Ulus-devlet inşa sürecinde tarih ve dil en önemli iki bileşendir. Bu süreçte gelenekler icat edilirken tarih yeniden yazılır, dil yeniden oluşturulur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun ilk açılan kurumlardan olması tesadüf değildir.
Bir önceki “Karadağca: Geleneğin İcadı” başlıklı yazımızda da “Karadağca” dilinin ayrı bir dil olarak kabul edilmesi üzerinden Balkanlar’da bu sürecin nasıl işlediğine dair ipuçları vermeye çalıştık. Yugoslavya’nın dağılmasından bu yana yoksulluk ve yolsuzlukla boğuşan eski Yugoslav cumhuriyetlerin vatandaşlarına hamasi milliyetçilikten başka verebilecekleri bir şey yok ve dilde ve tarihte gelenek icat etmek, görülen o ki en kullanışlı konsolidasyon nesnesi.
Bu haftaki yazıda ise Bosna’daki Sırp entitesini (Republika Srpska) örnek olarak vereceğiz.
Krizlere mutena olan Bosna’da milliyetçi liderler, bilhassa RS (Republika Srpska) lideri Dodik yeni yeni krizler çıkarmada oldukça başarılı ve iki senedir süren bir başka kriz de Bosna-Hersek’ten ayrı olarak RS 9 Ocak’ı “Devlet Günü” olarak kutlamak istiyor. Öte yandan Dayton Barış anlaşmasına ve bu anlaşmaya göre oluşturulan anayasaya göre böyle bir hakkı yok ve 9 Ocak’ı ayrı bir gün olarak kutlamak Bosna-Hersek anayasasının ve dolayısıyla Dayton Barış Anlaşması’nın açık ihlali anlamına geliyor. Bu gibi durumlarda Dayton’ın uygulandığını kontrol eden ve resmi olarak BMGK tarafından seçilen fiili olarak AB’nin güdümündeki Bosna-Hersek Yüksek Temsilciliği (BHYT) bu öneriyi getiren RS hükümetini görevden alma yetkisine sahip.
Fakat, elbette Yüksek Temsilcilik sadece şiddetle protesto etmekle yetinir. Daha önce Dayton ve sonrası sürecin “Bosna’da danışıklı dövüş” olduğunu burada kaleme almıştık.
22 yıldır Bosna’da oynanan oyun kısaca şudur: RS yaramazlık yapar, BHYT şiddetle protesto eder. RS bildiğini okur. Bosnalı Hırvat politikacılar da sessiz ve sakince “RS bunu yaparsa bizim de şu hakkımız olur” diye görüş belirtir. Boşnak politikacılar da arada bir şey der ama aslen yolsuzluk yapmakla meşguldürler.
“9 Ocak krizi” ilkin 2015’te gündeme getirildi ve Bosna Anayasa Mahkemesi böyle bir kutlamanın RS’te yaşayan diğer halklara karşı dışlayıcı bir nitelikte olduğuna karar verdi. Bosna’da kabul edilen tek “Devlet” günü, 25 Kasım Bosna-Hersek Devlet Günü ve tanım olarak bütün etnik grupları kapsıyor.
Bu karara rağmen Eylül 2016’da Bosna, AB ve ABD’nin bütün protestolarına rağmen RS’te 9 Ocak’ın “RS günü” olarak kutlanmasına dair bir referandum yapıldı. BHYT’nin ciddileşmesiyle beraber Dodik yan çizip bunun referandum değil kamuoyu yoklaması olduğunu ileri sürdü.
Bu sene ise haftalar öncesinden duyurular yapılarak 9 Ocak günü RS günü olarak kutlandı.
Peki, niye 9 Ocak?
9 Ocak 1992, ilk devlet başkanı Radovan Karadziç, ilk genelkurmay başkanının ise Ratko Mladiç olduğu Republika Srpska’nın kuruluş tarihi. Bu iki kişi de şu an savaş suçlusu olarak cezaevinde. İki ismi de dünya yaptığı etnik temizlikle tanıyor.
Çok açık bir biçimde söyleyebiliriz ki RS “etnik temizlik” üzerine kurulmuş ama emperyalizmin beceriksiz oyunlarının sonucu olarak varlığı Dayton Barışı sayesinde kabul edilmiş fiili olarak gayrı meşru bir devlettir. Dayton Barışı’yla belirlenen RS sınırları içinde savaştan önceki 1,5 milyon nüfusun 440 bini Bosnalı Müslüman (Boşnak) 144 bini de Bosnalı Hırvat’tı. 2013 yılındaki son nüfus sayımına göre ise Boşnakların sayısı 172 bin, Hırvatların sayısı ise 30 bindir. Etnik temizlik çok açıktır. Özellikle Foça, Trebinje, Srebrenitsa, Bratunats gibi merkezlerde soykırım suçu işlendiği sabittir.
Uzun süren yargılama süreci sonucunda soykırım suçu sabit olan bir ekip tarafından açık açık insanlık suçu üzerine kurulu bir devletin varlığının bile sorgulanması gerekirken, Dayton Barışı ve anayasayı ihlal etmesine rağmen RS gününün kutlanmasına ne Bosnalı siyasetçiler, ne de Dayton Barışı’nın garantörleri hiçbir şey yapamamışlardır. Zaten yapamazlar da… Dedik ya “danışıklı dövüş” diye!
Günler öncesinde RS’in başkenti Banja Luka binlerce bayrakla donatıldı. Bizim 15 Temmuz anmalarından aşina olduğumuz bir münazara havasında gerçekleşen geçit töreninde RS polisi, itfaiye birlikleri, gardiyanlar, gaziler, sporcular ve hatta Avcılar Birliği üyeleri bile katıldı! Yasal olarak eli silah tutan, hatta kazma-balta tutan herkes çağrılmış! Aslında bizlere bu haliyle oldukça absürt ve komik görünen bu geçit törenin muadillerine Türkiye’de de rastlayabiliyoruz.
Balkanlar’da analoji yapmak tehlikelidir ve sıklıkla yanlış analizlere götürür. Fakat 9 Ocak’ın absürt komedyası bizleri ister istemez 15 Temmuz münazaralarına götürüyor. Hatta o derece ki, Dodik’in RS’teki belediyelere merkezi cadde ve meydanların isimlerini “9 Ocak Caddesi” ya da “9 Ocak Meydanı” olarak değiştirmelerini salık vermesi “15 Temmuz Berberi”nin bile açıldığı Türkiye ile mukayese yapmaktan kendimizi uzak tutamıyoruz bir türlü.
Gelenek icat edilirken tarihin tahrif edilmesi, yeniden yazılması olağan pratiklerdir. Her ulus-devlet kuruluşunda uygulanan bir pratiktir. Son dönemde ise, yani post-truth, gerçek sonrası dönemde ise geleneğin icadı farklı bir türde karşımıza çıkıyor: Tarihin yapılması. 15 Temmuz özelinde Türkiye’de, 9 Ocak özelinde ise RS’te, yeni binyılda yalana, hukuksuzluğa ve hatta soykırıma dayanan ve geçmişi yeniden elden geçirmekten ziyade, o ânı kurgulayan “post-truth” münazaralar, sanıyoruz ki bu dönemde gerçeklerin, gerçeğin peşinde savaşmanın en devrimci kural olduğunu bize yeniden hatırlatıyor.
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/