Dış ticaret hadleri ve yoksullaştıran büyüme
Büyük oranda baz etkisi kaynaklı 2021 çeyreklik yüksek büyüme oranlarına karşın dış ticaret hadlerinde gittikçe artan bir oranda Türkiye aleyhine bir gelişim gözlenmektedir.
Büyümek, kalkınmak anlamına gelmez. Büyüyen bir ekonomide üretilen mal ve sunulan hizmet miktarı artabilir. Buna karşılık, bu artış her zaman o toplumda toplam refah artışı ile sonuçlanmayabilir: Büyüyen ekonomiye karşılık toplumun refahı azalabilir, yoksul daha yoksul hale gelebilir, yoksullaşma hızla artarak daha da yaygınlaşabilir. Bu durum iktisat literatüründe yoksullaştıran büyüme olarak adlandırılmaktadır.
YOKSULLAŞTIRAN BÜYÜME, KAPİTALİZMİN BİR GERÇEĞİDİR
Yoksullaştıran büyüme teorisi her ne kadar başta Malthus, Ricardo ve Marx gibi çok sayıda iktisatçının çalışmalarında kullanılsa da ilk defa Hint asıllı iktisatçı Jagdish Bhagwati tarafından 1958 yılında ortaya atılmıştır. Bhagwati’nin teorisi, ticaret hadlerinin uzun dönemde, tarım ürünü ihraç eden gelişmekte olan ülkeler aleyhine ve sanayi ürünü ihraç eden gelişmiş ülkeler lehine değişeceğini öne süren Singer-Prebisch hipotezine[i] dayanır. Bhagwati’ye göre fiyatı ne kadar düşerse düşsün dış talebi fazla artmayan ürünlerin (fiyat ve gelir esnekliği düşük ihraç malları) ihracat artışı sonucu artan büyüme, bu ürünlerin nispi fiyatlarının düşmesi sonucu dış ticaret hadlerinin ülke aleyhine gelişmesiyle birlikte ülke refahına bir katkı sağlamayacaktır. Böyle bir durumda ulusal gelirden en az pay alan geniş halk yığınları, büyümeden hiç pay almadığı gibi giderek daha da yoksullaşmaktadır. Kapitalist sistemin 1980 sonrası aşaması olan ve uluslararası mal ve sermaye akımlarının serbestleştirildiği neoliberal dönemde istisnasız olarak bütün dünyada, zengin daha zengin, yoksul ise daha yoksul hale getirilmiştir.
NE PAHASINA OLURSA OLSUN İHRACAT YAP
Daha önceki yazılarımızda vurguladığımız gibi 1980 sonrasında kapitalist sistemin çevre ekonomilerinde neoliberal politikaları ilk uygulayan ülkelerden birisi Türkiye olmuştur. 24 Ocak 1980 kararları sonrası ülkede bir “ihracat seferberliği” başlatılmış ve Türkiye ekonomisi bu şekilde dünya ekonomisine eklemlenmeye başlamıştır. 1989 yılında 32 sayılı kararla da sermaye hareketleri serbestleştirilmiştir. Türkiye bu kararlar ve uygulanan politikaların kaçınılmaz sonucu olarak net girdi ithalatçısı ülke durumuna sokulmuştur. Neoliberal politikalardan bugüne miras kalan ise ithalatı büyük oranda hammadde ve ara malı ithalatından oluşan, katma değeri düşük, emek yoğun, düşük teknolojili ürünleri ağırlıklı olarak üreten ve ihraç eden bir ekonomi olmuştur. Artık cari açık vermeden büyüyemeyen, ithal etmeden üretemeyen, TL’yi sudan ucuz hale getirmeden ve işçimizi de ırgatlaştırmadan mal ihraç edemeyen bir ekonomiye sahibiz. Böyle bir iktisadi yapı ile rekabetçi kur söylemi altında mallarımızı sudan ucuz hale getirerek imalat sanayi üretimini iç piyasadan ihracata yönlendirme girişimleri, eninde sonunda daha fazla yoksulluk yaratmakta, gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olmaktadır. İzleyen grafik dış ticaret açığı ile dış ticaret hadlerinin 2013-2021 döneminde aylık gelişimini vermektedir. Grafikte yer alan dış ticaret hadleri, ihracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine[ii] oranının 100 ile çarpılmasıyla elde edilmektedir. Dış ticaret haddinde eşik değer 100’dür. Eğer dış ticaret haddi 100'ün üzerinde ise dış ticarete konu mallar baz yılına göre pahalıya satılıp, ucuza satın alındığı için ülke lehine bir gelişmeye işaret eder. Buna karşılık eğer dış ticaret haddi 100'ün altında ise dış ticarete konu mallar baz yılına göre pahalıya alınıp, ucuza satıldığı için ülke aleyhine bir gelişmeyi gösterir.
