Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Brüksel'de imzalanan anlaşmayla, Karadağ 29. üye ülke olarak NATO'ya kabul edildi. NATO'nun Balkanlar'daki genişleme çabaları neyi amaçlıyor? Bu genişlemenin ucu nereye varır?
NATO'nun uluslararası hukuk kurallarını çiğnereyerek, yani BM'nin kararını beklemeden meşruluğu sorgulanır bir operasyonla Sırbistan'la beraber Karadağ'ı da bombalamasının üzerinden 16 sene geçti ve geçtiğimiz hafta Karadağ'ın sözde bir savunma örgütü, özünde emperyalizmin yeryüzündeki silahlı saldırı gücü olan NATO'ya üyeliği Karadağ başbakanı ve NATO yetkilileri tarafından onaylandı. Karadağ yakın zamanda başta Afganistan olmak üzere NATO'nun birçok operasyonunda sembolik de olsa destek vermişti. Nitekim, 650 bin nüfuslu bu küçük eski Yugoslavya cumhuriyetinin sadece 2000 kadar askeri var. Fakat, Karadağ Başbakanı Djukanoviç mağrur. NATO'ya üyelik anlaşmasını imzaladığında şunu belirtti: “Bize her zaman güvenebilirsiniz!“
Karadağ'ın askerî-stratejik önemini asker sayısıyla değerlendirmek yanlış olur. Bu küçük ülke Adriyatik Denizi'nin Kaliningrad'ıdır. İsmiyle müsemma bu dağlık ülke Osmanlı İmparatorluğu'nun başına türlü belalar sarmıştır. Osmanlı hiçbir zaman Karadağ'ın tamamını işgal edememiş, egemenliği ovadaki Podgoritsa ve sahil şeridindeki yerleşimlerle sınırlı kalmıştır. Podgoritsa'nın Osmanlı Dönemi'ndeki ismi bu nedenden ötürü Depedöğen'dir. Dahası Osmanlı'nın Balkanlar'daki varlığına son veren Balkan Savaşları'nı Karadağ'ın başlattığını da ilave edelim. İkinci Dünya Savaşı'nda ise Karadağ faşist işgalcilerin kabusu olmuştu. Yugoslavya Dönemi'nde Karadağ'ın başkenti Podgoritsa kentinin isminin Titograd olarak değiştirilmesi bundan dolayıdır.
2 Aralık 2015'ten bu yana, yani NATO'nun Karadağ'ı suç örgütüne üyeliğe davet etmesinden bu yana Karadağ'da sürekli olarak NATO karşıtı protesto eylemleri yapılıyor. Gerçi Fransa kökenli bir araştırma şirketinin yaptığı son kamuoyu yoklamasına göre halkın %47'si NATO üyeliğini onaylarken %39'u buna karşı çıkıyor ama muhalefetteki Sosyalist Halk Partisi önderliğinde toplanan 55 bin imza ile Karadağ Anayasası'na göre NATO üyeliğinin referandumla karara bağlanması gerekiyor.
Karadağ hükümeti ortalama bir NATO adayı ülke refleksiyle, bu konuda anayasayı hiçe sayıyor. Fakat önümüzdeki Ekim yapılacak seçimler bir anlamda referandum anlamını taşıyacak. Muhalefet lideri Milaçiç, stratejik bir öneme sahip Karadağ'ın, birçok Avrupa ülkesi gibi tarafsız kalarak kendi güvenliğini rahatlıkla pekiştirebileceğini savunuyor. Hükümet ise tüm umutlarını AB ve NATO üyeliğine bağlamış durumda. İktisadî ve sosyal anlamda halkına hiçbir şey veremeyen Karadağ hükümeti, kitleleri AB ve NATO üyeliği ile oyalıyor. NATO üyeliğinin AB yolunda önemli bir adım olduğunu işliyor.
1991'de Varşova Paktı'nın lağvedilmesinden bu yana NATO Doğu Avrupa'da sürekli olarak genişliyor. Uzun yıllar 16 üye ülke ile dünya halklarının çanına ot tıkayan NATO, 1999'dan bu yana 12 ülkeyi daha bu suç örgütüne dahil etti:
1999'da: Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Macaristan,
2004'te: Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya, Bulgaristan, Romanya ve Slovenya,
2009'da: Hırvatistan ve Arnavutluk.
