Balkanlar coğrafyası karmaşık siyasî, iktisadî ve kültürel yapısından dolayı sürekli bir devinim halindedir ve dünya gündeminde çoğu zaman öne çıkan özgün bir konuma sahiptir. Türkiye için ise bu özgünlük daha da belirgin ve güçlüdür. Siyasî bağlamda Balkanlardaki gelişmeler Türkiye’de bire bir etkiye sahiptir. Balkanlar’daki bir siyasî kriz veya hareketlilik dolaysız olarak Türkiye siyasetinde yankısını bulur. Türkiye, özel olarak İstanbul, Balkan iktisadında önemli bir merkezdir ve örneğin İstanbul’daki bir iktisadî dinamiğin yansıması Balkanlardaki merkezlerde dolaysız yankısını bulur. Balkanlar ve Türkiye arasındaki kültürel bağlar ise yadsınamaz. Gerek coğrafî yakınlık, gerekse de tarih içinde yaşanmış demografik hareketlilik, Balkanlar ve Türkiye arasındaki kültürel ilişkinin mekânsal bağlamın da ötesine geçmesine ve daha da güçlenmesine neden olmaktadır.
Balkanlar coğrafyası Dünya ve Türkiye komünist hareketi için de önemli bir konuma sahiptir. Tarihsel bağlamda önemli halk hareketlerine sahne olan Balkanlar’ın yaklaşık yarım yüzyıllık reel sosyalizm deneyiminden önemli dersler çıkarılabilir. Dahası, Balkan kökenli birçok önder ve nefer genel olarak Türkiye’deki ilerici siyasî yapılar ve özel olarak da Türkiye komünist geleneği içinde azımsanamayacak bir ağırlığa sahip olagelmiştir.
Amacımız belli bir coğrafya bağlamında gereksiz bir şovenizmi körüklemek değil. Sadece unutulan ya da çoğu zaman önemsenmeyen, hatta zaman zaman burun kıvrılan bu coğrafyanın aslında o kadar önemsiz olmadığına dikkat çekmek. Nitekim bugün Balkan coğrafyası içeriden ve dışarıdan önemli bir gerici kuşatma altındadır ve bunun en önemli nedenlerinden biri de bu coğrafyanın ilerici insanlar tarafından göz ardı edilmesidir. Balkanlar hakkındaki yazın ve bilgi akışı, günümüzde gericilerin hâkim olduğu bir alandır. Özelde Bosna, Kosova ve Makedonya, genelde ise tüm Balkan coğrafyası hakkındaki yazın ve bilgi akışı gerici odakların kuşatması altındadır.
“Yugoslavya Mektupları”nın en önemli varlık nedeni bu kuşatmanın kırılmasına destek olmaktır.
Geçtiğimiz dönemde, “yerinden”; yani Yugoslavya ve Balkanların tam da göbeğinden paylaşılan yazılar ve haberlerin bu kuşatmanın yarılmasına katkı yaptığını biliyoruz. Örneğin, Türkiye’deki gerici ve yandaş medyanın görmezden geldiği ya da sonrasında “Bosna Baharı” gibi saçma sapan tanımlarla ifade ettiği, aslen işçi tabanlı bir hareket olan geçtiğimiz Şubat ayında Bosna’da patlak veren isyan ilk önce bizim sayfalarımızda yer bulmuştu. Gerek Türkiye’deki Balkan referanslı olgu ve olayları, gerekse de Balkanlar’daki Türkiye referanslı olgu ve olayları gerici manipülasyona bırakmamanın gerekliliğinin çok iyi farkındayız ve geçtiğimiz dönemde de Balkanlar’daki olgu ve olayları yerinden bildirerek, inceleyerek, gerektiğinde yaptığımız özgün röportajlarla ve yazı dizileriyle aktarmanın önemini daha da iyi gördük. Yugoslavya Mektupları sadece Türkiye’deki Balkan kökenliler için değil, bölgeye ilgi duyan herkes için bir kaynak oluşturma iddiasındadır.
“Yugoslavya” ismi ise sadece bir coğrafyaya değil, ideolojik ve politik hatalarına rağmen sahip çıkılan bir geleneği, iğdiş edilmiş bir ideali temsil etmesinden dolayı tercih edilmiştir. Biz, yine, yeni bir Yugoslavya istiyoruz. Halkların barış içinde yaşadığı, emeğin en kutsal değer olduğu…
“Yugoslavya Mektupları” sadece Yugoslavya’yı ve Balkanlar’ı anlatmayı değil, Türkiye’yi de Yugoslavya ve Balkanlar üzerinden anlamayı da hedeflemektedir. Geçtiğimiz dönemde Yugoslavya Yazıları’ndan farklı olarak, Yugoslavya Mektupları’nda sadece Balkanlar’a dair değil Türkiye siyasetine ve gündemine dair bir şeyler söylemeyi de amaçlamaktayız.
Esas gücümüz ve kaynağımız ise okurlarımız. Yugoslavya Mektupları okurlarımızın öneri ve tavsiyeleriyle zenginleşecek.
Bu haftaki ilk yazımızda Balkanlar’dan sıcak bir merhabayla İleri Haber okurlarını selamlıyoruz. İki haftada bir posta kutunuzda Yugoslavya’dan bir mektup almaya devam edeceksiniz.