Doktora iki soru:
Kadına uygulanan şiddete İçişleri Bakanı'nın tepkisi "Ayıp oluyor beyler!" şeklindeydi. Şiddet karşısında, "ayıplamayı", "ahlakçılığı" öne çıkarmak kimi kurtarıyor?
Sedat Peker, Alaattin Çakıcı... Mafya ve çete liderleri siyasi figürler haline geliyor. Yargı reformları, hukuk tartışmaları bir yana, çetelerin muteberleşmesi, "adalet" duygusunu nasıl etkiler?
***
'ÖLDÜRÜLEN KADINLAR MUKTEDİR OLANLARIN UMRUNDA DEĞİL'
Ruhsallık bilgisiyle düşünürsek bu kimseyi kurtarmıyor, kurtaramaz da… Ne kadını ne erkeği, ne geleneği ne geleceği, ne sağı ne solu, ne babayı veya anneyi ne oğulları veya kızları. Herkesi aynı inkarın hayatı yoksullaştıran cenderesine kapatıyor. Buna İçişleri Bakanı da dahil. Bakın, bir evde kadına şiddet uygulanıyorsa çocuklara da uygulanıyordur. Ruhsal veya bedensel…
Yetişkin bir insan, kim olursa olsun açık şiddeti ‘ayıp oluyor beyler’ havasıyla karşılıyor ve ahlakçılığın çok yüzlü belirsizliğine kapatıyorsa bilin ki ruhsal olarak şiddetin ortağıdır.
Ayıp oluyor nidasında başka bir şey de var, bir uyarı: Kol kırılsın yen içinde kalsın, vur ama izi olması. Çünkü ayıp sıklıkla aşikarlaşmayla ilgilidir… Bir dereceye kadar olabilir, o ayıp değildir. Sınırın aşılması, yani egemen ahlak anlayışının kabul ettiği sınırın dışında bir şiddet uygulanması asıl sorundur. Egemen bakış için sorun şiddet değildir, şiddetin izin verdiğinden daha fazla görünür olmasıdır.
Muktedir olan birinin dilinden dökülen ‘ayıp oluyor’ sözünün öbür yüzü; “böyle mi anlaşmıştık, bu kadarı da fazla!” diye özetlenebilecek bir had bildirimidir: Vur dedik de öldür demedik… Böylesi bir bildiri…
Kısaca; alenen işlenmiş suçu, ayıp günah benzeri kavramlarla nitelemek... cezayı hafifletme stratejisi değil mi? Ayıp, kabahat, günah, suç kavramlarının arasındaki bulanıklık yazısız yasalardan yazılı yasa düzenine geçişi tamamlamadığımızı da gösteriyor. Bu kavramlar arasında ‘ayıp’ diğerlerinden farklı bir ruhsal dinamiğe bağlıdır. Hani grotesk bir olay olduğunda ‘biz ne ara böyle bir toplum olduk?’ sesleri yükseliyor ya, ayıp ve utancın alanı o sestedir. Bireye değil bir bütüne, bir aileye, millete, cemaate bağlıdır ve narsistik bir incinmeye aittir. Biri ‘ayıp oluyor’ dediğinde, ayıbın nesnesi değerden düşürülen kadın, çocuk veya belli bir grup değildir, ‘ayıp oluyor’ diye bağırandır.
Bu çok yaygın bir büyüklenmeci düzenek; aslında öldürülen kadınlar muktedir olanların umrunda değil.. Öyle olsa ona göre önlemler alınır, yasalar düzenlenir. Muktedir kendi aynaya düşen imgesinden bir süre sonra rahatsız oluyor… Orada cansız kadın bedenleri var.
'HER MAFYA LİDERİ BABA OLMAKTAN UZAKTIR'
Mafya ve çete liderleri siyasi aktör haline geliyorsa bazı siyasi kişiler de mafyalaşıyor. Bu denklemde kaçınılmaz bir şey bu ve asıl ürkütücü olan da bu mafyöz siyasi kişilikler.
Bu tablonun dolaysız sonucu siyasetin çöküşüdür.
Türkiye’de siyaset imkansız bir pratik haline getirilmeye çalışılıyor; seçimleriyle, demokratik talepleriyle, siyasi partileriyle… Siyaset mekansızlaştırılmak isteniyor.
Bu bir toplumun çöküşü demektir.
Yasanın, sözün, müzakerenin yerini tehdit ve şidddetin aldığı, bunun toplumsal sahneyi işgal ettiği durumları en iyi ifade eden kavram terördür. Siyasetin alanını şiddetle işgal eden her özne terör eylemi uyguluyor demektir.
Toplumu şiddetle bastırma burcundayız. Bir siyasi erkin açık şiddeti seçiyor olması ideolojik aygıtlarının işlemediği anlamına da gelir. Türkiye’de merkez siyaset bir ideolojik tıkanma içinde…
Bi’at ve Öfke’yi çalışırken dikkatimi çekmiş olan bir olgu var: Türk sağı siyasi örgütlenmelerine kadın adları vermeyi seviyor. Adalet de AP’den AKP’ye bu adlardan biri… Ve adalet her şeyden önce sofra ile ilgili. Kimin sofrada nerede oturacağını ve hakkının ne olacağını belirler. Bunun mafyöz keyfilikle düzenlemesinin ruhsallıktaki karşılığı, Fransız psikanalist Racamier’den esinle söyleyebiliriz ki, babalıkla filan ilgili değildir; o, şedit bir annedir. Çocuğun neye ihtiyacı olduğunu gözetmeyen ve kendi keyfiliğine o çocuğu mecbur kılan, keyfine göre aç bırakan veya tıka basa doyuran anne… Çocuğun ruhsallığını terörize eden anne.
Böylesi figürlerin toplumsal sistemde güçlü figürler olarak sunulmasında toplumu oluşturan kişileri birey olmaktan çıkartma ve çocuksu gerilemeye uğratma, boyun eğdirme niyeti açıktır.
Bu yanıyla her mafya lideri baba olmaktan uzaktır, baba neyse o değildir, o, değil-babadır.
Öyle…