Avrasyacılık ve devrimciler
Avrasya hareketi anti-Amerikancılığı öne çıkarmaktadır fakat anti-kapitalist değildir. Egemenler arasındaki mücadelede taraf tutmanın emekçi sınıflara herhangi bir kazanım sağladığı ise tarihte görülmemiştir.
2007 yılında başlayan Ergenekon operasyonu uzunca bir süre Türkiye’de gündemi meşgul etmiş ve AKP rejiminin orduyu şekillendirmek için bir aracı olmuştu. O dönemlerde ABD operasyonu açıkça desteklemişti. NATO karşıtı ya da Avrasyacı olarak adlandırılan subaylar, akademisyenler ve gazeteciler uzun yıllar hapis yatmışlardı. AB, ABD, NATO karşıtı subayların terfileri engellenerek davalar yoluyla hepsi görevden alınmıştı. Soğuk Savaş sonrasında değişen jeopolitik çerçeve karşısında NATO yanlısı subaylar ile Avrasya yanlısı subaylar ayrımı ortaya çıkmıştı. NATO yanlısı subaylar Ergenekon operasyonuna açıktan karşı çıkmamış, içten içe onaylamışlardı. Askeri vesayetin tasfiyesi diye adlandırılan süreçte hükümet ve yandaş basın bugün hepsi komplo ve kumpas olarak nitelendirilen operasyona açıktan destek vermişlerdi. İşte o günlerde de bugünler gibi Türkiye’de kamuoyu Avrasyacılık kavramını sıkça duymaya başlamıştı.
AVRASYACILIK: EKİM DEVRİMİ SONRASI RUSYA'DAN KAÇANLARIN İCADI
Avrasyacılık fikri ilk olarak 1917 Ekim devriminden sonra Rusya’dan kaçan entelektüeller tarafından ortaya atılmıştır. Rusların ne doğuya ne batıya ait olduğunu kendine has bir kültüre sahip olduğunu vurgulayan bu akım 1930'lu yıllarda unutuldu ve ortadan kayboldu.
Soğuk Savaş sonrasında 1990’lı yıllarda ABD’nin tek kutuplu “Yeni Dünya Düzeni”ni kurmaya çabaladığı dönemde Avrasya kavramı yeniden gündeme geldi. Aleksandr Dugin teorisyenliğiyle Neo-Avrasyacılık fikri dünyada duyulmaya başlandı. Dugin’in yıldızı Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte parladı. Putin’in Rusya’yı yeniden dünyada etkin bir kutup haline getirme çabalarıyla birlikte Dugin’e Duma’da danışmanlık görevi verildi.
TÜRKİYE'DE AVRASYACILIK VE 'ULUSAL' DERGİSİ
Türkiye’de Avrasyacılık ve Avrasya Birliği fikri ilk olarak DSP’li bir grup tarafından çıkarılan Ulusal dergisinde ve daha sonra Vatan Partisi adını alan İşçi Partisi’nin yayını olan Teori dergisinde gündeme getirilmiştir. Daha sonra Ulusal dergisini çıkaran kadro DSP’den tasfiye edilmiştir.1990'lı yılların sonlarına doğru Avrasyacılık fikri Ulusal “solcular” ve Kemalistler arasında taraftar toplamaya başlamıştır. İşçi Partisi (Vatan Partisi) Avrasyacılığın Türkiye’de kuramsal zeminini sağlamlaştıracak yayınlar ile 1996 Kasımında ve 2000 Nisanında 1. ve 2. Uluslararası Avrasya Seçeneği konferanslarını düzenlemiştir. Kasım 2003 yılında Moskova’da düzenlenen bir konferans ile Uluslararası Avrasya Hareketi Türkiye’den İşçi Partisi'nin katılımıyla kurulmuştur.
İşçi Partisi (Vatan Partisi) Avrasya seçeneği ya da Avrasya ittifakı diye tanımladığı stratejiyi Kemalist bir bakış açısıyla ele almış ve Türkiye’de Kemalist tabanı hedeflemiştir. Kemalist ve Avrasyacı söylemleri ön plana çıkararak İşçi Partisi farklı bir tabana yönelmiştir. Bugünkü duruma baktığımızda bunun görece başarıya ulaştığını görüyoruz.
BURJUVA KARAKTER
Türkiye’de Avrasyacılık hareketi ve fikri burjuva karakterine sahiptir. Ekonomik açıdan Atlantik sermayesi yerine Avrasya sermayesini koymak dışında herhangi bir ekonomik reçeteye sahip değildir. Avrasyacı seçenek diye adlandırılan kavramdan Türkiye’de ezilen sınıfların yararına bir şey çıkmamaktadır. Kendini Avrasya ülkeleriyle ekonomik, askeri ve siyasi birlik olarak tanımlayan Türkiye Avrasyacılığı için Türkiye’de ezilen sınıfları gözetmediği gibi adını ağzına bile almamaktadır. Yalnızca Avrasya ülkeleriyle işbirliğini öne çıkaran Türkiye Avrasyacılığının Türkiye halkları adına da söylediği hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla Avrasyacılığın Türkiye’de uzun vadede bir karşılığı olmayacaktır.
