Suriye’de yeni dönem ve Şam-Rojava anlaşması mümkün mü?

Bir yeni sayfa da Suriye savaşında, ya da şöyle söyleyelim; Suriye halklarına dönük emperyalizm destekli cihatçı saldırının yenilgiye uğratılması sonrasında açılıyor.

Dile dahi kolay değil, 400 bine yakın insanın hayatını kaybettiği, denizlerin, hudutların, bozkırların, evlerin, duvar diplerinin, çocuk arabalarının, mülteci taşıyan kamyonların birer mezarlığa dönüştüğü bir savaştan bahsediyoruz. 

Sadece Türkiye’de 4 milyon Suriyeli göçmen var. Kamplarda yokluktan, hastalıktan hayatını kaybeden Suriyeli çocukların, parayla satılan, tecavüze uğrayan Suriyeli kadınların sayısını kimse bilmiyor.

Birkaç hafta önce bizzat tanık olmuştum. Lübnan’ın Bekaa Vadisi’nde yüzlerce naylon çadır dizilmiş, yukarıdan baktığınızda alelade bir pamuk tarlası gibi beyaza çalıyor. On binlerce Suriyeli ülkesindeki çatışmalardan kaçmış bu çadırlarda yoksulluk içinde yaşam mücadelesi veriyordu.

Yani öncelikle şunu hatırlayacağız, mesele esasta bir yoksulluk, savaş mağduriyeti, yurdundan kopma, ölüm meselesi. Türkiye’nin kibirli “küçük burjuva sol aydınsı”larının görmeyip gözlemlediği gibi, “tanzim kuyruklarında neden Suriyeliler yok” meselesi değil. Suriye savaşı 8 yıldır dünyanın neresinde olursa olsun, büyük çoğunluk için asıl olarak yokluğa mahkumiyet ve ölüm meselesi...

***

Suriye şimdi bir evreyi daha geride bıraktı. Yoğun çatışma süreçlerinden sonra ülkenin yeniden kuruluş müzakerelerinin başlamasına ve yeni anayasanın oluşturulmasına dair gelişmelerin yaşanacağı bir geçiş dönemindeyiz.

ABD’nin inisiyatif kaybettiği, Rusya’nın “yeni dengeleyici” rolü üstlendiği, Türkiye’nin makas değiştirip pozisyon aradığı, IŞİD’in küçülerek etkisizleştiği, Kürtlerin kendi varlığını ispatladığı ve Suriye halklarının direnerek kazandığı bu coğrafyada, “yeniden kuruluş müzakereleri”nin en önemli başlıklarından biri de Rojava ve Şam arasında başlayan görüşmeler olacak gibi görünüyor. 

Gelgelelim Suriye’nin kuzeyinde muhkim Kürt otoritesi ile ülkenin meşru merkezi olan Şam arasında başladığı söylenen görüşmeler birden çok parametre tarafından belirlenmeye açık. Halihazırda hiçbir uluslararası aktör Suriye topraklarına dönük iddialarını ve taleplerini tam olarak terk etmiş değil. ABD dahi Trump’ın radikal söylemini kısa sürede güncelleyip, Suriye’den askerlerini çekme kararını dikkate alınır ölçüde değiştirdi. 

Bununla birlikte, bölgedeki politik-askeri odakların birbiriyle bağları söz konusu olduğunda “stratejik ortaklık değil esnek ittifaklar” olarak doğru biçimde tanımlanan ilişkiler bütünü ve kaypak politik zemin... Yeni kararları, yeni çatışma olasılıklarını ve kısa sürede kadük hale gelebilecek hamleleri de mümkün hale getiriyor. Dolayısıyla Suriye’de Kürtler ve Şam hükümeti arasında başlayan görüşmelerin esenliğini bozabilecek faktörlerin tamamen ortadan kalkmadığını da görebiliyoruz. 

Ancak yine de şunu söyleyelim; IŞİD’i şimdilik bir yeraltı örgütüne dönüştüren zafer, ABD’nin, Esad’ı deviremediği ve Rusya’ya üstünlüğü kaptırdığı tablodaki sıkışma, Türkiye’nin, olası karar süreçlerinde önceki dönemlere göre çok daha “belirlenen” hale gelmesi, Şam ve Rojava arasında olabilecek bir anlaşmaya şu ana kadarki en uygun koşulları da sağlıyor.

***

Peki mevcut fotoğrafta ne görünüyor? Suriye’deki durum, Kürtler ve Şam arasında başlayan görüşmelere yansıyan talepler neler, olanaklar ve zorluklar hangi başlıklarda ortaya çıkıyor?

1- Şam-Rojava görüşmelerinin ciddiyetle yapılmasına dönük eğilimler iki somut gelişmeden besleniyor. Bunlardan birincisi, bölgedeki tüm aktörlerin “Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak” telakkisine mecbur kalması. “Suriye’nin toprak bütünlüğü” tek dengeleyici etken haline gelmiş durumda. Şöyle de söyleyebiliriz: Esad kazandı ve herkes bunu kabul etmek zorunda. İkinci somut gelişme ise, ABD’nin Suriye’den çekilme yönünde attığı adımlar yerel dinamikleri etkileme basiretini de zayıflatacak ve bu durum Kürtleri anlaşmaya zorluyor. Rusya henüz Kürtler açısından güveniIir bir unsur değil ve IŞİD’in Kürtler eliyle de yenilgiye uğratıldığı tablo anlaşmak için lehte bir zemin sunuyor.

