2018’in 10 Eylül’ü

Türkiyeli komünistlerin 98. yaş günü kutlu olsun.

Her komünistin gururla sahiplenebileceği bir tarihsel geçmişe sahip olduğumuzu tereddüt etmeden yazarken, 98. yılımızda yapılacak en büyük hatalardan birisinin bu geçmişle övünmekten ibaret yaklaşımlar olduğunu da eklemeliyiz. 10 Eylüllerimiz esas olarak geçmişin deneyim ve birikimlerinden geleceğin görev ve sorumluluklarına ilişkin ödevlerimizi tartışmak için bir vesile kılındığında, bir önceki 10 Eylül’e göre ilerleyişimizi, başarı ve başarısızlıklarımızı değerlendirdiğimizde anlam kazanıyor.

TKP ilk yeniden kuruluş deneyimidir.

10 Eylül 1920’de Mustafa Suphi ve yoldaşlarının önderliğinde kurulan TKP’nin en önemli özelliklerinden birisi ülkenin ve dünyanın geleceğine talip olmalarıdır. Parti kuruluşunu belirleyen budur. 

Ülkemizdeki tüm komünistlerin örgütsel geçmişlerine temel referans olan 10 Eylül 1920’den önce de farklı kaynaklardan sosyalizm hedefine bağlanmış ve hatta örgütsel yapılarını oluşturmuş devrimciler olduğunu biliyoruz. 10 Eylül kutlamalarında unutulan demeyelim ama genelde üstünden atlanan bu durumun altını çizmek istiyoruz. 10 Eylül 1920’de kuruluşunu ilan eden TKP, bir “grup partisi”, bir sekt değildir. Ülkenin sosyalist bir geleceğe yönelmesi konusunda programatik birliğe ulaşmış, tek bir örgütsel disiplini ifade eden tüzük ile iç hayatlarını düzenlemiş, farklı kökenlerden gelen komünistler tarafından kurulmuş bir sınıf partisidir. Ayşe’nin, Ahmet’in hatta çoğu zaman adıyla birlikte anılan Mustafa Suphi’nin partisi değil işçi sınıfının, emekçi halkın partisidir. 

10 Eylül 1920, kuruluş olduğu kadar, bir atılım, harmanlanma ve yeniden kuruluştur. 

Devrimci Atılım

1920 kuruluşunun temelinde, Bolşevik Devrimi’nin uluslararası itici gücü, kısa ama önemli bir tarihsel deneyim ve birikim, en önemlisi işgal edilmiş bir ülkenin, acılar içinde kurtuluş yolunu arayan bir halkın ihtiyaçlarına yanıt verme iddiası taşıyan devrimci bir sorumluluk vardır.

Tam olarak bu nedenlerle;

-1920’nin TKP’si kendinden önceki “ulusal” ve enternasyonel deneyim ve birikimi kavrayıp geliştiren, 

-Devrimci Marksizme, Leninizm bağlılık temelinde kendini ve hedeflerini açıkça ortaya koyan,

-Sosyalizm hedefiyle halkın, ülkenin yakıcı-acil gündemleri arasındaki bağın ancak devrimci bir ileri hamleyle, kavganın sıcaklığında kurulabileceğini pratik olarak ortaya koyan bir devrimci atılımdır. 

İşçi sınıfı

Şansını yoksullarla deneme cürretidir 10 Eylül. Burjuva mahkemelerinin ceza hükümlerine giren biçimiyle söylersek “ameleden insanları mevki iktidar sahibi kılma” iddiasıdır. 

Ülkenin kurtuluşunun uzlaşmayla, pazarlıklarla veya “kurtarıcı” bekleyerek değil doğrudan emekçi halkın mücadelesinin bir ürünü olacağı temel yaklaşımının örgütlenmesidir. Kuşkusuz kurucu kadrolar arasında, farklı sınıfsal kökenlerden gelenler vardır ancak kendi geleceği ile ülkesinin, ülkesinin geleceği ile emekçilerin geleceği arasında dolaylı değil doğrusal bir bağ kuranların partisi olarak doğmuştur TKP.

50 hatta neredeyse 100 yıl sonra “biz de işçi mi var kardeşim” diyenlere daha baştan net bir mesafe konularak başlayan bir büyük yolculuktan söz ediyoruz. 
Kuruluşun hemen ardından kimilerine göre fazlasıyla hayalci görülen Anadolu’ya geçiş hamlesi cesaretini de esas olarak bu sınıfsallıktan alır. 28-29 Ocak 1921’de gerçekleştirilen katliam, düşman sınıfın bu gerçeği daha başında boğma girişimidir.

Parti!

10 Eylül 1920’yi tarihimizde ayrı bir yere koyan en önemli faktör nedir diye sorulsa cevabı hiç tereddütsüz tek bir kelimedir; Parti.

Mücadelenin değişik evrelerinde, yenilmezliğinin, sürekliliğinin, en ileri programı bayraklaştırmanın, tek tek süren mücadeleleri birleştirip merkezileştirmenin ve sosyalist iktidara odaklanmanın en ileri örgütü olan Parti, herhangi bir parti değil işçi sınıfının öncü-devrimci komünist partisidir. 
10 Eylül 1920 itibariyle ülkemizde “partisiz devrimcilik” aşılmıştır.

İleri...

Bugün ihtiyacımız bir yeniden kuruluştur. 

Bugün yeniden kuruluşun ancak bir atılım ile mümkün olacağı, mevcut dengeleri, olanak ve olanaksızlıkları aşan bir atılımın yeniden kuruluşun ön şartı olduğunu ekleyebiliriz. 
Başka bir ifadeyle Türkiye Sosyalist Hareketi bir bütün olarak devrimcileşmelidir.  

Devrimcileşme kuşkusuz pratik boyutları yoğun ancak salt bundan ibaret olmayan bir hamle. İdeolojik, programatik, politik ve örgütsel bir bütünlüğe oturmayan bir devrimcileşme hamlesi mümkün değildir.  

Geride kalan dönemin toplam sonucu, bize böyle bir hamle için gerekli ön birikimi sağlamış olmasıdır. 

Bugün kamuoyunun dikkatine sunulan Türkiye İşçi Partisi Program Taslağı böylesi bir çabanın ürünü. Sosyalizm mücadelesini bu topraklara ait, güncel ve somut bir kavga haline getirme kaygısı taşıyan tüm emekçileri, gençleri, devrimci komünistleri bu çabaya ortak olmaya çağırıyoruz.

Bu yıl 10 Eylül’de başımız daha dik. 

Gerçek bir yeniden kuruluşun, devrimci bir atılımın arifesindeyiz. İşçi sınıfının organik bir parçası olduğu, gücünü esas olarak bu topraklardan ve elbette uluslararası mücadelenin deneyimlerinden alan, sosyalizm mücadelesini günün devrimci görevleriyle bütünleştiren, devrimci bir işçi sınıfı partisiyle hayalini kurduğumuz ülkeye daha büyük bir kararlılıkla yürüyeceğiz. Böylesi bir doğumun heyecanını yaşıyoruz.

Hep birlikte bu karanlık rejimi yıkacak, TİP ile gelecek güzel günlere ulaşacağız.

2018 10 Eylül’ü bize bunları gösterdiği için önemli...


Not: Uzunca bir süredir, siyasal mücadelenin farklı sorumlulukları nedeniyle İleri’deki yazılarımıza ara vermek durumunda kalmıştık. 10 Eylül yeniden başlamak için vesile olsun, koşullar elverdiğince haftada bir buluşmak üzere diyelim...