‘Orta Sınıf’ efsanesinden kadın emeğine bakmak

Nostaljik bir anlatıya meze edilemeyecek kadar gerçek olan imalat, atölye, sanayi işçisi kadını da “orta sınıf efsaneleri” içinde görünmez kılınan beyaz yakalı kadını da eğitimi hiçe sayılan üniversite mezunu genç kadını da ancak bütünsel bir siyasal hamle ile anlayabiliriz.

Bir dönemin önemli tartışmalarından birisi “asıl işçi sınıfının” kim olduğunda düğümleniyordu. Zira kimilerine göre bu “asıl” işçi sınıfı mavi yakalılardı ve beyaz yakalılar düpedüz orta sınıftı. Yakın zamanlara bakıldığında örneğin Gezi direnişine plazalardan akan kitlenin “orta sınıflılığı” ayırıcı bir noktayı ifade etmekteydi.

Yeni değil elbette. Geçen yüzyıldan beri tartışılan bir konu karşımızdaki. Arif Koşar’ın “Beyaz Yakalılar ve Orta Sınıflar” adıyla Teori ve Eylem’de yayınlanan son yazısı aynı konunun kuramsal arka planına ve güncel boyutlarına ışık tutuyor.1 Bu mükemmel yazının beni biraz ayarttığını itiraf etmeliyim. Niyetim, bu “orta sınıf” tartışmasına biraz “görünmeyen” bir cepheden, kadınların cephesinden giriş yapabilmek. Zira sınıf ve emek diyorsak, buraya mütevazı bile olsa cinsiyetli bir parantez açmanın yararlı olacağını düşünüyorum.

Öncelikle Koşar’ın da ifade ettiği üzere “orta sınıf” kavramı, onunla istismarcı biçimde ilişkilendirilen “beyaz yakalı” kavramı gibi muğlak bir kavramdır. Aynı muğlaklık işçi sınıfı kavramında da vardır. Nitekim yıllar yılı işçi sınıfı denildiğinde akıllarda yalnızca elinde çekici ile kaslı, tulumlu, düşük eğitimli sanayi işçisinin canlanması bunu gösteriyor.

Parantezimiz burada başlıyor. Çünkü aynı yanılsama “emekçi kadın” için de geçerlidir. Emekçi kadın da belli bir tipolojiye hapsedilmiştir.

Emekçi kadın, biraz anakronik bir örnek olacak ama fabrikada “tütün saran kadın”dır. Bu “emekçi kadın” hayata sanki çıplak sınıf çelişkilerini ispat etmek için gelmiş gibidir. Emekçi kadın denildiğinde anlaşılması gereken yalnızca, sıkış tıkış fabrikalarda çile dolduran, merdiven altı atölyelerde türü haksızlıklara uğrayan, mazbut bir figürdür.

Daha çok anamız ve bacımız olarak karakterize olur bu emekçi kadın. Bu nedenle örneğin 8 Mart’larda açılan kimi “cinsel göndermeli” politik afişler onu temsil edemez. Onun cinsel bir lügatı da olabileceği düşünülemez. Onun cinselliği yoktur zira. Kaba materyalizmin ve ondan epey güç alan neo Marksist ekollerin sevebileceği gibi bu “emekçi kadın” alabildiğine pastoral tonlarla dar bir alana sıkıştırılmıştır.

Bu kabalaştırmalar ve mitoslar dünyasında, bir tarafta kaslı ve çekiçli erkekler, diğer tarafta mazbut ve çilekeş kadınlar emeği temsil eder.

“Emekçi kadın” bu biçimde resmedildiğinde, beyaz yakalı kadın da bu kabalaştırmalara aradığı ruhsal elementleri mükemmel biçimde sunar. “Beyazlık” mekanda başlar bir kere. Onun çalıştığı yer fabrika ya da atölye değil, plaza denilen akıllı binalardır. Topuklu ayakkabısı, makyajı ve dekoltesi ile fabrikadaki “emekçi kadına” benzemez o. Üniversite mezunudur, dili bile farklıdır. Toplantı set edip, müşteri push eden biridir karşımızdaki. Bu kadınların yediği içtiği bile farklıdır. Starbucks kahvesiyle sosyalleşip, mindfullness piyasasına uzanması; yogadan, yaşam koçlarından, ilişki terapilerinden kendine yeni tanrılar seçmesi gözden kaçmaz.