Avrasyacı hareket Rusya’da şovenist gerici kültürel kodlara sahip bir tandansta yapılanmaktadır. Rus Ortodoksluğunu ön plana çıkaran Dugin bir yazısında “Biz ruhlarımızda, köklerimizde ve kimliğimizde Bizansız” diyerek Bizans ruhunun devamının Rusya olduğunu belirtmiştir. Rusya’da Avrasyacı hareket ve Dugin tartışmasız gericidirler. Rusya’da Avrasyacılar sanıldığı kadar geniş bir kitleye sahip değildir fakat fikirleri Putin yönetimi tarafından benimsenmekte ve desteklenmektedir. Anti-Amerikan söylemin Rusya’da ve diğer ülkelerde yükseltilmesi için kullanılan araçlardan biridir.
Rusya açısından bakarsak Atlantik ekseni ülkelerin ekonomik kuşatması ve NATO’nun askeri kuşatması karşısında Rusya’nın yeniden bir dünya gücü haline gelmesi Avrasya ülkeleriyle güçlü işbirliği anlaşmalarıyla sağlanmıştır. Güçlü bir Rusya ve Rusya'nın merkezinde durduğu Avrasya ekseni, Asya ve Doğu Avrupa’da ABD için sorun oluşturacaktır. Yalnız bir şerhle... Bu denge unsuru, yine emperyal hülyalara sahip, kapitalist, işçi sınıfına düşman bir karaktere sahiptir.
NATO üyesi Türkiye ise Ortadoğu Balkanlar ve Kafkasya arasında oldukça çetin şartlara sahip bir coğrafyadadır. Darbe girişimi sonrası yaşadığı sıkışmayı AKP/Saray Rejimi Avrasya’ya yakınlaşarak gidermeye çalışmaktadır fakat bir yandan Avrupa Birliği ve Arap ülkeleriyle ilişkiler ve bir yandan da Avrasya eksenine göz kırpan politik yönelim iktidarı zor bir denklemin içine itecektir. İktidarın keskin bir dönüşle yüzünü doğuya çevirmesi pek gerçekçi değildir. Rejim Batı'yla kurduğu pazarlıkçı ilişkisinde, NATO ittifakından kopacak şekilde yapısal bir dönüşüm değil, kendine hareket alanı açacak ve güncel ihtiyaçları karşılayacak bir arayış içindedir.
ANTİ-KAPİTALİST OLMAYAN ANTİ-AMERİKANCILIK
Avrasya ekseni ya da Avrasyacılık Türkiye'nin devrimi için, devrimcilik için, sosyalizm için ne ifade ediyor sorusunun cevabına dönersek; bu eksende esas olan sınıfın öncelikleridir ve mevcut sömürü düzeninin kim ile ittifak kurup kurmadığı önem taşımamaktadır. Belki Avrasya eksenini güncel güç dengeleri itibariyle Atlantik ekseniyle paralel görmek doğru değildir fakat bu eksenin bizlere vaat ettiği somut hiçbir şey yoktur.
Avrasya hareketi anti-Amerikancılığı öne çıkarmaktadır fakat anti-kapitalist değildir. Egemenler arasındaki mücadelede taraf tutmanın emekçi sınıflara herhangi bir kazanım sağladığı ise tarihte görülmemiştir. Atlantik ya da Avrasya arasında bir seçim yapma zorunluluğu yoktur. Sol sosyalist güçler adına Avrasyacılık, devrimci bir yaklaşım değildir. Sosyalistler kendi öz güçleriyle sahneye çıkmadığı sürece eksen kaymaları ya da değişmeleri halkımıza ve devrime hiçbir şey kazanmayacaktır. Türkiye halklarının kardeşliği ve Türkiye devrimi, bağımsız bir Türkiye hedefiyle gerçekleşecektir. AB’ye, ABD’ye ve NATO’ya karşı tek seçeneğimiz Avrasya değil, bağımsız Türkiye’dir. Biz kendi işimize bakacağız, gericiliğin kol gezdiği ülkemizde sınıf mücadelesini, özgürlük ve laiklik mücadelesini öne çıkaracağız ve bıkmadan, usanmadan, yorulmadan haykıracağız: 'Yaşasın bağımsız Türkiye!'
@serhankayir