Karadağ da katılırsa, Balkanlar'da sadece dört ülke NATO üyeliği dışında kalmış olacak: Bosna-Hersek, Makedonya, Kosova ve Sırbistan. Batı'ya teslimiyet anlamında önemli bir yol kateden Sırbistan, buna rağmen NATO'ya dahil olma gibi, ülkede kırılma yaratacak bir riske girmek istemez. Sırplar hiç bir zaman Ruslara yakınlıklarını gizlemez. Devlet bile olmayan Bosna-Hersek'in NATO üyesi olması şu an için kimsenin girişmek istemeyeceği, NATO'nun bile bulaşmak istemeyeceği durum. Makedonya ise Yunanistan vetosuna takılıyor. Kosova'nın NATO'ya dahil edilmesi de şu an için çok büyük bir sıkıntı. Gerçi Kosova hükümeti böyle bir teklif gelse, havada-karada bu teklifi kapar. Kuşkusuz, NATO bu dört ülkenin de suç örgütüne üye olması için sürekli olarak girişimlerde bulunuyor, sıkıntıları çözmeye çalışıyor. Hedef tüm Doğu Avrupa'nın NATO ülkesi olması.
En basit harita ve yön bilgisi olan kişi bile NATO genişlemesinin Rusya aleyhine olduğunu görebilir. Nitekim, Rusya 1999'dan bu yana sürekli olarak NATO'nun saldırgan bir biçimde Rusya'yı kuşatma altına almaya yönelik bir strateji izlediğini belirtiyor. NATO ise Karadağ'ı da örgüte dahil ederek Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da devam eden İslamcı terörle mücadelesinin yanı sıra, Rusya'nın da daha da sertleşen dış politikası ile mücadele etmeyi göze almış görünüyor. Rusya ise Karadağ'ın NATO'ya dahil edilmesine en yüksek tondan tepkisini verdi. Rusya Parlamentosu Savunma Komitesi başkanı Amiral Vladimir Komoyedov, NATO'nun sırf Rusya'yı kuşatmak için Kuzey Kutbu'nu bile NATO'ya davet etmeyi düşünebileceğini, Karadağ'ın NATO'ya davet kabul edilmesinin NATO'nun her zaman olduğu gibi bugün de Rusya karşıtı bir örgüt olduğunu gözler önüne serdiğini belirtti. Kardeş ülke olarak tanımladıkları Karadağ'da halkın talebi doğrultusunda NATO üyeliği için referandum düzenlenmezse Karadağ hükümetine karşı farklı bir tutum içine gireceklerini ekledi.
NATO genişlemesinin ise bölgedeki etkisinin ne olacağı önemli bir soru.
Şu an için Balkan ülkelerinden hiçbirinin Rusya ile bir sıkıntısı yok ve derin bir ekonomik krizle uğraşan Balkan ülkelerinin hemen hepsi savunma harcamalarını mümkün olan en düşük seviyeye çekme arayışında. NATO üyeliği ise bunun önünde engel. Fakat, özellikle Rusya'nın önemli bir siyasî ve kültürel etkisinin olduğu Balkanlar NATO için önemli. Rusya'yı kuşatma operasyonunun önemli bir sac ayağı ve NATO'nun Balkanlar'daki genişleme operasyonu tamamlandığında gözler muhtemelen Kafkaslar ve hatta Orta Asya'ya çevrilecektir. NATO'nun Kafkasya'da yol alabilmesi için Balkanlar'ı sağlama alması gerekiyor.
NATO'nun Gürcistan için tanımladığı “açık kapı“ politikası devam ediyor ve yakın gelecekte Gürcistan'ın NATO'ya üye olmasına olası gözüyle bakılıyor. Gürcistan özelinde ise sıkıntı şu: Bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya'yı Gürcistan ve Batı “Rusya'nın işgal ettiği Gürcistan toprağı“ olarak tanımlıyor ve Gürcistan'ın NATO'ya dahliyle birlikte, mevzuat gereği NATO'nun Rusya'ya savaş açması gerekiyor.
Bu duruma bazı Avrupa devletleri ne der bilinmez. Nitekim, NATO'nun Balkanlar'da genişlemesi, Rusya ile krizin sürekli olarak ABD tarafından fitillenmesi bazı Avrupa devletleri tarafından çok da olumlu olarak karşılanmıyor.