Saray Rejimi bir korkular rejimidir.
Beştepe bugün, memleketteki tüm korkuların merkez üssüne dönüşmüştür.
Korkmakta, çareyi de korkutmakta bulmaktadır.
Sorumuz ise basit ve güncel:
80 milyonu aşkın bir nüfusa sahip bir ülke yalnız korkularla yönetilebilir mi?
Korkutma yöntemi, bir iktidarın tek meşruiyet kaynağı olmayı ne kadar sürdürebilir?
En az 6 yıldır böyle olduğu söylenebilir. “Çok işe yaradı” denebilir.
Doğrudur ama eksiklidir.
AKP’nin iktidarda yılların büyük bölümünde, üretilen korkulara maddi kaynak aktarımı ve “politik başarı öyküleri” eşlik edebildi. Yani ikna mekanizması tek koldan ilerlemedi.
Toplumun önemli bir kısmı doğrudan parasal girdilerle sisteme bağımlı kılınabildi. Bölgesel gündemde savaşçı politika bir kahramanlık hikayesi olarak pazarlandı. Kürt meselesinde kurulan faşist ittifak ve 15 Temmuz süreci “ulusalcı” kesimlerle “barışı” sağladı.
Kısacası, maddi bakımdan desteklenebilen politik manevralara tanık olduk.
***
Ancak görünen o ki, gelinen aşamada, korkunun politik ekonomisinde sorun var.
Gemi su alıyor…
Burada bir itiraz daha yükselebilir:
“Ya salgında türetilen başarı öyküsü?”
Bu itirazın haklı olup olmadığını gelecek bir iki ay içerisinde göreceğiz. İlk şoku atlattığımız günlerde, nasıl bir enkazla karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkacak. İşsizlik rakamları, kapanan iş yerlerinin sayısı, tarımsal üretimdeki düşüş vb. önümüze bir tablo koyacak.
Korku, kaybedecek şeyleri olanlar için işe yarar. Ya, elinde avucunda kalmayanlar, kaybedecek şeyi olmayanlar korku deşiğini çoktan aştıysa?.. Ya, korku eşiğini aşanlara milyonlarca yeni sınıf kardeşi eklendiyse?
***
Ekonomik yıkım büyüdükçe Saray da hep daha korkutucu, daha ciddi, çarpıcı tezler üretmek zorunda…
Burada tutunulan dal ise hiç değişmiyor: DARBE!
“Saray Rejimi” deyimini kullananlar örgüt, iktidar yıkılacak diyenler darbeci, halka bedava hizmet götürmek isteyen belediyeler terörist, sosyal medyada tepkisini dile getiren liseliler yıkıcı…
12 Eylül’ün çocuğu, 28 Şubat’ın kazananı, 15 Temmuz’u bir lütuf olarak gören Saray’daki yalnız adam, darbeleri çok seviyor.
Bir kez daha yaygara koparıp darbe yapmaya hazırlanıyor.
***
Görebildiğimiz kadarıyla Saray'ın yeni darbesinin üç hedefi olacak:
İktidar açısından;
Birincisi, halkın sesini duyurabildiği kanalların, direnen özgür medya ve sosyal medya mecralarının sesi kısılmak zorunda.
İkincisi, belediyelerin yetkilerinin daha da kısıtlanması gerekiyor.
Üçüncüsü, iktidarın “bilgi tekeliyle” yaratmaya çalıştığı “güven ortamı“ için bozucu görülen meslek kuruluşları, Türk Tabipleri Birliği (TTB); Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) gibi örgütler acilen işlevsizleştirilmeli.
Bir kez daha darbe girişimlerine tanık olacağımız bir dönem bizi bekliyor.
Ekonomik yıkımı daha da derinleştiren salgın, yeni bir darbe dalgasıyla aşılmaya çalışılacak.
Sosyalistlere bir kez daha büyük görevler düşüyor.
Yaşadığımız günler, halkın, emekçinin sesi olmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi; bu, kesintisiz şekilde devam etmeli.
Belediyelere ve mesleki örgütlenmelere yapılacak olası müdahalelere kitlesel bir karşı duruşun öncülüğü yapılmalı.
Halkın mücadele ve dayanışması güçlendirilmeli.
Evet, mümkün…
Darbe bağımlısı yalnız adam bu defa durdurulabilir.
Durdurulmalı…