Dünya liderlerinin katıldığı “İklim krizi sorunu” toplantısında yaptığı konuşmada, “Kendilerine emanet edilen dünyayı gelecek nesillere daha yaşanabilir bırakmanın herkesin ahlaki ve vicdani görevi olduğunu” vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, maalesef konuşmaları ve icraatlarıyla şaşırtmaya devam ediyor. Doğru cümle bu mu olmalıydı? Şaşırıyor muyuz acaba? Emin olamadım ama konuya yine de böyle girmeye karar verdim.
Gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmaktan bahseden Erdoğan, gelişmiş ülkelere, “İklim krizinin sorumlusu sizsiniz. Bizim henüz sorumluluğumuz az. Bizler de sizin kadar zarar verene kadar bu soruna sadece geleceğe dair insanlığa sunacağımız iyi niyet mesajlarımızla katılacağız” demiş oldu.
Erdoğan’ın sözlerinin anlamı şuydu: “Gelişmiş ülkelerin kapitalistleri doğayı ranta çevirerek, çevreye, ekolojiye, canlı yaşam alanlarına zararlar vererek büyük kârlar elde ettiler. Bu imkanı bizim elimizden alamazsınız. Biz de bu alanı sömürerek kendi ulusal burjuvazimiz için bir gelir kalemi olarak kullanıp bu nimet alanından maksimum faydayı elde etmek istiyoruz. Sonu felaket de olsa, biz önümüzde müthiş bir para kaynağı olarak duran doğaya saldırmaktan, insanların, tüm canlıların yaşam alanlarını ranta çevirmekten geri durmayacağız”
Özellikle son birkaç yıldır dünya felaket üzerine felaket yaşıyor. Ülkemiz, özellikle Karadeniz bölgesi bu felaketlerden yeterince nasibini alıyor. Biz biliyoruz ki bölgede yaşadığımız sorunların, iklim değişikliğinin, aşırı yağışların sebebi son on beş yıldır vadilerimizin şirketler tarafından işgal edilmesinden, HES’lerden, taş ocaklarından, maden sahaları açma bahanesiyle ormanlarımızın yok edilmesinden, yaşam alanlarımızın talanından, acımasız kâr hırsından kaynaklanıyor.
Amazonlarda, Rusya’nın ve Avustralya’nın geniş ormanlarında dev yangınlar, kutuplarda dev buzul kayıpları, sıklığı ve gücü artan kasırgalar, dünya ölçeğinde artan kuraklık, hava kirliliği ve salgınlar… Tüm bunlar, tek amacı sermaye birikimi olan ve bu nedenle de sürekli olarak büyümesi gereken şirketlerin ve ülke ekonomilerinin birbiri ardına neden olduğu ekolojik sorunlardır maalesef.
Dünya sıcaklığının 2 derece artmasının felaket olacağını söyleyen egemen güçler, bu şekilde bir talanla gidersek yaşayacak bir dünyamızın kalmayacağını açıkça ifade ederken, bunun en çok acısını çekecek olan biz yoksullar hâlâ tehlikenin farkında değiliz. Sermaye sınıfının her yaptığına her söylediğine din ve milliyetçilik retoriği üzerinden teslim olan yoksul halk yığınları aynı sınıfın yaptığı itirafları nedense duymaz oluyor.
Tam da yukarıda söz ettiğim toplantının yapıldığı ve iklim krizinin yeniden acil gündeme getirildiği bir günde AKP iktidarının müteahhitlerinden Cengiz İnşaat kendi memleketinin doğa harikası olan İkizdere ilçesi İşkencedere Vadisi’ne, taş ocağı açmak üzere yüzlerce jandarma eşliğinde iş makinelerini sokmaya çalıştı. Köylüler tarafından direnişle karşılanan şirket ilk etapta alana sokulmadı.
Ama AKP iktidarını arkasına alan şirket devletin kolluk kuvvetlerini de kullanarak bölgeye girmeye çalışıyor.
Peki neden bu vadi yok edilmek isteniyor ?
Rize İyidere’de yapılması planlanan lojistik liman inşaatında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan taş ocağı için Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle geçen hafta İşkencedere Vadisi’nde acele kamulaştırma kararı alınması üzerine bölge halı harekete geçti. Cengiz inşaat tarafından vadiye yapılmak istenen taş ocağını engellemek isteyen köylüler, vadinin girişine çadır kurup nöbete başladı. İkizdere Dernekler Federasyonu da taş ocağına karşı mücadele için 1 Nisan’da yöre halkını vadide toplanmaya davet etti.
İkizdere ilçesinin Gürdere ve Cevizlik köyleri arasında yer alan İşkencedere Vadisi‘nde Cengiz Holding tarafından yapılmak istenen taş ocağına karşı açıklama yapan federasyon, vadinin halka ait olduğunu belitti. Açıklamada, “İkizdere florasıyla, ormanı yaban hayatıyla, deresi balığıyla, dedelerin ninelerin mezarlarıyla, köyleri meraları yaylalarıyla İkizdere halkına aittir. Daha önce HES projelerinin vereceği zararları önceden görerek karşı çıkmıştık ve bugün haklılığımız ortaya çıkmıştır. Yeniden İkizdere'mize zarar verecek olan bir rant, çıkar ve doğa katliamı olan taş ocağı projesiyle karşı karşıyayız buradan yetkililere sesleniyoruz, yaşam alanlarımızı yok edecek olan bu projeden bir an önce vazgeçilmelidir. İkizdere’de taş ocağı istemiyoruz ve izin vermeyeceğiz” denildi.
AKP iktidarı tüm pervasızlığı ile yaşam alanlarımıza saldırmaya devam ediyor. Bizler de yaşam alanlarımıza sonuna kadar sahip çıkacağız. Duyarlı kamuoyunu bu mücadeleye sahip çıkmaya davet ediyorum.