2- Kürt tarafı için Şam ile anlaşma sağlamak önceki dönemlerde de farklı biçimlerde denenmiş bir başlıktı. Ancak ABD’nin bölgeden askerlerini çekeceğini söylemesi, Kürtlerin yönelimlerini doğrudan etkiliyor ve masaya oturmaya zorluyor. ABD, Kürt güçlerini açık ve somut olarak destekleyen tek uluslararası odak, bu nedenle ABD’nin sınırlı sayıda askerini Suriye’de bırakacağını açıklaması bile Kürt tarafının masada elini güçlendiren ve tercih edeceği bir durum. ABD’nin Kuzey Suriye’deki varlığını sürdürmesi, Türkiye’nin bölgeye dönük operasyon denemelerini de sınırlayan bir faktör ve bu nedenle de ABD’nin varlığı en çok Kürtlerin işine yarıyor. Şüphesiz bu tek yönlü bir çıkar ilişkisi olamaz; ABD, Kürtleri (SDG) Fırat’ın doğusunu kontrol altında tutmak ve İran’a karşı tampon bir güç oluşturmak için kullanmak istiyor. Bu doğrultuda ABD temsilcileri bir taraftan “Kürtleri ezdirmeyiz” şeklinde açıklamalar yaparken, aynı zamanda Kürtlere dönüp, “Şam ve Moskova’ya çok yaklaşırsanız yardımları keseriz” tehdidini de sık sık hatırlatıyor. 

3- Rusya her ne kadar konjonktürel üstünlüğü sağlamış olsa da arabulucu unsur olmanın zorluklarını yaşıyor. Yani bir yandan İran’ı, öte yandan Türkiye’yi, bir başka taraftan Suriye’yi idare etmeye çalışırken, Kürtleri de tamamen ABD’ye teslim etmemeye uğraşıp, ayrıca Esad lehine bir anlaşmaya zorluyor. Şam ve Rojava arasında yapılacak görüşmelerin ve yeni anayasa sürecinin moderatörü Rusya olacak ve bu süreçte hem Türkiye’nin operasyon, güvenli bölge arayışını, hem Kürtlerin özerklik talebini ve hem de 2011 öncesine dönmeyi arzulayacak olan Şam’ı kontrol altına alıp yönlendirecek formülü bulmak zorunda.

4- “Özerklik, Suriye'nin bölünmesi demek. Suriye'nin bölünmesine gidecek bir yolu izlememiz mümkün değil”. Beşar Esad’ın baş danışmanı Buseyna Şaban’ın 10 gün önce Moskova’da yaptığı bu açıklama, Şam-Rojava görüşmelerinin kutup noktasını da kriz başlığını da gösteriyor. Şam Kürtlerin özerklik talebini ülkenin bölünmesiyle eşitleyip Kürtleri sindirmeye ve olabildiğince kazançlı çıkmaya çalışacak. Önümüzdeki dönem Kürt sorunu tartışmaları söz konusu olduğunda Şam ile Ankara arasındaki fikir benzerliğini gösterecek tek başlık da muhtemelen “özerklik” olacak.

5- Kürt tarafının ilk temaslar sırasında kamuoyuna yansıyan başlıca talepleri şöyle görünüyor: 

- Suriye’de demokratik bir cumhuriyet ve kendi bayrağı olan özerk yönetim anlayışı
- Şam parlamentosunda ve anayasada özerk yönetimin temsiliyeti
- Suriye Demokratik Güçleri’nin Suriye ordusunun parçası olması ve sınırlarda güvenliği sağlaması

İç güvenliğe, eğitim ve kültür alanına, adil kaynak paylaşımına dönük talepler de var ve bunlara anayasal güvence isteniyor. Esad iktidarının ise bu taleplerin hepsini karşılamak istemeyeceği, Kürt güçlerini ve kurumlarını Şam’ın emir zincirine dahil edip bir siyasi partiyle seçimlere katılmalarına izin vermek istediği görülüyor.

6- Tahmin edilebileceği üzere Şam ve Kürtler arasında yapılacak görüşmeler, kimi tartışmaları ve krizleri bünyesinde barındıran zorlu bir süreci imliyor. Özellikle Menbiç, Deyrezor, Rakka bölgelerinde kimin tamamen hakim olacağı gibi başlıklar da kriz çıkarma potansiyeli olan önemli konular. Ancak öte yandan, her iki taraftan da açıkça ifade edilen bir diğer gerçek şu: “Türkiye’yi tercih edeceğimize birbirimizle sorunumuzu çözeriz”. Ayrıca, hem Esad’ın direnerek meşruiyetini kazanması hem de Kürtlerin artık yok sayılamayacak bir noktada olmaları sürecin kendi gerçekliğini de oluşturuyor ve bu durum çözümü kolaylaştıran bir özellik de taşıyor.

Suriye halkları; ABD, Avrupa, Rusya gibi emperyalist odakların kışkırttığı iç çatışmalara, IŞİD’in ve cihatçı çetelerin Suriye halklarına miras bıraktığı acı günlüklerine rağmen, Kobane’de, Halep’te, Lazkiye’de, Deyrezor’da ve belki ülkenin her bir noktasında direnerek bir dönemi kapatıyor. Kendi geleceklerine eşitlik anlayışıyla karar verip barış içinde yaşayabilecekleri bir yeni eşiğin ise önünde duruyor...