İleri Haber sitesinin kurucuları ve arkasındaki siyasi irade yola nasıl çıkmıştı, hatırlayalım.
- Birincisi, ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyanın, uluslararası emperyalist-kapitalist sistemin krizlerinin en fazla yoğunlaştığı bölge olduğunu saptayarak işe başladık. Kriz dönemlerinin, siyasi öznelerin özgün hareket alanlarını genişlettiğini söyledik.
- Kuruluş itibariyle emperyalizmin Türkiye için tasarladığı projelerden biri olan ancak daha sonra bu kriz ortamının yarattığı boşlukta kendine özgün bir alan açan AKP’nin karanlık rejiminin yerleşemediğini söyledik. İkinci Cumhuriyet rejiminin yerleşmesinin önünde Türkiye’nin tarihsel ve güncel koşullarından kaynaklanan engeller bulunuyordu.
- Bu noktada, Haziran Direnişi’nin bir dönemi kapatıp, yeni bir dönem açtığını ilan ettik. Haziran’ın bitmediğini, onu doğuran dinamiklerin halen geçerliliğini koruduğunu söyledik. Burada ölçütümüz sokakta kaç kişinin olduğu değildi.
- Yeni dönemin, sosyalizmin eşik atlayacağı, devrime giden yolun sıçratıcı aşamalarından biri olacağını ifade ettik.
- Dönemi anlamak için “akıllı tasarım” kavramını bir yana bırakmayı önerdik. Emperyalistlerin ya da kimi aşkın güçlerin tasarladığı bir yol haritasının mümkün olamayacağını tespit ettik. Devrime giden yolun bu önemli aşamasının kaotik niteliğinin altını çizdik.
- Aydınlanma mücadelesi giderek önem kazanıyor dedik. Laiklik ile özgürlük arasındaki mesafenin kapanması, ideolojik mücadele bakımından bize muazzam olanaklar sağlar dedik. Bunun aynı zamanda yeni bir yurttaşlık mücadelesi olduğunu iddia ettik.
- Aydınlanma ile bağımsızlık mücadelesi arasında içsel bağlar olduğunu, bunların birbirlerine muhtaç olduğunu söyledik ve Doğu’nun kurtuluşunun bu dinamikte aranması gerektiğini söyledik.
- Haziran Direnişi de dahil olmak üzere, dünyanın birçok bölgesinde oluşan toplumsal dinamiklerin arkasında yatan dinamiğin kapitalizmin krizi ve emekçi sınıflarda giderek belirginleşen geleceksizlik endişesi olduğunu saptadık. Türkiye’deki mücadelenin mutlaka emekçi halka yaslanması gerektiğini, bir emekçi aydınlanmasının gündemde olduğuna işaret ettik.
- Türkiye’de soyalizmin, gerçek ve toplumsal bir odak haline gelmesinin önemini vurguladık. Bunun için toplumsal mücadelelerin ve sosyalist güçlerin ortaklaştığı bir cephe yaratma ihtiyacını dile getirdik.
- Gençlik, kadın ve öğrenci-gençlik alanının özel olarak önem kazandığını, bu alanlardaki örgütlenmeler için özel bir çalışma yapmak gerektiğini söyledik.
- Cesur ve Türkiye ölçeğinde siyaset yapan bir önderliğe ihtiyaç var dedik.
İşte yukarıdaki okuma ve çizilen yol haritası, kimi boşluklar bırakılmış, kimi başlıklarda yeterli adımlar atılamamış olsa da doğrulanmıştır.
Bu okuma, özgün ve özgüven sahibi bir okumadır. Bu okuma arayışçılığı beraberinde getirir.
Seçimlere bakışta da bu okumadan yola çıkmalıyız.
Geldiğimiz aşamada, iki önemli ihtiyacımız bulunmaktadır.
1. Türkiye’de sosyalizmin ciddi bir siyasi odak haline gelmesi için elimizde HAZİRAN hareketi gibi muazzam bir olanak mevcuttur. Yukarıdaki okumanın izdüşümlerini bulabileceğimiz ve yol haritası sağlıklı bir şekilde belirlenen HAZİRAN, çok kısa bir sürede nasıl gerçek bir güce dönüşebileceğinin sinyallerini vermiştir. Ancak, Türkiye’de ve dünyada sosyalistlerin neyi savunduğu, neyi temsil ettiği, hangi somut mücadele gündemleri olduğu konusunda büyük kafa karışıklıkları ve yanlış değerlendirmeler vardır. Bu vakadır.
Öyleyse HAZİRAN, neyi temsil ettiğini, ne için mücadele ettiğini ve nasıl bir Türkiye istediğini somutlaştırmalıdır.
Bu ihtiyaçtan kaçamayız. Dahası, bu, hamle yapmak anlamına gelecektir.
Neden mi?
Türkiye bugün, birikmiş tarihsel ve yapısal sorunlarını uluorta yaşamaktadır. Bu dönemler, her başlıkta yeni yaratıcı önermeler gerektiren, bu önermeleri formüle edenlerin kazanacağı dönemlerdir. Kürt sorunu, kadın sorunu, laiklik, emekçilerin sorunları gibi başlıklarda siyaseten bir öneriniz varsa, bunu tam da bu dönemde ifade etmelisiniz.
2. Birinci ihtiyaçla çok bağlantılı olmak üzere, sosyalistlerin ülke çapında seslenme ve o ölçekte siyaset yapma aşamasına geçmesi gerekir. Kentlerin ve kırların iliklerine işleyemeyen, oraya hitap edemeyen sosyalist siyaset, kendi dar kabuğuna çekilmeye, kısır tartışmalar yapmaya mahkumdur.
Hatta, siyasal alandaki muazzam boşluğu fark eden bir dizi özne mevcuttur. Sosyalist hareket ölçek büyütmediğinde, kendine ait bir gündemi olan Kürt hareketi, örneğin, boşluğu kendi meşrebince dolduracaktır, doldurmaktadır.
Bütün bunlardan hareket ederek, seçim süreci, kendi Türkiye projeni ortaya koymak ve ölçek büyütmek için değerlendirilmelidir. Panik yapmadan ama hızla…
Nasıl mı?
HAZİRAN, Türkiye’ye söz vermeli ve ilerici toplumsal kesimlerle sözleşmelidir. Bu sözleşmenin altında yüzbinlerin imzası olmalı, sözleşmemiz milyonların sorunlarına yönelmelidir.
HAZİRAN, “ülkenin kurtuluş reçetesi bende” demelidir.
Bu reçetenin gereklerini yerine getireceği konusunda söz vermeli, bu davanın peşinde koşacağım diyen siyasi-toplumsal öncüleri olduğunu göstermelidir.
HAZİRAN, küçük hesapların değil Türkiye’nin kurtuluş mücadelesinin odağı olduğunu; sokaksa sokak, kavgaysa kavga, mücadeleci olduğunu, kendini mücadele içinde yeniden üreteceğini kanıtlamalıdır.
Gerçek güç haline gelmek dediğimiz budur.
Bağımsızlık dediğimiz budur.
Mücadele dediğimiz budur.
Seçim odaklı olmamak ve seçimlerden bir gün sonrasını düşünmek dediğimiz budur.
İttifaklar, ittifaksızlıklar vs. ikincildir.