Panoptikon
"Önemli olan teknoloji değil, onu kullananın kim ya da kimler olduğudur. Saray Rejiminin kameraları çağdaş panoptikondur."
Ercüment Sin
İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham 1785 yılında bir hapishane inşa modeli tasarlar. Tasarım bütünü (pan) gözetlemeye (opticon) izin veren bir modeldir. Halka şeklindeki bir yapıdan oluşan birkaç katlı bu modelde halkanın ortasında mahpuslardan tamamen saklı bir gözetleme kulesi bulunuyordu. Bunun sayesinde gözetleme kulesindekiler tüm hücreleri siluetler olarak da olsa gözleyebilirken mahpuslar kuleyi göremiyorlardı. Tek odanın içinde mahpusun saklanacağı hiçbir yer yoktu ve bu nedenle her mahpus gözlemlense de gözlemlenmese de her an gözlendiğini varsayarak davranışlarını kurallara göre düzenleme eğilimi gösteriyordu. Bentham’ın kendisi bunu “bir üst aklın, gücü ele etmesinin yeni modeli” olarak adlandırıyordu.
Ardından Michel Foucault Hapishanenin Doğuşu kitabında Panoptikon kavramını kullanarak modern hapishane sisteminin doğuşunu kavramlaştırıyordu.
David Lyon’a göre ise; iktidarın artık elektronik teknolojiler vasıtasıyla ifade bulduğu günümüzdeki değişken ve mobil örgütlenmeler, duvarları büyük ölçüde gereksiz kılıyor. Gözetim ve kontrol, hapishane şeklinde değil, sanal ortam olarak varlık gösteriyor. Üstelik bu o kadar eğlenceli ki, bu sisteme gönüllü olarak ve büyük bir keyifle dâhil oluyoruz.
Diğer taraftan sosyal medyalar dışında hayatımızın her yanına sızmaya başlayan kameralar var. En küçük esnaftan en büyük holdinge kadar artık her şirket kamera bağlantıları olmazsa kendisini eksik sayıyor.
Dışardaki vatandaş da genel olarak mutlu bu durumdan (belki sadece her yerden fışkıran trafik cezaları nedeniyle bazen sövüyor o kadar); bisikleti çalınsa kamera izlemeleri talep ediyor. Polis artık eskisi gibi değil, şipşak yakalıyor suçluları oh ne rahatlık. Sorsan hiç kimse eski kamerasız günlere dönmek istemez; neden istesin ki bisikletini çalanı nasıl yakalardı polisimiz yoksa…
Kameralar her yerde artık ve her zaman… her zaman mı?
Teknik bir problem olmazsa evet her zaman, bundan şüphe duyanlar bir avuç serseri ve anarşist olabilir ancak değil mi? Toplumun iyiliği için, suç oranlarını düşürecek bu mucizevi buluş hakkında şüphe duymak ne mümkün.
29 Kasım akşamı Çetin Kaya polis kurşunuyla katledildi. Cinayetin görgü tanığı vurulan Çetin Kaya ile polislerin ilgilenmediğini söyledi. CHP’li Sezgin Tanrıkulu ise soru önergesi verdi. Polisin Çetin Kaya’yı ters olarak kelepçeledikten sonra yakın mesafede ensesinden kurşunlayarak öldürdüğü belirtilen önergede en çok dikkat çeken konu ise “kameraların çalışmaması” oldu.
Biri dur ihtarına uymuyor diye polis tarafından öldürülüyor. Çatışma yok, şahıs yakalanmış ve ters kelepçe ile etkisiz kılınmışken ensesinden vurularak öldürülüyor. Görgü tanığı falan var ama en büyük kozumuz, övünç kaynağımız kameralar bozuk.
Gerçekten bozuk mu?
Yıllardır bu tip olaylarda rastlar dururuz. Bilmem hangi iş adamının oğlu trafikte şov yaparken birinin ölümüne neden olur ama ne tesadüf ki bölgedeki kameralar ya çalışmıyordur ya da bozuktur. Polis eylemcilere hedef gözeterek atış yapar ama kameralar yine bozuktur. Bir bürokrat halktan birine tokat atarken, zabıta simitçiyi döverken, mağaza müdürü tezgâhtar kıza sarkıntılık ederken hep kameralar bozulur ya da o anda çekim yapmıyordur.
Yazının başındaki panoptikon kavramını buna göre yeniden yorumlamak lazım. İktidarlar gözetlendiğini düşünen bir insan topluluğunun çok daha rahat bir şekilde hizaya getirilebileceğini düşünürler. Onların istediği insan olma (sürü demek daha doğru olacaktır) amacında sosyal medyadan kameralara kadar yaratılan gözetleme toplumu sadece köleler için yaratılmış bir gözetleme içerecektir. Sıra kendilerine geldiğinde ya bozulacaklardır ya da kapalı olacaklardır.
Gözetimin en yaygın gerekçelerinden biri güvenliği sağlamaktır. Birbirinden sürekli uzaklaşan “öteki” olan bireyler olarak güvenlik kaygılarımızın gün güne artması çok doğal. Bizden önceki kuşaklara göre her yanımız güvenlik ile kuşatılmış olsa da paradoksal olarak şimdi kendimizi çok daha fazla güvensizlik içinde hissediyoruz. İktidarlar sürekli bu duygunun kendi çıkarları için dönüştürülmesinin peşinde mesai harcıyorlar. Kendileri için istedikleri gibi açıp kapayabildikleri bir sistemi adı ister sosyal medya olsun ister kamera sistemi tabi ki yaygınlaştıracaklardır. Klasik panoptikon bahsinde mecburen buna maruz kalan kitlenin yanında günümüzde kitlenin bunu cazip bulması ise iktidarların başarısını göstermektedir.
Önemli olan teknoloji değil, onu kullananın kim ya da kimler olduğudur. Saray Rejiminin kameraları çağdaş panoptikondur.