Kur almış başını giderken!

Ulusal paramızın (TL) diğer ülke paralarına karşı değer kaybı artarak devam ediyor. Fitili ateşleyen, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK), Eylül 2021 toplantısında aldığı politika faiz oranını 100 baz puan (%1 oranında) indirme kararı oldu. TL’nin değer  kaybı (TL’den kaçış!), 14 Ekim Perşembe günü Merkez Bankası'nın iki başkan yardımcısı ve bir PPK üyesinin Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile görevden alınması ile iyice hızlandı. “Doğal olarak” kurlar ile (özellikle Dolar/TL kuru) yatar kalkar hale geldik. Bu yazımızda, bir ülke parasının değer kaybının ne anlama geldiğini ve etkilerini açıklamaya çalışacağız. Okurlarımızın–zaten biliyorlar ama–konuyu daha iyi anlayabilmeleri için döviz kuru, döviz kuru rejimleri ile ilgili bazı konuları birkaç soru sorarak açmaya çalışalım.

Soru: Döviz kuru nedir? 

Cevap: Döviz kuru bir ülke parasının diğer bir ülke parası karşısındaki değer katsayısıdır. Döviz kurunun nominal, reel, çapraz ve efektif kur olmak üzere dört çeşidi vardır. Nominal kur, bir ülke parasının diğer bir ülke parası karşısındaki değerine verilen addır. 16 Ekim 2021 sabahı, 1 ABD doları karşılığına denk düşen 9.27 Türk Lirası, Dolar/TL nominal döviz kurunu gösterir. Nominal kur enflasyon etkisinden arındırıldığında reel kura ulaşılır. Nominal kur Dolar/TL şeklinde ise, reel kurun artması, Türk Lirası’nın değer kaybettiği anlamına gelir. Yabancı ülke para birimlerinin başka bir yabancı para birimi cinsinden değeri çapraz kur olarak adlandırılır. Elindeki ABD dolarlarını, avroya çevirmek isteyen bir kişi çapraz kur üzerinden işlem yapmış olur. Nihayet efektif kur ise belirli bir kritere göre belirlenmiş nominal kurların uygun bir ağırlıklandırma yöntemi kullanılarak elde edilmiş ortalamasının ülke para birimine karşı değeridir. 

Soru: Döviz kurunu etkileyen faktörler nelerdir?

Cevap: Döviz kurunu etkileyen faktörler, iki ülke arasında büyüme, enflasyon ve faiz oranı farklılıkları ile sermaye hareketleridir. Eğer bir ülke diğer ülkeye oranla daha fazla büyürse, o ülkeden daha fazla ithalat yapacağı için ulusal parasının değeri düşer. Enflasyon oranı yüksek ülke parası her zaman değer kaybetmeye adaydır. Hangi ülkede faiz oranları nispeten daha yüksekse, o ülke parasına talep artacağı için, parası değer kazanır. Özellikle kısa vadeli sermaye giriş ve çıkışları ülke parasının değerini belirler. Para girişleri; ülke parasını değerli yaparken, çıkışlarla birlikte ülke parası değer kaybeder.

Soru: Döviz kuru rejimi nedir?

Cevap: Döviz kuru rejimi, “bir ülkenin kendi parasını yabancı paralarla nasıl ilişkilendireceğini belirleyen” yönteme verilen addır. Her ülke için geçerli bir kur rejiminden söz etmek pek olası değildir. Ayrıca hangi kur rejiminin daha avantajlı olduğu konusunda genel bir oydaşma da yoktur. Sabit ve dalgalı kur rejimi olmak üzere başlıca iki kur rejimi vardır. Ülkemizde de 1980’li yılların başına kadar uygulanan sabit kur rejiminde[i], ülke parası, merkez bankası, para kurulu gibi merkezi bir otorite tarafından belirli bir kurla yabancı paralarla eşitlenir. Bu rejimde kurlar ancak, merkezi otoritenin kararı ile değiştirilir. Merkezi otorite kararı ile ülke parasının değerinin düşürülmesine “devalüasyon”, değerinin artırılmasına ise “revalüasyon” denilir. Sabit kur rejimi de kendi içerisinde “esnek olmayan çıpa” ve “yumuşak çıpa” olarak ikiye ayrılır[ii]. Başta para kurulu[iii] olmak üzere, tam dolarizasyon[iv] ile para bölgeleri[v] rejimleri esnek olmayan çıpa rejimlerinin; “sürüklenen çıpa”,[vi] “yatay bantlar”[vii] ve “sürüklenen yatay bant”[viii] uygulamaları da yumuşak çıpa rejimlerinin örnekleridir. Dalgalı kur rejiminde[ix], bir ülkenin parasının yabancı paralara göre değeri döviz piyasasında arz ve talebe göre serbestçe belirlenir. Dalgalı kur rejimleri de “müdahaleli dalgalı kur” ve “serbest dalgalı kur rejimleri” olmak üzere ikiye ayrılabilir. Türkiye 2001 krizinden beri serbest dalgalı kur rejimini uygulamaktadır. Dalgalı döviz kuru rejimi uygulanan ülkelerde, ülke parası değer kaybeder ya da değer kazanır. Devalüasyon veya revalüasyondan söz edilemez.

