Mâlumun ilâmı: Herzog’un Türkiye ziyareti
Görünen o ki hesap-kitap yapılmış, büyük biraderden gerekli direktifler alınmış, ümmet ikna edilmiş ve İsrail’le yakınlaşma yolu açılmış. Zaten iki ülke arasındaki ticarete baktığımızda gayet güzel bir alışveriş göze çarpıyor ki başta Suriye politikası olmak üzere, özellikle de Orta Doğu’da iki ülke de oldukça uyumlu bir dış politika uyguluyor. Bu minvalde aslında 9 Mart’taki ziyaret malumun ilâmından başka bir şey değildir.
Son on yıldır birinci ağızlardan neredeyse birbirlerine küfür edecek seviyede hakaretler eden liderler tarafından yönetilen iki ülkenin cumhurbaşkanlarının görüşmesi normal koşullarda bölgeyi, hatta dünya diplomasisini sarsan bir olay olurdu. Ama öyle olmadı. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un bu ayın başında iki günlük Türkiye ziyareti sesiz ve sedasız gerçekleştirildi. On dört yıl önce sabahlara kadar Filistin programı yapan yandaş medya suskun, çaresiz… Reislerinin bu diplomatik başarısı hakkında tek kelime yazamıyorlar.
İki yıl önce İsrail bölgedeki körfez monarşileriyle yakın temaslar kurmaya başladığında ve Saray’ın bu girişimlere yüksek sesle tepki verdiğinde şöyle bir not düşmüştük: “Saray’ın BAE-İsrail anlaşmasına karşı kopardığı yaygaranın nedeni budur: ‘Biz varken neden bunları tercih ettiniz?’” (Bkz: “Saray’ın Filistin’deki Kırmızı Çizgisi İhvan) Görünen o ki hesap-kitap yapılmış, büyük biraderden gerekli direktifler alınmış, ümmet ikna edilmiş ve İsrail’le yakınlaşma yolu açılmış. Zaten iki ülke arasındaki ticarete baktığımızda gayet güzel bir alışveriş göz çarpıyor ki başta Suriye politikası olmak üzere, özellikle de Orta Doğu’da iki ülke de oldukça uyumlu bir dış politika uyguluyor. Bu minvalde aslında 9 Mart’taki ziyaret malumun ilâmından başka bir şey değildir.
Önce kısa bir kronolojik gezintiye çıkalım: İsrail’in cumhurbaşkanlığı düzeyinde son Türkiye ziyaretinden bu yana neler oldu?
En son neredeyse 15 sene önce Kasım 2007’de Şimon Peres üç günlük bir Türkiye ziyareti yapmıştı ve o günlerde her şey güllük gülistanlıktı. Türkiye bölge gücü olmuş, bütün çatışmalarda arabulucu rolü üstleniyordu. İçeride ve dışarıda bütün liberal politikacıların, aydınların takdirini kazanmıştı.
İlkin “One minute” krizi sarstı ilişkileri. Şimon Peres’i “Sizler çocuk öldürmeyi iyi bilisiniz” diye haşlayan RTE belki önemli bir diplomatik krizin baş mimarıydı ama başta Filistin halkı olmak üzere Orta Doğu’daki Müslümanların gönlünü okşamıştı. Bölgesel güç olabilmek için önemli bir avantajdı. Sonra Mayıs 2010’da dokuz TC vatandaşının İsrail tarafından öldürüldüğü Mavi Marmara feribotu olayı iki ülkenin diplomatik ilişkilerinin kopmasına, iki ülkenin de büyükelçilerini çağırmasına neden oldu.