Tüm bu sahnelerde, orta sınıflık ve “beyazlık” bir kadın olarak cisimleşir. Erkek egemen bir dünyada bu şaşırtıcı değildir elbette. Tam da bu yüzden eleştirinin eleştirisi denilecekse bir cinsiyet parantezi gereklidir.

Öncelikle 1980’li yıllardan günümüze kadın istihdamının sektörel dağılımına baktığımızda artan “hizmetler sektörü” içinde beyaz yakalı kadınlar, kadın emeğinin gözde unsuru haline gelmiştir. Kadın istihdamı oranı artmasa da eğitimin artışı, hızlı kentleşme ve tarımın yok edilişi kadın emeğinin çehresini ciddi biçimde değiştirmiştir.

Nitekim AKP’nin işsizliği öteleme stratejisi olarak iş gören yaygın yükseköğrenim politikası ile 2020 yılında, 25 ve daha yukarı yaşlardaki en az üniversite mezunu olanların oranı kadınlarda %19,9, erkeklerde ise %24,4 olmuştur.2 Kadın işsizliğini “kadınların eğitimsizliği” ile açıklayanlara inat arada büyük bir uçurum yoktur. 

Çemberin adını “beyaz yakalılık” olarak koysak bile hakikat, kimi “yaşam tarzlarının” çok ötesindedir. Özellikle pandemi ve son yoksullaştırma dalgası, alabildiğine “cinsiyetli çatışmalara” gömülmüş beyaz yakalı kadın emeğini hepten dikenli bir konuya çevirmiştir. Marka yüzü ya da müşteri temsilcisi olmanın kadınlar için anlamı, makyaj ve kimi kıyafet zorunluluklarıyla kendini gösterirken; “çocuk yapmama” sözleşmeleri, mesleki vasıflarının altında işlerde çalıştırılma, performans ve hız baskısı, mobbing ya da “müşteri memnuniyeti” ilkesiyle tacizin görmezden gelinmesi kural haline gelmiştir.

Pandemi ile birlikte evden çalışmanın, erkeklerden farklı olarak bakım emeği yükü ile cebelleşen kadınlar için anlamı, evdeki ücretsiz mesaiye bir de işyerinden gelenin eklenmesidir. Dahası bir dönemin “görece yüksek” ücretleri eriyip, mevcut kira giderleri artarken, “beyaz yakalı” kadınlar için bağımsız bir yaşam seçeneği “push edilemez” hale gelmektedir!   

Çemberin dışı daha beter vaziyettedir. Eğitimli işsizlerin %65’ini genç kadınlar oluşturmaktadır. Genç kadınların istihdama katılımı, genç erkeklerin yarısı kadardır.

Tüm bu veriler ışığında denilebilir ki eğitimli genç kadınlar, bugünkü ağır proleterleşmenin tam merkezindedir. Yeni mezun kadın avukata asgari ücretin altında ücret teklif ediliyorsa, sosyoloji mezunu kadın Migros’ta kasiyerlik yapıyorsa, makine mühendisi genç kadın çağrı merkezinde ömür tüketiyorsa, fabrika işçisi “emekçi kadına” sıkıştırılmış bir sınıf perspektifinin sorgulanması gerekir.

Tüm bu katmanları kucaklayacak şey, toplumsal proletarya kavramının cinsiyetli bir perspektiften sınıf politikasına tercüme edilmesidir. Nostaljik bir anlatıya meze edilemeyecek kadar gerçek olan imalat, atölye, sanayi işçisi kadını da “orta sınıf efsaneleri” içinde görünmez kılınan beyaz yakalı kadını da eğitimi hiçe sayılan üniversite mezunu genç kadını da ancak bütünsel bir siyasal hamle ile anlayabiliriz.

Kaynakça

1- https://teoriveeylem.net/tr/2023/01/09/beyaz-yakalilar-ve-orta-siniflar/#_ftnref61

Ayrıca bakınız, Orta Sınıf Efsanesi, Haluk Yurtsever, Yordam (2016)

2-https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2021-45635