Son günlerde genel müdür atamasıyla yeniden gündeme gelen ÇAYKUR, çay üreticisinin olmazsa olmazıdır. Daha önce çaydaki sorunları dile getirmiş, sorunun kaynağının nerede olduğunu ifade etmiştik. Bunları ifade ederken asıl ortaya konması gereken çözümün ne olmasıdır.
210 bin üreticinin geçim kaynağı olan çay, diğer tarım ürünlerinin yaşadığı kaderi yaşamaya doğru yol alıyor. Varlık fonuna devredilen, her zaman dönemin iktidarlarının bölgede ki çiftliği olan ve son yıllarda yüzü gülmeyen ÇAYKUR, son 3 yılını zarar açıklayarak geçirdi. Bu durum, üreticinin “Acaba neler oluyor?” sorusunu bugünlerde daha çok sormaya başlamasına neden oldu.
NELER OLUYORDU?
Bizler, yani çay üreticileri, çayın Susurluk’u diye ulusal ve yerel basında adlandırılan kaza ile öğrendik tonlarca çayın aslında kaçak yollarla değil de kanuni yollarla ülkeye girdiğini. Daha sonra da ithal çayda gümrük oranlarının %145 den %7 ye düşürüldüğünü, neredeyse sıfırlandığını ve özel firmaların ülkeye artık daha rahat ve daha ucuza çay getirebileceklerini…
Aslında tarımda yaşanan gelişmelerden bağımsız olmadığını ve sonunda çay üreticisinin de ülkedeki tüm çiftçilerin sorunu haline gelen tarım politikalarından etkileneceğini biliyorduk. Ama bir türlü kendimize yakıştıramaz olmuştuk. Bu politikalardan, Rizeli bir Cumhurbaşkanının olduğu bir ülkede etkilenmeyeceğimizi düşünmüştük.
Sonra özel firmaların inisiyatifine bırakıldık. Fiyat politikasını özel firmalar belirlemeye başladı. Çayımızı ya peşin olarak ucuza sattık ya da uzun vadelerle vermek zorunda kaldık. Tarım Bakanlığı açıkladığı alım fiyatının özel sektörü bağlamadığını verilen fiyatının bir taban fiyat olmadığını sadece ÇAYKUR’un çay alım fiyatı olduğunu ifade etti.
NEDEN KANDIK?
Yıllarca bizi çayın stratejik ürün kapsamında olduğu ve asla devletin bu ürünün üretiminden vaz geçmeyeceği ile kandırıldık. AKP milletvekilleri bizleri ‘Çay Kanunu’ diye bizi yıllarca oyaladılar. Her seçim döneminde alanlarda; “Şimdi çıkartıyoruz, az kaldı geliyor, tamamdır bu yılı ‘Çay Kanunu’ ile ‘çayın kurtuluş yılı’ yapacağız” dediler.
Bugün ÇAYKUR’da yaşanan sorunlar aslında yıllardır uygulanan bir sürecin sonucudur. Ve bizler artık konunun nereye geldiğini az çok anlar olduk. Özelleştirmenin kaçınılmaz olduğu artık sadece yıllardır bu konuyu anlatanlar gibi, AKP ye %70’ler oranında oy veren üreticiler tarafından da görülmektedir.
PEKİ NE YAPMALIYIZ?
Her şeyin çözümünün örgütlü harekette olduğu konusunda hiçbir şüphemiz yok. Bu yüzden üreticiler fazla gecikmeden ivedilikle kendi örgütlenme araçlarını kurup bir an önce buralarda örgütlenmelerini tamamlamalıdırlar. Bu konuda üreticilerin hali hazırda kurulmuş bir sendikaları var; Çay Emekçileri Sendikası (ÇAY-SEN) en kısa zamanda aktif hale getirilmelidir. Aynı zamanda fabrikalarda çalışan işçiler de kendilerini muhalif sendikalarda örgütlemelidir. Yandaş sendikanın yani Hak-İş’e bağlı Öz Gıda İş’in ÇAYKUR işçilerinin toplu sözleşmesiz 3 yılını nasıl çaldığını dün gibi hatırlıyoruz.
Meclis’te bekletilen ‘Çay Kanunu’nun çıkartılması için üretici sesini daha da yükseltmeli ve Rize ve Trabzon AKP milletvekilleri bu konuda sert bir dille uyarılmalıdır. Kaçak çayın önlenmesi için iktidar partisinin ve ortaklarının üzerinde bölgede baskı uygulanmalıdır. Bu konuda özel firmalar uyarılmalı ve teşhir edilmelidir. Üreticinin ve çay tarımının yapıldığı illerde yaşayan ve çayın getirisinden dolaylı ve dolaysız olarak yararlanan herkes bu mücadeleye örgütlenmelidir. Çünkü kaybeden tüm buralarda yaşayan ve geçimini çay üzerinden sağlayan insanlar olacak. Çay işçisi ve üreticisi, bu yok oluşu asla kabul etmeyeceğini yüksek sesle dile getirmelidir.
ÇAYKUR yönetim kurulunda üreticiler, işçiler ve çay üretiminin yapıldığı Rize dışında ki illerde üreticilerin belirleyeceği isimlerle temsil edilmeli. Yeni sezona sorunsuz bir şekilde anca böyle girilebilir.
Yukarda yazılanlardan daha elzem olan ve çay üreticisinin geleceğini kurtaracak olan kooperatifçiliktir. Bölgede vadi vadi gezilerek üreticiler ile bir araya gelerek, sömürüye teslim olmamaları konusunda ikna edilmeli, üretici kooperatiflerinin kurulması için çalışma yapılmalı ve kurulmaları sağlanmalıdır. Başka bir geleceğin asıl kurtuluş olacağını yadsımadan o güne varana kadar tarımda çiftçinin kurtuluşu bu somut adımlarla sağlanacaktır. Çay üreticisinin de geleceğini belirleyecek olan bu kooperatiflerdir.
Bölgede bu işin ilk adımı, meçi dediğimiz ortak iş yapabilme yeteneği ile atılmıştır. Rize Fındıklı Belediyesi, Fındıklı’da yaşayanları örgütleyerek bu yıl somut olarak bize ortak işlerin yapılabileceğini göstermiştir.
Bu gelenek bölgede vardır ve bize düşen görev bu potansiyeli harekete geçirmektir.