Dış kaynaksız yapamıyorum abi!
İktidarın dış kaynakkolik hale getirdiği Türkiye ekonomisi, hem bir yıl içinde ödemesi gereken çok kabarık dış borçlarını ödeyebilmek hem de 2023 için gerçekleşmesini öngördüğümüz en az 55 milyar dolarlık cari açığı finanse edebilmek için yoğun bir dış kaynak girişine gereksinim duymakta.
Prof. Dr. Mustafa ÖZER
Ekonomide bugün yaşadığımız çoğu sorunun temelinde 24 Ocak 1980 Kararları ile uygulamaya sokulan neoliberal politikalar yatmaktadır. Bu politikalar ile “özelleştirme” adı altında bütün stratejik kamu işletmeleri özel sektöre “peşkeş” çekilmiş, 1989’da çıkarılan 32 sayılı karar ile de Türkiye spekülatif sermaye hareketleri için cennete dönüştürülmüştür. Türkiye ekonomisi bu politikalar sayesinde “dış kaynakkolik” hale gelmiştir. Üstelik artık ithal etmeden üretemeyen bir sanayi sektörümüz var. En fazla ihracat yapan imalat sanayimiz; ama o da ancak orta düşük ve düşük teknolojili mallar ihraç edebilmekte. Yani anlayacağınız hem net girdi ithalatçısı hem de giderek daha fazla girdi ihraç eden bir ülke konumuna indirilmişiz bu politikalar sayesinde. Öte yandan AKP ise bu politikaların “nimetlerinden” en fazla faydalanan iktidar olmuştur. Bu politikalar AKP’ye iki “Lâle Devri” yaşatmıştır: 2003-2007 ve 2010-2015 dönemleri. Bu Lâle Devirlerinin ortak özelliği ise Türkiye’nin yoğun bir biçimde sermaye girişlerine konu olmasıdır. Yani bir anlamda bu devirler, “AKP’nin; “El Parasıyla Saadet Yaratmaya” çalıştığı dönemler olmuştur.
Dış Borçlar çığ gibi büyüyor:
AKP el parasıyla saadet yaratmaya çalışırken Türkiye’nin dış borçlarını da çığ gibi büyütmüştür. İzleyen grafik Türkiye’nin 1989 IV. Çeyreği ile 2023 II. Çeyreği arası dönemde dış borçlarının gelişimini göstermektedir.
Kaynak: TCMB EVDS verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
1989 sonunda yaklaşık 44 milyar ABD doları olan borcumuz, 2023 II. Çeyreğinde yaklaşık 476 milyar dolara art(ırıl)mıştır. 2023 II. Çeyreği sonundaki borcun yaklaşık 344 milyar dolarlık kısmı AKP döneminde alınmıştır. Bir başka deyişle 2023 II. Çeyreği sonundaki toplam dış borcun yüzde 72’sini AKP yapmıştır. Üstelik 2018 - 2020 arası dönemde düşme eğilimindeki dış borçlar, “NAS politikalarıyla (Önce YEM sonra TEM diye adlandırılan)” birlikte tekrar tırmanışa geçmiştir. NAS’la başlayan dönemde artan dış borçların bir başka can sıkıcı tarafı da ağırlıklı olarak kısa vadeli borç artışı kaynaklı olmasıdır.
Haziran 2024’e kadar geri ödememiz gereken yaklaşık 210 milyar dış borcumuz var:
Dış borçların ulaştığı boyut ve bileşiminin kısa vadeli dış borçlar lehine dönmesi ne kadar can sıkıcı ve ürkütücü ise vadesi ne olursa olsun 2023 Temmuz itibariyle bir yıl içinde döndürmemiz gereken dış borcun miktarı da o kadar can sıkıcı ve ürkütücüdür. İzleyen grafik kalan vadeye göre kısa vadeli dış borcun dağılımını göstermektedir.
Kaynak: TCMB EVDS verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Kalan vadeye göre Türkiye’nin bir yıl içinde döndürmesi gereken kısa vadeli dış borçlarının özelkesim ağırlıklı olduğu görülmektedir. Bu borçların yüzde 44’ü bankalara, yüzde 33’ü de diğer sektörlere aittir. Merkez bankasının payına düşen ise yüzde 22’dir.
