkü çok sıkça unutuluyor -ancak Dünya Kadınlar Günü’nün tarihi, sosyalist kökenlerini bilmeden hiçbir anlam ifade etmiyor.
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NÜN SOSYALİST KÖKENİ
Hikâye, 20. yüzyılın başlarında Alman sınıf mücadelesinin en hareketli döneminde başlıyor. 1907’de Stuttgart’ta, Avrupa’da gerçekten başarıya ulaşan ilk Marksist parti olan Almanya Sosyal Demokrat Partisi üyelerinin öncülüğünde, Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı yapıldı.
Sosyalist Kadınlar Konferansı endüstriyel dünyanın her yerinden bütün işçi kadınları, o zamanlar kadınların oy hakkını destekleyen tek büyük siyasi güç olan küresel sosyalist hareket ile ittifak içerisinde evrensel oy hakkı için birlik olmaya çağırdı.
8 Mart 1917’de Rus kadınları, St. Petersburg sokaklarında “ekmek ve barış" istemiyle, dört gün sonra Çar’ın tahttan inmesiyle sonuçlanacak ve Rus Devrimi’nin başlatacak olan yürüyüşü gerçekleştirdiler.
Birkaç yıl sonra, bu feminizm ve sosyalizm birliği daha da köklü hale gelirken, ABD’li sosyalist kadınlar ilk adımı attı ve ABD’de 28 Şubat’ı “Kadınlar Günü” ilan etti.
1910’da Kopenhag’da, sosyalist bir konferans ABD’lilerin izinden gitti.
Luise Zietz tarafından yazılan bir önerge konferansa sunuldu:
“Her milletten sosyalist kadınlar kendi ülkelerinin emekçi sınıfının, sınıf bilincine sahip siyasi ve sendikal örgütleriyle anlaşarak, her şeyden önce kadınların oy hakkını teşvik etmesi gereken özel bir Frauentag ['Kadınlar Günü'] düzenlemelidir."
KADINLAR GÜNÜ’NÜN ULUSLARARASI OLMASI
Kopenhag delegeleri bu önergeyi kabul ederek bugün bildiğimiz Dünya Kadınlar Günü’nü yarattı.
İlki, aslında Mart’ın 8’inde değil, 19’unda yapılmıştır. O zamanlar uluslararası kadın hareketi hala Almanya’da kümelenmiş durumdaydı ve 19 Mart, Alman köklü takviminde önemli bir gün olan 1848 Berlin Devrimi’nin yıldönümüydü.
Bundan en iyi şekilde istifade etmek umuduyla, ilk Dünya Kadınlar Günü kutlaması 19 Mart 1911 olarak belirlendi.
Almanya bildirilerle dolup taştı:
“Yoldaşlar! İşçi kadınlar ve kızlar! 19 Mart sizin gününüz. Sizin hakkınız. Bütün ülkelerden sosyalist kadınlar sizinle dayanışma içerisinde. 19 Mart sizin zafer gününüz olmalı!”
19 Mart 1911 kesinlikle zafer günüydü; bir milyon kadının “Kadınlara oy hakkı için ileri!” yazılı pankartların altında Almanya sokaklarına döküldüğü bir gündü.
Almanya’da böylesine başarılı bir başlangıçtan sonra, Dünya Kadınlar Günü dünyanın her tarafına yayılmaya başladı. Bu süreçte daha erken bir tarihe alınarak 8 Mart olarak belirlendi.
ABD, İsviçre, Danimarka ve Avusturya’daki sosyalist kadınlar da 1911’de 8 Mart gösterileri düzenlemeye başladı ve kısa bir süre sonra Fransa, Hollanda, İsveç ve Çekoslovakya'daki kız kardeşleri ve yoldaşları da onları izledi
KADINLAR GÜNÜ: CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ EKONOMİK ADALET İLE BİRLEŞTİRME
1917'de, St. Petersburg’da Rus kadınlarının despot Çar'ı devirip Rus Devrimi’ni gerçekleştirecek olaylar zincirini başlatan yürüyüşü, 8 Mart’ın sonsuza dek uluslararası feminist radikalizmin kutlama günü olarak akıllara kazınmasını sağladı.
Dört yıl sonra Moskova'da, İkinci Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı (on yıl önce Kopenhag tezkeresini desteklemiş olan Alman sosyalisti Clara Zetkin başkanlığında) resmi olarak 8 Mart'ı küresel bir organizasyon ilan ettiğinden beri bu gün hiç değişmedi ve 1975’te Birleşmiş Milletler tarafından da kabul edildi.
O halde, Dünya Kadınlar Günü zengin bir sosyalist tarihe sahiptir, fakat sosyalist kısmı gözden kaybolmuştur.
Bir zamanlar çok radikal olduğu düşünülen bir olay ya da ileri görüşlü bir fikir, birçok insan tarafından saygı görmeye başladığında çoğu zaman sosyalist boyutu “sihirli bir şekilde” gözden kaybolmaya başlar.
Ekonomik statükoyu sürdürme amacı güdenler, Dünya Kadınlar Günü gibi kitlesel saygınlığı olan şeylerin somutlaştırabilecekleri diğer radikal fikirlerle birlikte anılmasını istemez.
Bu yüzden, apaçık eksiklerle dolu övgü makaleleri ve kitapları yayınlanmaya başlanıyor. İngiltere’nin kadınların oy hakkına ilişkin geçmişini, James Keir Hardie’nin İşçi Partisi’nden veya Sylvia Pankhurst’ün feminizm ve sosyalizmin ayrılmaz gayeler olduğu konusundaki diretmelerinden hiç bahsedilmeden okumuş oluyoruz.
Ekonomik adalet hareketi ile Uluslararası Kadınlar Günü gibi olaylar arasındaki bu tür bağlantıları sümen altı etmek, sadece tarihsel puan tablosunda sosyalizmden birkaç sayı çalmaya yönelik küçük bir girişimden ibaret değildir.
Aynı zamanda ciddi bir ideolojik zarara da yol açar. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi ile ekonomik adalet mücadelesi arasındaki kuramsal bağlantıları belirsizleştirir, ki bu bir zamanlar kavganın içinde olanlar için apaçık ortadaydı.
Tüm bunların ışığında, belki bugün birkaç dakikanızı ayırıp arkadaşlarınıza Dünya Kadınlar Günü'nün asıl tarihini hatırlatabilirsiniz.
Kaynak: Radical Tea Towel