Soru: Bir ülke parasının değer kaybının (devalüe edilmesinin) etkileri nelerdir?

Cevap: Ülkenin ihraç malları fiyatları, yabancılar için daha ucuzlaşır. Bu da ülke mallarına olan dış talebi artırır. Yani ülkenin ihracatı artar. Buna karşılık ithal ürün fiyatları pahalılaşır. Örneğin, başta petrol olmak üzere, gıda ve hammadde ürünleri daha pahalı hale gelir. Ülke ihracatı artıp, ithalatı azalacağı için toplam talep artmış olur. Ülke parasının değer kaybı ya da devalüasyon sonucu enflasyon büyük olasılıkla artar. İthalat pahalılaşacağı için “maliyet itişli enflasyona”, toplam talep artacağı için “talep çekişli enflasyona” neden olur. İhraç malları fiyatları yabancılar açısından daha ucuz olacağı için, üreticilerin maliyetleri düşürme, daha etkin üretim yöntemlerini kullanma gibi kaygıları azalacağından, zamanla üretim maliyetleri de artabilir. Cari açığın düzelme olasılığı vardır. Değer kaybı nedeniyle artan ihracat ve azalan ithalat sonucu, cari açık azalabilir ve hatta fazlaya dönüşebilir. Nihayet ülke parasının değer kaybı, reel ücretlerin azalmasına neden olabilir. Eğer ülke parasının değer kaybı sonucu artan enflasyon ücret artışlarından fazla ise reel ücretler kaçınılmaz olarak düşecektir.

Ülke parasının değer kaybının ya da devalüasyonun sözünü ettiğimiz etkileri; ihracat ve ithalatın talep esnekliğine, global ekonominin durumuna, enflasyonla olan ilişkisine ve değer kaybının neden gerçekleştiği veya devalüasyonun neden yapıldığına bağlı olarak değişebilir. Örneğin, bizim gibi sanayisi aşırı bir biçimde ithalata bağlı ekonomilerde, ülke parasının değer kaybetmesinin ihracat ve ithalat üzerindeki etkileri yukarıda açıkladığımız biçimiyle gerçekleşmeyebilir. Hatta pahalı ithalatın yurt içi fiyatları artırıcı etkisi hızlı ve yüksek olabilir. Ayrıca, bu değer kayıpları ya da devalüasyonun cari açığı azaltıp azaltmayacağı, “Marshall Lerner koşulu” ile ihracat ve ithalat talebinin esnekliklerine bağlıdır. Eğer ihraç ve ithal mallarına olan talep esneklikleri toplamı 1’den büyükse, ülke parasının değer kayıplarının cari açığı azaltıcı etkisinden söz edebiliriz. Aksi takdirde beklenen olumlu etki ortaya çıkmaz.

Soru: Bir ülke parasının değer kaybından (devalüe edilmesinden) kimler kazanır, kimler kaybeder?

Cevap: Bu değer kayıplarının kazananları–tabii ki her şey kitabına uygun gelişirse–ihracatçılar, turizm sektörü ve ihraç malları üreten sanayilerde çalışan işçiler olabilecektir. Ayrıca, ülke ekonomisi daha hızlı büyüyebilir ve cari açık azalabilir. Ama daha önceki yazılarımızda sıklıkla vurguladığımız gibi, sanayinin dışa bağımlılığı nedeniyle, dış ticaret ve dolayısıyla cari açık yaratmadan büyüme olanağımız hemen hemen yok gibi. Buna karşılık kaybedebilecekler arasında; ithal ürünleri satın alan tüketiciler, yurt dışında tatil yapan ülke yurttaşları, ithal hammadde kullanan üreticiler, enflasyonun ücret ve gelirlerden daha fazla artması nedeniyle hayat pahalılığına maruz kalan sabit ücret/gelir sahibi kişiler, Türkiye’ye ihracat yapan kişi ve kurumlar ile yabancı ülke turizm sektörlerini sayabiliriz.