İzleyen grafik ise, kalan vadeye göre borçlu bazında kısa vadeli dış borç stokunun dağılımını göstermektedir.
Kaynak: TCMB EVDS verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Grafikten de görüldüğü gibi özel kesimin bir yıl içinde geri ödemesi gereken çok ciddi miktarda, yaklaşık 122 milyarlık bir dış borcu var (toplam ödenmesi gereken yaklaşık 210 milyar dolarlık borcun yüzde 58’i). TCMB’nin de bir yıl içinde çevirmesi gereken ve ağırlıklı olarak swaplardan oluşan yaklaşık 46 milyar dolarlık dış borcu var.
Özel sektörde finansal olmayan kesimin ödemesi gereken dış borç daha yüksek:
Özel sektörün bir yıl içinde geri ödemesi gereken yaklaşık 122 milyar dolarlık borcun ağırlıklı kısmı (yüzde 54’ü) finansal olmayan özel sektör kuruluşlarına aittir.
Kaynak: TCMB EVDS verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Öte yandan bu borçların büyük bir kısmı izleyen grafikte görüldüğü gibi ticari krediler ile ithalat borçlarından oluşmaktadır. Hadi ithalat borçlarının büyük oranda çevrilebilir olduğunu varsayalım. Ticari kredilerin yüksek olması önemli bir risk oluşturmaktadır.
Kaynak: TCMB EVDS verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Finansal kuruluşlar içerisinde bankacılık kesimi ana borçlu konumunda:
Nihayet finansal kuruluşlar içerisinde de bankacılık kesiminin bir yıl içerisinde geri ödemesi gereken dış borç miktarı yaklaşık 53 milyar dolar ve izleyen grafikte görüleceği üzere, bu anlamda finansal kesimin toplam yükümlülüğünün yaklaşık yüzde 95’ini oluşturmaktadır. Zaten neredeyse tümüyle yabancıların kontrolüne girmiş bankacılık kesimi için burada çok endişelenecek bir durum olmadığı düşünülebilir. Buna karşılık bu bankaların kredi verme mekanizmasının dolarlaşmaya ve dolayısıyla da Türkiye’nin dış kaynak bağımlılığını artırmaya kaynaklık ettiğini unutmamak gerekir.
Kaynak: TCMB EVDS verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Şimdiye kadar ortaya koymaya çalıştığımız tablo, sayın Mehmet Şimşek’in neden seçim sonrası ekonomiden sorumlu bakan yapıldığı ve onun da bakan olduğu günden bu yana neden kapı kapı yabancı kaynak aradığı sorularına çok net yanıtlar vermektedir. Çünkü iktidarın dış kaynakkolik hale getirdiği Türkiye ekonomisi, hem bir yıl içinde ödemesi gereken çok kabarık dış borçlarını ödeyebilmek hem de 2023 için gerçekleşmesini öngördüğümüz en az 55 milyar dolarlık cari açığı finanse edebilmek için yoğun bir dış kaynak girişine gereksinim duymakta. Türkiye’nin çok acil dış kaynak gereksinimi sadece bu iki kalemle sınırlı kalsa iyi. Türkiye’nin OVP’de öngörülen büyüme hedeflerini yakalaması ancak ve ancak büyümenin temel belirleyicisi olan cari açığın finansmanına bağlı. Oysa, ihracat iklim endeksinin düştüğü, jeopolitik risklerin arttığı bir ortamda düşen ihracat, mevsimlik nedenlerle azalan turizm gelirleri ve artacak enerji ithal faturası nedeniyle yine el parasına gereksinim artacak. Dahası enflasyonla mücadelede gerekli olan kur istikrarını sağlamak için bu el parası girişine gereksinim var. En önemlisi de yaklaşan bir yerel seçim var. Yani anlayacağınız yabancı kaynak girişi olmadan yapamayan bir Türkiye ekonomisi, bir iktidar var ortada!