Dünün popüler figürü Ümit Kıvanç’la tartışmayacağız. Nasıl bir zamanlar AKP’ye sokularak bize parmak salladığında ciddiye almıyorsak, şimdi de öyle.
Ama bir şımarıklığı, küstahlığı, had bilmezliği görmek, teşhir etmek, rezil etmek zorundayız artık.
Zira bu güruh ne birkaç kişiyle sınırlı ne de liberal süprüntülerle.
Başta basın dünyası olmak üzere, akademinin, siyasetin, kültür dünyasının en müstesna köşe başlarına yerleşmiş, tüm tezleri ve iddiaları sefilce çökmüş olmasına rağmen meşin gibi bir suratla laf ebeliğine devam eden, dahası bir de utanmadan kendi kazdıkları çukura düşmemiş olanlara parmak sallayıp hakaret eden bir topluluk var bu ülkede.
Utanmadan.
Destekledikleri gerici iktidar hukuksuzluk, şiddet ve talan eşliğinde bir rejimi yıkıp yeni bir rejim kurarken alkışlar ve sevinç nidalarıyla coşmuş olmalarından utanmadan.
Demokratikleşme ve sivilleşme yalanına üfledikçe kendi pis nefesinden sarhoş olup Türkiye tarihinin gördüğü en gerici ve aşağılık çeteyi hükümet koltuğuna taşımış olmaktan utanmadan.
Kendilerine verilen maaşlarla köşelerinden hayalet avına çıkıp, manşetlerden hedef gösterip, söz hakkı elinden alınmış insanlar hakkında en kepaze yalanları sıralamış olmaktan utanmadan.
Yoluna gül döktükleri iktidarın barbarlığı ve yobazlığı altında geçirilen uzun yıllarda gazeteciler, bilim insanları, sanatçılar, siyasetçiler işten atılırken, hapse tıkılırken, ülkeden kaçmak zorunda bırakılırken, aşağılanır ve iftiraya uğrar iken pişkin pişkin ekranlarda boy göstermiş olmaktan utanmadan.
“Evet” diye diye tepemize çıkardıkları katil sürüsü Roboski’de, Reyhanlı’da, Gezi’de çocuklarımızı öldürürken...
Bir kimlik meselesi olarak yutturmaya kalktıkları dinci gericilik kadınlara kırım uygulayıp tecavüz ederken...
Çocuklar evlendirilirken...
Ayakkabı kutuları doldurulurken...
Zeytin ağaçları katledilirken...
Cihatçı çetelere izzeti ikram edilirken...
Milletin a.ına koyulurken...
Gevrek gevrek sırıtıp solculara akıl vermekten utanmadan.
Utanmazlar, ama salak değiller elbet. Rüzgarın döndüğünü, geminin su aldığını, yolların çatallandığını hepimizden önce görmeleri bundandır.
Dönmeleri de bundandır. Tam olarak dönememeleri de.
Salak değiller çünkü. Akıl değilse de, kurnazlık, sinsilik en iyi bildikleri.
Kapılanma, kapatma olma, kul olma ustalıkları.
Bu yüzden şaşalı laflarına rağmen itibar göremediklerinde hırçınlaşmaları.
Aradıkları hürmeti bizim mahallede bulamayınca kundaklamaya çalışmaları bu yüzden.
Esasen zırvalık sayılan, hiçbir tutarlılık ve arka plan taşımayan, 5 kavram ve 15 sözcükten ibaret olan “muhaliflik” söylevleri tutmadıkça, küfre, hakarete, tacize yeltenmeleri bu yüzden.
Çünkü biliyoruz ki, biz olmasak, bizim Haziran’ımız olmasa, diktatöre hastir çeken halkımız olmasa, burnunu bile kaldıramayacak kifayetsizlerdir hepsi.
Böylesi iyidir, aynen devam etsinler.
Bir zahmet, çöplük koklamakta mahir burunlarını bir daha kaldırmasınlar.
Yetmez, yetmeyecek biliyoruz ama, beter olsunlar.