Geçtiğimiz hafta Putin’in Belgrat’ta şaşalı bir nümayişle karşılanması Batı’da oldukça tedirginlikle karşılandı: “Acaba şimdiye kadar AB kapısında oyaladığımız Sırbistan Rusya tarafına mı geçiyor” diye…
17 Ocak’ta Belgrat’ta havalimanında kırmızı halıyla karşılanan Putin’e olan üst düzey ilgi sadece Sırbistan Devleti’nin gösterdiğiyle sınırla değildi. Aynı gün on binlerce Sırp Belgrat’ın merkezindeki Aziz Sava Kilisesi önünde toplandı ve Putin’e olan sevgilerini gösterdi. Bu gösteri için yüzlerce otobüsün başkente akın ettiği biliniyor. Hatta Putin’i karşılayan on binlerce Sırp, bir önceki yazımızda da bahsettiğimiz “beş milyon kişiden biri” (https://ilerihaber.org/yazar/sirbistanda-bes-milyon-kisiden-biri-92622.html) eylemlerine karşı tüm Slavların nüfusuna atıfta bulunarak “300 milyon kişiden biri” pankartı da açtılar.
Rusya ve Sırbistan arasında nükleer enerji, dijital teknoloji, Sırbistan’da elektrik altyapısının iyileştirilmesi gibi önemli yatırımların da dâhil olduğu 21 anlaşma imzalandı ama imzalanan anlaşmalardan daha önemlisi Putin’in Kosova sorununda Sırbistan’a arka çıkan demeçleriydi. Putin, Kosova sorununun çözülmesi için 1999’daki 1244 numaralı BM kararı doğrultusunda, iki tarafın da; hem Kosova’nın hem de Sırbistan’ın dâhil olduğu, bir çözümü desteklediklerini açıkladı. Oysa Kosova 17 Şubat 2008 tarihinde tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmişti ve günümüze kadar 112 devlet Kosova’nın bağımsızlığını tanımış durumda. Sırbistan ise kesinlikle Kosova’yı tanımıyor ve bu konuda en büyük desteği BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan Rusya’dan alıyor.
İki ülkenin karşılıklı dostluk jestlerinden en önemlisi Putin tarafından Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç’e verilen Aleksandar Nevski Nişanı’ydı. İlk defa eski Sovyet Cumhuriyetleri dışından bir ülkenin cumhurbaşkanına veriliyor. Vuçiç’in jesti ise daha sempatikti: Evcil hayvan sevgisi bilinen Putin’e “Yugoslavya çoban köpeği” olarak da bilinen sarplaninats cinsi bir köpek hediye etmesiydi. Sarplaninats’ın en büyük özelliği sadakati ve inatçılığıdır. Köpeğin ismi ise bize biraz ilginç gelebilir: Paşa!
Putin’in Sırbistan ziyareti ve bu kadar coşkulu bir biçimde karşılanması Batı’yı oldukça rahatsız etti. Her ne kadar Sırbistan hükümeti ve Vuçiç sürekli olarak Rusya ile dengeli bir siyaseti tercih ettiklerini ve askerî olarak da tarafsız bir konum aldıklarını vurgulasa da, Atlantik hegemonyası Rusya ile en küçük bir yakınlaşmayı bile “Rus yanlısı” olarak nitelendirme temayülünde. Sırbistan ise bir yandan AB üyeliğini ana dış politika hedeflerinden birisi olarak koysa da, Rusya ile arasını bozmak istemiyor. Sırbistan’ın Rusya ile görece yakın ilişki ısrarının iki temel nedeni var: Birincisi, Sırbistan Atlantik çizgisine güvenmiyor, ikincisi ise iki ülke arasındaki tarihi ve kültürel bağlar.
Sırbistan’ın Atlantik çizgisine güvenmemesinin temel nedeni 1999’da BM onayını almaya dahi ihtiyaç duymayan NATO’nun Sırbistan’ı bombalaması ve 2008 yılında 1244 numaralı BM kararına rağmen Kosova’nın tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmesine Batı’nın göz yumması. Kosova’yı Yunanistan, Slovakya, İspanya ve Romanya dışındaki bütün AB üyesi ülkelerin tanıyor. Sırbistan bundan dolayı Batı’ya güvenmiyor.