İki ülke arasında arabulucu girişimleri oldu ama ne Saray’da, ne de İsrail’de sağcıların hükümet olduğu Siyonist yönetimin hamasî egosu bunu mümkün kılamadı. Saray 2018’de Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasına yüksek sesle tepki verdi. Fakat bu tepkiler sadece “dostlar alışverişte görsün” tepkisiydi. İki ülkenin sağcı, egosu yüksek liderleri birbirine her fırsatta sözle saldırsalar da, geri planda her şey tıkır tıkır işliyordu. Mesela serbest ticaret anlaşması hiçbir zaman zarar görmedi. AB, EFTA, ABD ve Kanada ile birlikte İsrail'le serbest ticaret anlaşması olan tek ülke Türkiye. AKP'nin bu ticari başarısı İsrail'e ithalat yapan ülkeler sıralamasında dördüncü olmamızla taçlandırılmış. (Kaynak: Santandertrade)
İhracat ve ithalatımızda da bir değişiklik söz konusu değil. Hatta aşağıdaki tabloda da görüldüğü gibi, Türkiye’nin İsrail’e ihracatı sadece 2009 yılında, krizin çıktığı yıl hafif sekteye uğramış ama artış eğiliminde bir sapmaya yol açmamış. 2015’ten bu yana ise “çocuk öldürmesini çok iyi bilen” İsrail’e ihracat artış oranımız daha da yükselmiş.
Türkiye’nin ihracat verilerinde ise en çok dikkatimizi çeken kalem ise “demir ve çelik”. Aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi Türk demir ve çeliği “çocuk öldürmesini çok iyi bilen” İsrail’in silah sanayisi için önemli bir ihraç kalemi.
Her ne kadar Herzog son Türkiye ziyaretinin amacının “normalleşme ve karşılıklı çıkar” olduğunu iddia ediyorsa da, zaten normalleşmeyi gerektirecek bir durumun olmadığı, karşılıklı çıkarların ise zaten hiçbir zaman bozulmadığı ortada.
Kimi analistler Herzog’un ziyaretinin Doğu Akdeniz’deki doğal gaz arama-çıkarma faaliyetleriyle ilintili olduğunu düşünüyor. Doğruluk payı var. Suriye’de Esat’ın bir türlü düşürülemediği bir Orta Doğu’da doğal kaynaklar için kartların yeniden dağıtılması gerekiyor.
Fakat Orta Doğu’da dış politikanın yeniden belirlenmesinde asıl etken İhvan’ın neredeyse sıfırı tüketmesidir. Daha da önemlisi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra Atlantik cephesinin Orta Doğu’daki birlik-beraberlik imgesini tazelemeye ihtiyaç duymasıdır. Zaten Herzog’dan hemen sonra Miçotakis’in de 13 Mart’ta Bartolomeo’nun yönettiği Pazar ayinine katılmak için İstanbul’a gelmesi, hemen ertesi gün de Almanya Cumhurbaşkanı Olaf Scholz’un 14 Mart’ta Türkiye ziyareti, ondan önce RTE’nin 14 Şubat’ta BAE ziyareti bir arada değerlendirildiğinde ABD’nin “öpüşün barışın” mesajının Orta Doğu’daki aktörler tarafından emir telakki edildiğine dair emareler ortaya çıkıyor.
PEKİ YA FİLİSTİN?
En ufak bir gelişmeyi şaşalarla kutlamayı seven Saray, Herzog’u neredeyse arka kapıdan kabul etti. Yandaş medya neredeyse görmezden geldi. Saray’ın ve yandaş yazarların bu diplomatik başarıdaki mahcubiyetleri gözden kaçmadı. Kimse İsrail’in çocuk öldürmekten vazgeçip vazgeçmediğini sorgulamıyor. Çünkü herkes biliyor ki, Filistin Davası başta İhvan olmak üzere İslamcılar için sadece bir pazarlık meselesinden başka bir şey değildir.
2011’den bu yana İsrail’e karşı Orta Doğu’nun en dirayetli ve tutarlı politikasını uygulamış olan Suriye’de İhvancı katilleri destekleyen Gazze’nin patronu olan Hamas’ın, İsrail cumhurbaşkanının Ankara ziyaretine, Türkiye’nin yaptığı resmi anlaşmalarda Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasına gıkı bile çıkmıyor. Sadece bir iki tane yandaş-islamcı kalem Saray’ın İsrail’le yakınlaşmasının asıl amacının Filistinlilerin refahı olduğunu mahcupça ifade etti ama bu zırvalığa inanan İslamcı bulmak bile zor artık.
Özet olarak Herzog’un ziyareti malumun ilamından başka bir şey değildir ve Siyonist mermilerle vurulan Filistinli çocukların cansız bedenleri İslamcı dış politika için sadece masada pazarlık payını arttırmak için kullanılan bir parametredir.
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/