Bireysel olarak hayal gücümüz ne kadar sınırsız olursa olsun, o hayal toplumsal bir gelecek için umut ifade etmiyorsa, hayalin toplumsal olarak kurulması ve gerçekleşmesi için bir çaba içerisinde değilsen, insanlık senin hayalinden nasibini açlıkla, işsizlikle, geleceğe dair umutsuzlukla, gelecek nesillerin yaşayamayacağı bir dünya ile alıyorsa o hayaller insanlığın şimdiki varlığına ve geleceğine zarar verecek hayallerdir.
Bir hayalim vardı diye başlıyor, son dönem Türkiye’sinde doğaya verdiği geri dönüşümü zor zararlarla tanıdığımız Cengiz Holding’in reklam filmi ve şirketini bir ağaca benzetiyor. “Milletin a…. koyacağız desene“ diyerek halka ettiği küfürle hafızalarımızda yer etti bu talancı şirketin patronu. Ama o hayal asla toplumsal bir hayal değildi. Onun hayali bireysel bir hayaldi ve amacı kendisinin de ettiği küfür gibi “Bu milletin a…. koymaktı.
90’lı yılarda başladı hayali gerçekleşmeye ve AKP ile bu hayalini yaşar oldu. AKP döneminin ballı müteahhitlerinden oldu. Şu bahsedilen 5’li şirketler çetesinin en büyüğü durumuna geldi. Devletten aldığı ihaleler ile yurdun her yerinde kendini var etti.
Ne diyor reklamında şöyle bir bakalım;
Filme, “Kuruluşumuzun üzerinden 40 yıl geçmiş olsa bile, Cengiz Holding’in kuruluş felsefesi çok daha önce 1970 yılında ortaya çıktı” notu düşülerek, “Kurulduğumuz ilk günden itibaren bir ağacı şirket felsefemiz yaptık. Cengiz Holding olarak, bugüne kadar, üstlendiğimiz her işi, her zaman memleket menfaatlerini ön planda tutarak hayata geçirdik. Her zaman bu ülkeye ve insanlarına fayda yaratacak, toplumun her katmanına dokunacak projeler geliştirerek, Türkiye’nin gurur duyacağı bir şirket olma vizyonu ile çalıştık. Bizim işimiz de gücümüz de bu memleket” denildi.
Binlerce ağacın katili olan bir şirket, bir ağacı felsefesi yaparsa ne kadar inandırıcı olur ?
Kim inanır bu söylemin samimiyetine? Çıkıp birileri sormaz mı, binlerce ağacı para kazanmak uğruna yok eden bir şirket, yaşam alanlarını devletin gücüyle işgal eden, buralarda yaşayan insanları köklerinden kopartan bir şirket ağaca karşı, yeşile karşı ne kadar duyarlı olabilir?
Ülkesine olan sevdasını Kaz dağlarında yok ettiği 3,5 milyon ağaç ve bir o kadarını da Artvin’de Murgul ve Cerrattepe’de ve ülkenin pek çok yerinde maden için, HES’ler için, yok ettiği yaşam alanları ile gördük.
Üstlendikleri her işi memleket menfaatlerini ön planda tutarak yaptık demekle olmuyor. Hangi işiniz memlekete menfaat sağlamıştır?
Doğasını, yaylalarını, ormanlarını rant uğruna talan ettiğiniz memleket göz yaşı dökerken, sadece kendinize ve size destek veren arkanızda duran AKP’li siyasetçilere müthiş menfaatler sağladınız.
Toplumun her katmanına dokunduğunuz bir gerçek. Aldığınız ihaleler ile siz kazandınız birilerini de kazandırdınız. Ama diğer katmanları olan işçileri ucuza çalıştırdınız. Asgari ücret ile iliklerine kadar sömürdünüz. Arazilerini devletin kamulaştırmalarıyla zapt ettiğiniz köylüleri topraksız bıraktınız.
Ülkenin gurur kaynağı olduğunuzu beyan ediyorsunuz. Bu nasıl bir gururdur, kazandığınızı vergi ile onurlandırmak yerine vergi affına uğrayarak fakirin hakkını yediniz. Gurur duymanız devletin size sağladığı bu engin imkanlar sanırım.
İşiniz memleket doğru. Bu memleketin dağını taşını şantiye alanı yaparak fütursuzca tahrip ettiniz. Sevdanız memleket değil sizin sevdanız kasalara sığdıramadığınız paranız sadece.
“Taşlanacağım diye korkma sarıl toprağına” diyor Cengiz Holding 40. yılında yaptığı reklam filminde. Bir ağacın gölgesinde oturan yaşlı bir adamın torununa öğüdü oluyor bu sözler. Bu reklam 70 binin üzerinde bir dislike alıyor. Yani beğenilmiyor, tepki alıyor. Tepki verenler bunun gibi şirketlerin yaşam alanlarının yok edilmesine karşı bir isyan.
Bir ağaç olmak kolay değil, gölgesinde dinlenirsin, meyvesiyle karnın, varlığıyla ruhun doğar. Biz böyle bakıyoruz ağaca, yerin altından daha değerlidir üstü diyoruz.
Geleceğimiz, çocuklarımızın geleceği bu toprağa, bu toprağın üzerindeki ağaca, çiçeğe, böceğe, suya bağlı. Bunlar yoksa yaşanacak bir dünya da yok. Bu yüzden sesleniyoruz bu vadilerde yaşayanlara; sen sen ol sarıl toprağına bırakma...
Hayat Ağacı isminin verildiği reklam filminde, “meyve veren ağaç taşlanır” teması işleniyor. Evet doğrudur. Ama meyve veren ağaçlar sizler değilsiniz. Bütün riskleri göze alarak yaşam alanlarına sahip çıkanlardır.
Bu yüzden oralarda direniş gösteren yaşam aktivistleri sizin tarafınızdan polis ve jandarma tarafından coplandı. Pek çoğu mahkemelerde yargılandı. Mafyatik yapılanmalar tarafından tehdit edildi. Size buraları peşkeş çeken AKP hükümeti tarafından vatan haini ilan edildi.
Bugün gelinen noktada görüyoruz ki siz aslında meyve vermediniz. Meyve veren ağaçları kuruttunuz. Suyu ticari meta haline getirdiniz. Canlıların yaşam alanlarını işgal ederek canlı yaşamını yok edecek bir çevre yarattınız.
Meyve veren ağaçlar bizlerdik. Siz bizleri taşlatınız.
Siz hayat ağacı değil rant ağacısınız. Bunu da böyle belleyiniz.
Bugün 3 Ocak, kızımın doğum günü.
16 yaşında bir genç kız artık. Duru’ya ve onun gibi milyonlarca gence yaşanabilir bir dünya bırakmak için yaşam alanlarımıza sahip çıkmalıyız.
Yeni yılın yaşam alanlarımıza, emeğimize saldıranlara karşı mücadelemizi daha da yükselteceğimiz bir yıl olması dileğiyle herkesin yeni yılını kutluyorum.