Kaynak: TÜİK
Grafikten görüldüğü gibi (2015 Kasım’ı hariç) 2015 Temmuz-2017 Ocak, 2017 Haziran -Temmuz ve 2020 Nisan-Ağustos dönemleri dışında dış ticaret hadleri sürekli Türkiye aleyhine gelişmiştir. 2020 Eylül’ü ile başlayan bozulma halen devam etmektedir. Dış ticaret hadlerinde ülkemiz aleyhine gelişim, son zamanlarda azalan dış ticaret açıklarına rağmen hızla devam etmektedir. Dış ticaret hadlerinde özellikle son dönemlerde ortaya çıkan Türkiye aleyhine gelişim, izleyen grafikte rahatlıkla görüldüğü gibi gıda, içecek ve tütünde; ham maddeler (yakıt hariç) ve imalat sanayinde de (gıda, içecek tütün hariç) açıkça gözlenmektedir.
Kaynak: TÜİK
İHRACAT ARTIŞLARI REFAH KAYIPLARI İLE GERÇEKLEŞMEKTE:
Yukarıda da vurguladığımız gibi eğer dış ticaret hadleri bir önceki yıla göre gerilemişse ülkemizin dış ticarette bir önceki yıla göre kayıplar yaşadığını, dış ticarete konu malları önceki yıla göre daha pahalıya alıp daha ucuza sattığını gösterir. Bu aleyhte gelişim aynı zamanda ülkemizde tüketim düzeyinin, refah düzeyinin düştüğünü de göstermektedir. Bu refah kaybının temel nedeni ise izleyen iki grafikte görülmektedir. Bu grafiklerden ilki ithalat ve ihracat birim, ikincisi de miktar endekslerindeki gelişmeleri göstermektedir.
Kaynak: TÜİK
Kaynak: TÜİK
Bu iki grafikten de rahatlıkla anlaşılabileceği gibi özellikle son yıllarda Türkiye, ihracat miktarında rekor kırmasına karşın birim ihracatında gerileme yaşamış bir ülke konumundadır. Türkiye yurt içinde tüketilebilecek malların bir bölümünü önceki yıllara oranla daha düşük fiyatla yurtdışına yok pahasına satmaktadır. Yani yurttaşlarımızın bu malların tüketiminden yoksun bırakılarak refah kaybı yaşamalarına neden olunmaktadır.
DIŞ TİCARET HADLERİ ALEYHTE GELİŞİYOR:
Büyük oranda baz etkisi kaynaklı 2021 çeyreklik yüksek büyüme oranlarına karşın dış ticaret hadlerinde gittikçe artan bir oranda Türkiye aleyhine bir gelişim gözlenmektedir. İzleyen tablo bu durumu bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir.
Kaynak: TÜİK
Önümüzdeki dönemlerde dış ticaret hadlerinde aleyhte gelişim yanında kur şokları ve artan kamu zamları ile patlayan ve her ay yeni zirveler yapan enflasyonla şişirilmiş yeni nominal büyüme oranları görmeye devam edeceğiz[iii]. Ayrıca başta emekçiler olmak üzere toplumun büyük bir kesiminin reel gelirleri hızla erimektedir. Yani halkımız hızla daha da yoksullaşmaktadır. Bu nedenle sadece ihracat artışları ve şişirilmiş yeni nominal büyüme oranları üzerinden yapılacak “Türkiye güzellemeleri”, ne Türkiye’de gelir dağılımında artan bozulmayı ne de yoksullaştıran büyüme gerçeğini değiştirmeyecektir. Yapılması gereken bellidir: Sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme için acilen kamunun öncülüğünde yeni bir sanayileşme hamlesinin başlatılmasıdır. Aksi takdirde her yeni gün, bir önceki günü aratacaktır!..
[i] Bu hipotezi günümüzde, tarım ürünleri ve düşük-orta teknolojili imalat sanayi ürünleri ihraç eden ülkeler ile yüksek teknolojili imalat sanayi ürünleri ihraç eden ülkeler biçiminde yorumlamak mümkündür.
[ii] Dış ticaret haddini hesaplarken kullanılan birim değer endekslerindeki değişimler toplam ihracat ve toplam ithalat değerlerinde bir önceki yılın aynı ayındaki endeks değerine göre değişimi ölçmektedir. Dış ticaret verileri Dolar üzerinden hesaplanıp yayınlandığı için dış ticaret haddi hesaplamaları da Dolar değeri üzerinden yapılır. Daha fazla bilgiye https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dis-Ticaret-Endeksleri-Aralik-2021-45524&dil=1 linkinden ulaşılabilir.
[iii] 2021 IV. çeyrek büyüme oranı daha açıklanmamıştır.