Zafer İlken yazdı | Sosyal mesafe günleri
"Tıp artık şu dayatmayı kabullenmiş: İnsanlar bol bol hastalansın, sağlıklı yaşamalarına kafa yormayın, olabildiğince sağlıksız ama hayatta kalsınlar, biz de onları bol bol tedavi edelim, en pahalı yöntemlerle, çok para kazanalım; sektör büyüsün..."
Zafer İlken
Geçirmekte olduğumuz süreçte koronavirüs deneyimimizin bize öğrettiklerini şu şekilde özetleyebiliriz :
- Maskeler pek işe yaramaz (tellisi-telsizi var, siyahı- beyazı var, geçirgeni var, üstü açık kalanı var vs.) ama sen yine de tak çünkü koruma ihtimali de var (eğer edinebilirsen).
- Eldivenler sizi korumaz ama yine de belli olmaz, kullanımı keyfe keder.
- Açık olanlar hariç bütün dükkanlar kapalı, bilesin.
- Başka bir hastalığın varsa da sakın dışarı çıkma ama eczaneye gidip ilaç alabilirsin.
- Hastanelere boşuna gitmeyin tehlikeli yerler, ancak gitmeniz gerekiyorsa gidin.
- Bu virüs çok tehlikeli ancak çok korkmaya gerek yok, yine de küresel bir felakete hazır ol.
- Herkes evinde kalmalı, ancak arada bir dışarı çıkıp hava almalı, moral toplamalı ve bağışıklık sistemini bu şekilde güçlü tutmalı.
- Hastalığın birçok semptomu var ama hiç semptom göstermeden de hasta olabilirsin veya semptom gösterirken hasta olmayabilirsin veya semptomsuz hasta olabilirsin.
- Dünya’da sadece koronavirüs nedeniyle nedeniyle ölen kimse yok, muhakkak başka bir nedenle birlikte öldürüyor (not : Dünya’da sadece kanserden ölen kimse de yok, sonunda kalp duruyor ve gidiyorlar).
- Eve paket yemek servisi söyleyebilirsin, bunların kimlerce ve hangi koşullarda, nasıl hazırlandığını umursama.
- “Panik yapmak istemem ama” ibaresini başta kullanmak kaydıyla her türlü panik yaratıcı haberi sosyal medyada paylaşabilirsin.
- Virüs canlı olmayan yüzeylerde tutunamıyor ama sen yine de dışarıdan gelen paketleri balkonda 3-4 saat havalandır.
- Virüs havada askıda kalmıyor, zerreciklerle ağız, burun ve gözden vücuda giriyor, ama geçenlerde askıda kalma durumları da olabileceği açıklandı.
- ABD, İtalya, İspanya gibi ülkelerde tanıdığınız varsa iletin, Türkiye’den giden yardım maskelerinden adresinize göndersinler yalnız gelen paketi birkaç saat havalandırın.
- Araç kullanmanız gerekirse eşinizi, çocuğunuzu arka koltuğa sosyal mesafe uyarınca oturtun ceza yemeyin, eve dönünce her şey serbest.
- Virüsün etkisi yok olana kadar evimizde kalmalıyız ama virüs ancak toplumun büyük bir kısmı (yaklaşık 3’de 2’si) bağışıklık kazandığında etkisini kaybedecek; bağışıklık kazanmak için insanların virüsle teması gerek ama virüsten korunmak için evde kalalım.
- Yabancılarla sokakta, markette, metroda v.s sosyal mesafeyi koruyarak görüşebilirsin ancak arkadaşlarınla ve akrabalarınla bu mesafeyi korusan dahi görüşmemeye gayret et.
- 65 yaş üstü isen sana uygun bir hastanenin herhangi bir servisinden randevu al, çıktısını cebine koy ama gitme, sokaklarda dolaş temiz hava al, polis sorarsa randevu kağıdını göster.
- Kurtuluş için aşıyı bekleyelim, ama ilacı beklesek de olabilir, bu arada virüs mutasyona uğrayıp etkisini yitirebilir, biz en iyisi üçünü birden bekleyelim.
- Havalar ısınınca virüs kırılır (gerçi bazı sıcak bölgelerde yayılma devam ediyor ama !) , sonbaharda ikinci bir dalga gelebilir; bu iş yaza kadar bitebilir de, 2022 sonuna kadar sürebilir de. Hatta 7-8 sene sonra tekrar ortaya çıkabilir.
Olağanüstü ve yetersiz koşullarda cansiperane çalışan sağlık emekçilerimizi yukarıda sıraladığım kara mizah örnekleriyle hiçbir şekilde ilişkilendirmediğimi belirtmek istiyor, onları yürekten kutluyorum.
Virüsler, global bir ekonomik savaşın yarattığı laboratuvar ürünleri mi, yoksa doğanın insan tahribatına karşı isyanı mı konularına girmeden, egemenlerin/sermayenin insan sağlığına bakışını gözler önüne seren şu alıntıyla yazımı noktalamak istiyorum:
“ Değerli meslektaşlarımız, sağlık alanında doğruyu yanlıştan ayırt etmek sadece halk için değil, hekimler için de çok zorlaştı. Hangisi bilimsel tıbbın gereğidir, hangisi ticari tıbbın, hangisi şarlatanlığın son numarasıdır… bizler için bile ayırt etmesi güçleşti.
Tıp fakültelerinde okutulanlar…., ortalıkta uçuşan binlerce araştırma sonucu genelde en çok bir işe yarıyor : İlaç ve medikal cihaz şirketlerinin, sağlık holdinglerinin daha çok para kazanmasına. Tıp biliminin söz konusu devasa sektörce yönlendirildiğini pek çok kanıtla iyi biliyoruz artık…
Tıp artık şu dayatmayı kabullenmiş: İnsanlar bol bol hastalansın, sağlıklı yaşamalarına kafa yormayın, olabildiğince sağlıksız ama hayatta kalsınlar, biz de onları bol bol tedavi edelim, en pahalı yöntemlerle, çok para kazanalım; sektör büyüsün.
Günümüzde halk, tıbbı her şeyden önce bir ticaret gibi görüyor. Tıbbın doğruları diye onlara medyadan sunulanlar güvensizliği iyice artırıyor. Korkunç büyüklükteki sözde “bilimsel” medikal sektörün yanı sıra onunla yarışan bir şarlatan tıp sektörü doğuyor, yine medyanın yardımıyla. “ ( Tıp Bu Değil, Editör : İlknur Arslanoğlu, İthaki yayınları, 4. Baskı, 2012, s.5-6).
Sağlıkla kalın …