Rusya ve Sırbistan arasındaki tarihî ve kültürel ortaklık ise sadece her iki halkın da Slav ve Ortodoks kökenli olmalarıyla sınırlı değil. 1876’da Osmanlı’ya karşı bağımsızlık mücadelesi veren Sırbistan Rusya tarafında desteklenmişti. Hatta Sırp saflarında gönüllü Ruslar da vardı. 1877-78’deki 93 Harbi’ni fitilleyen gelişmelerden biri de Girit ve
Bulgaristan’daki gelişmelerle birlikte Sırp İsyanının Osmanlı tarafından bastırılmasıydı. 93 harbi sonrasında Sırbistan bağımsızlığını kazanmıştır ve yaklaşık “500 senelik esaret”ten sonra Sırbistan’ın bağımsızlığını kazanmasında büyük abi Rusya’nın önemi toplumsal hafızada önemli bir edinmiştir.
1999 NATO bombardımanı esnasında Rusya’nın çok etkin olmadığı biliniyor. Fakat bunun nedeni Rusya’nın mesele ile ilgilenmemesi ve Sırbistan’a destek vermemesi değil, 1999 yılında Rusya’nın dış politikada oldukça güçsüz olması. Hem Sırplar hem de Ruslar bunu bilir ve benzer bir sorun günümüzde yaşansa NATO’nun Rusya’ya rağmen Sırbistan’ı bombalayamayacağı sıklıkla ifade edilir. Çok da gerçekçi olmayan bir iddia da değildir bu.
Kuşkusuz ki, Rusya’nın Batı ile özellikle NATO ile arasının oldukça bozuk olması Sırbistan’ın dış politikasında önemli bir etkiye sahiptir. Bu sıkıntılı duruma Vuçiç Temmuz 2014’te dikkat çekmiş ve Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar artınca Rusya ve Batı arasında dengeli bir siyaset izleyeceklerini daha o zaman söylemişti. Buradaki sorun şu: Daha önce AB’ye üye olan eski Yugoslav cumhuriyetlerinin, hatta Doğu Avrupa ülkelerinin, “Batı”ya entegrasyon sürecinde NATO’ya üye olması normatif bir beklenti haline gelmiştir. Sırbistan ise NATO’ya girmeden AB üyeliğini istiyor.
Peki ya halk? Mart 2018’de Sırbistan’ın en çok satılan köklü gazetelerinden Politika’nın yaptığı bir araştırmaya göre halkın %58’i en güvenilir yabancı politikacı olarak Vladimir Putin’i görüyor. Diğer bir araştırmaya göre Sırpların %50’sinin Rusya hakkındaki görüşleri olumlu, NATO hakkında %82’sinin, AB hakkında ise %43’ünün görüşü olumsuz.
NATO’ya yakın bir düşünce kuruluşu olarak bilinen CEAS’ın (Centre for Euro-Atlantic Studies – Avro-Atlantik Çalışmalar Merekzi) Bosna, Moldova, Sırbistan, Karadağ ve Slovakya’da üniversite öğrencileri arasında Nisan 2018’de yaptığı bir yoklamaya göre Sırbistan’daki üniversite öğrencilerinin sadece %13’ü NATO ve AB’nin Sırbistan’ın güvenliği için önemli olduğunu düşünürken, bunun iki katı, yani %26’sı Rusya’nın Sırbistan’ın güvenliği için daha hayırlı olduğuna kanaat getirmiş. Gençler arasında da AB’ye ve özellikle NATO’ya güven gitgide azalıyor.
Sırbistan’ın Bonapartı Vuçiç ise her ne kadar Rusya ve Batı arasında sıkışarak zor bir durumda gibi görünse de, Balkanlar’daki bu istikrarsız durumu kendi otoriter yönetimini meşrulaştırmak için kullanıyor. Türkiye ve RTE ile ve Rusya ve Putin ile daha iyi ilişkiler yürüterek ama bir yandan da AB ile temaslarını koparmadan AB için pazarlık payını arttırma kartını kullanıyor. Öte yandan da Putin ve başta RTE olmak üzere diğer otoriter liderlerle uluslararası alanda yakın işbirliğini kendi içişlerini konsolide etmek için kullanmakta oldukça becerikli.
Burada belirleyici olan etken ise Rusya’nın Balkanlar’a biçtiği rol. NATO yandaşı kalemler sıklıkla Rusya’yı Balkanlar’ı istikrarsızlaştırmakla suçluyor. Rusya ise NATO’nun hesapsız kitapsız Balkanlar’da genişleme hamlesine girişmesini Balkanlar’ı asıl istikrarsızlaştıran etken olarak tanımlıyor.
Balkanlar’ı kimin istikrarsızlaştırdığı ise başka bir yazının konusu…
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/