Salı gecesinden bu yana, zihnimin derinlerinde, arkalarda bir yerde, Perşembe günü yazmam gereken bu yazı var. Salıdan Perşembeye aynı cümleler kafamda dolanıyor. Kaçamayacağım bir zorluk olduğunun farkındayım ve ellerim klavyeye çok zor gidiyor. Yapacak bir şey yok...
Çağlayan Adliyesi'nde kolluk kuvvetlerinin gerçekleştirdiği katliamdan hemen önce Şafak Yayla'nın Berkin Elvan'ın babasıyla yaptığı telefon görüşmesi sırasında akan iki damla gözyaşımın soracağı bir hesap var AKP'den...
O gözyaşları ki, daha önce 1 Haziran 2013'ün gün doğumunda, en güzel fırça darbesini halkın attığı boğaz manzarasını seyrederken süzülmüştü.
Halkına güven, Türkiye'ye güven, umut, "haklıydık, haklıyız" hissi... O gözyaşlarında bunlar gizliydi.
Ya iki gün öncekiler?
14 yaşında, bir kuşluk vakti ekmek almaya giderken vurulan Berkin kardeşimizi elimizden alan bu karanlık, bu kahpe düzene öfke...
Dokuz metrekarelik odanın içindekilere gözlerini kırpmadan kurşun yağdıracağından emin olduğum bu karanlık düzenin adamlarına öfke...
Ve çaresizlik...
O öfke olmadan olmuyor, o duyguyu iliklerinize kadar hissetmeden olmuyor farkındayım...
Ama o kadar!
Ondan sonrası bilinç...
Çaresizliğe mahkum olmamak için bilinç...
Devrimci eylemin anlamına ulaşmak için bilinç...
Tek tek devrimci kişilere duyacağımız saygıyla, devrimci eylemi birbirinden ayırmak için bilinç...
Bu karanlık, bu adi düzenin nasıl yıkılacağını anlamak için bilinç...
31 Mart'ın ardından iki gün geçti ve gün muhasebe günü.
Her eylem şu sorulara yanıt üretmek zorunda:
Zorbalığını her gün bir kez daha kanıtlayan, gücünü en çok buradan alan bir rejimin, istediği gibi at oynatabileceği bir zeminde mi kavga edeceğiz?
Sosyalistler hangi zeminde güçlenecek, AKP'nin yıkılışına damga vuracak kuvveti nereden alacağız?
AKP düzeninin yıkılması için, halkın örgütlü gücüne ihtiyacımız var.
31 Mayıs'ı 1 Haziran'a bağlayan gece ortaya çıkmış o muazzam enerjinin ve umudun örgütlü kılınması gerekiyor.
Özgürlük ve aydınlanma isteyen milyonların bu ülkeye inanması, çareyi bu ülkenin topraklarında, onun devrimci birikiminde görmesi gerekiyor.
Emekçilerin siyaset sahnesine çıkabileceği araçlarımızı diriltmemiz ya da yaratmamız gerekiyor.
Ve bir eylem, bizi bunlara yakınlaştırıyorsa değer kazanıyor.
Devrimci eylem evet cesaret gerektirir.
Devrimci eylem evet yıkıcılıktır.
Ve fakat devrimci eylem, çare üreten, umudu büyüten ve bilinçle yoğrulmuş bir eylemdir.
Bugün Berkin'e ve ailesine daha büyük bir borcumuz var.
Bu düzeni yıkamadığımız her gün bu borç biraz daha artacak.