Nâzım Hikmet adını koymuş:
"Akrep gibisin kardeşim…” diyor usta.
Gazeteler boy boy onların hikayesini anlatıyor.
Kimisi onlara utangaç diyor, kimi korkak.
Memleket tarihinin belki de en önemli oylamasının kaderini utangaçlar belirleyecekmiş.
Utangaçlar halk oylamasında ne diyecek bilinmiyormuş.
Bezginlere seslenmek iyiymiş.
Korkakların bu kadar korkması yeterliymiş, çok da korkmasınlarmış.
Bu ne yaman çelişki…
Komik de değil trajikomik…
Yanlış anlaşılmasın, korkanlar, utananlar, bezginler yok değil.
Onların ne diyeceğinin 16 Nisan’da da elbet önemi var.
Ama…
Sen “Kral çıplak!” diye haykırmadığın sürece, o milyonların midye gibi kapalı, rahat kalacağını unutmayacaksın.
O sönmüş bir yanardağı ağzı gibi korkunç milyonlar, patlamanın sarsıntısını, sarsıntının görkemini hatırlamayacak.
Kimse kendini kandırmasın.
Neyin yanlış, neyin doğru olduğuna, Türkiye’nin ileriye mi yoksa geriye doğru mu gideceğine okulunda hocasından, işinde patronundan, evinde eşinden korkanlar karar veremez.
"Aman bunlar korkar mı?" diye söz esirgenmez.
Sermayeniz para değil insansa, silahınız gaz, cop, tank, tüfek değil sözünüzse…
Yani zaten kaybedecek bir şeyiniz yoksa...
Cesaret edilir, karar verilir, söz söylenir, emek harcanır, kazanılır.
Tankın, topun, tüfeğin, paranın değil cesaretin kazanmasını istiyorsak son üç-dört günde daha fazla haykıracağız, daha fazla konuşacağız.
Türkiye’nin aşağılık bir diktatörden, bir yobazın sultasından kurtulmasının önemini anlatacağız. “Pek bir şey değişmeyecek” demeyeceğiz. Nasıl birlikte değiştireceğimizi anlatacağız.
Çalışacağız. Ne iş varsa ucundan tutacağız.
Saatimizi korkakların ve bezginlerin saatine göre ayarlamayacağız.
Ortalamayı oraya çekmeyeceğiz.
Bizim saatimiz hep ileriyi gösterecek.
Unutmayın...
Her yerde ve her zaman öyle oldu, yine öyle olacak.
Yeni bir ülke, ancak cesaret ve emekle kurulacak.