TL DEĞER KAYBETTİKÇE ENFLASYON ARTIYOR

Kur artışları ile enflasyon arasında çok yakın bir ilişki olduğu Allahtan her kesimin kabul ettiği bir gerçek. Ayrıca, “milli ve yerli olmayan musibetlerin” başında gelen enerji ve gıda fiyatlarındaki artışların körüklediği enflasyon artışlarına da kimse itiraz bile edemiyor! İzleyen grafik, 1 dolar + 1 avro’dan oluşan döviz kuru sepeti ile manşet [tüketici-TÜFE (tüketici fiyat endeksi)] ve çekirdek enflasyon (C göstergesi) oranlarının 2019 yılının Ocak ayı ile 2021 yılının Eylül ayı arasındaki gelişimini göstermektedir. Grafikte yer alan C çekirdek enflasyon göstergesi merkez bankası başkanının “ansızın” politika faiz kararlarında temel aldığını açıkladığı enflasyon oranıdır. Bu oran; enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE kullanılarak hesaplanan enflasyon oranıdır. Her ne kadar, bu karar değişikliğinin arkasında, TCMB’nin para politikasıyla etkileyebileceği kalemlere yoğunlaşmak olduğu iddia edilse de esas nedenin şimdilik politika faiz oranı üzerine çıkmayan ve arka arkaya başkana faizi indirme fırsatı tanıyacak enflasyon oranı olduğu herkesin ortak görüşüdür.

Kaynak: TCMB ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)

Grafiğin bize gösterdikleri başta Merkez Bankası Başkanı sayın Kavcıoğlu ve ülkeyi yönetenler olmak üzere hepimizin uykusunu kaçıracak cinsten gelişmeler. Çünkü ister manşet enflasyonu olsun isterse C çekirdek enflasyon olsun, döviz kuru sepeti ile hemen hemen aynı seyri izliyor. Bu nedenle, son günlerde gördüğümüz kur artışları eninde sonunda, gelirleri enflasyon oranında artmayan, artamayacak olan kesimler için daha fazla hayat pahalılığı olarak kendini gösterecektir. Bu gerçekliği gör(e)meyenler ve gereğini yap(a)mayanlar korkarım ki kısa bir süre sonra kendilerine yeni iş ve mevki aramak zorunda kalabileceklerdir. Bu kur şokları öyle “söylemlerle”, olmayan ilişkileri gerçekmiş gibi kabul ederek politika üretmeye çalışmakla göğüslenecek şeyler değil! Haydi hayırlısı bakalım!

 

 

[i] Sabit kur politikası rejiminin amaçları arasında enflasyonu kontrol altında tutmak, kur değişmelerini azaltarak kurdaki belirsizlikleri bitirmek ve uluslararası ticareti daha da arttırmak gibi birçok amaç vardır.

[ii] Ayrıntılı bilgiye https://www.paragaranti.com/detay-kutuphane-sabit-doviz-kur-rejimi linkinden ulaşabilirsiniz.

[iii] Para kurulu genellikle merkez bankası olmayan küçük ülkelerde uygulanan bir kur rejimidir. Bununla birlikte, geçmişte merkez bankası olan ülkelerde de uygulamaları olmuştur. Hong Kong, Bulgaristan ve Bosna Hersek para kurulu uygulamasına sahip olan ülkelerin örnekleridir.

[iv] En önemli dolarize ekonomiler, Haziran 2002’den beri Ekvador, 2001'den beri El Salvador ve 1904'ten beri Panama'dır.

[v] Para bölgesinin bir örneği olan Avro Bölgesi rejiminde üye ülkeler kendi para birimlerinden vazgeçerek ortak bir para birimi olan avroyu kullanırlar.

[vi] Yumuşak çıpa uygulamasında kurların belirli bir süre boyunca aşağı veya yukarı doğru değişmesine izin verilir.

[vii] Yatay bantta önceden ilan edilmiş alt ve üst seviyeler vardır. Kurların bu seviyeler arasında dalgalanmasına izin verilir. Ancak bu seviyelerin herhangi birine gelindiğinde merkez bankası aktif bir şekilde müdahale ederek kurun tekrar bandın içine girmesini sağlamaya çalışır. Bu uygulamaya örnek olarak geçmişteki Brettton Woods sistemi gösterilebilir.

[viii] Sürüklenen yatay bant uygulamasında bantlar zamanla paralel olarak aşağı veya yukarı doğru hareket edebilir ya da bantların aralığı zamanla değişebilir.

[ix] Dalgalı kur rejiminde kurdaki düzeltici ayarlamalar sürekli, hızlı ve otomatik olarak kendiliğinden olmakta ve krizler doğmadan kurlar dengeye oturabilmektedir. Bununla birlikte dalgalı kur rejiminde kurlardaki öngörülebilirlik düşük olduğundan maliyetlerdeki belirsizlik daha fazladır.