BAĞIŞ ERTEN'LE ÖZEL | Spor medyasında kaos: Bu neyin kavgası?
Röportaj dizisinin ilk konuğu Radikal Spor, NTVSpor gibi spor medyası deyince akla gelen güzel örneklerde emeği olan, halen Eurosport'ta çalışan, gazeteci ve yazar Bağış Erten.
Doğan Ergün - @dgnergun
Spor medyasında, Rıdvan Dilmen, Fatih Altaylı, Erman Toroğlu ve Ersin Düzen, İbrahim Seten isimlerinin öne çıktığı bir kaos gecesi yaşadık. NTV yorumcusu, eski futbolcu ve her fırsatta AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yakınlığını dile getiren Rıdvan Dilmen, kendisi hakkında "Merkez Hakem Kurulu'nu belirledi" şeklinde yapılan yorumlarla ilgili geçen pazartesi günü Murat Kosova ile yaptığı programda açtı ağzını, yumdu gözünü.
Futbolda bir "temiz eller" operasyonu başlatılması gerektiğini söyleyen Dilmen, geçen yıla kadar Demirören Medya Grubu'nda yöneticilik yapan İbrahim Seten'in "FETÖ"cü olduğunu öne sürdü. Hürriyet Spor'un spor müdürü Mehmet Arslan'ın, gazeteci İsmail Er'in FETÖ'ye yakın isimler olduğu imasında bulundu. MHK iddiasını paylaşan ve kendisine "şeytan" diyen ASpor yorumcusu, eski hakem ve futbolcu Erman Toroğlu'ndan özür beklediğini söyledi.
Arslan, Seten ve Er'den, Dilmen'e Zaman gazetesi forması ve röportajlarını hatırlatan yanıtlar geldi.
Galatasaray eski yöneticisi, gazeteci Fatih Altaylı, Rıdvan Dilmen'in sözlerine hak verdi ve TRT Spor haber spikeri ve Türkiye Futbol Federasyonu'nda (TFF) danışmanlık yaptığını söylediği Ersin Düzen'i eleştirdi. Düzen'in TRT'den aylık 400 bin TL, TFF'den de 100 bin TL maaş aldığı iddialarını paylaştı. Düzen ise TRT'deki Stadyum programında Altaylı'ya sert sözlerle yanıt verdi. Kendisinin o rakamlarda ücret aldığı ispatlanırsa bir daha televizyona çıkmayacağını söyledi.
"Kaos gecesi" olarak adlandırılan gecede zirve yapan tartışmalarla ilgili, spor medyasının ve yorumculuğunun "aykırı" isimleriyle konuştuk.
Röportaj dizisinin ilk konuğu Radikal Spor, NTVSpor gibi spor medyası deyince akla gelen güzel örneklerde emeği olan, halen Eurosport'ta çalışan, gazeteci ve yazar Bağış Erten. Erten, yaşanan kavgayı siyasetteki çatışmaların bir yansıması olarak görüyor. Tarafların hepsinin "aynı teknede" olduklarını bildiklerini belirten Erten, iktidarın kültür ve sanat ortamı gibi sporu da dönüştürme ehliyetinde olmadığını düşünüyor.
Spor medyasının çözüldüğünü vurgulayan Bağış Erten, hitap ettikleri kesimlerin de tribün fanatikleri olduğu değerlendirmesinde bulunuyor.
'FUTBOL, SİYASETİN LUNAPARK AYNASI'
- Önce çok kabaca sormak istiyorum. Neyin kavgası yaşanıyor?
Futbolun en güzel yanlarından bir tanesi hayatın yansıması olması. Ancak bir farkı var, lunapark aynası gibidir futbol. Hayatı, lunapark aynası gibi abartıyla yansıtır.
Futbolun lunapark aynası, siyaset içindeki çatışmaları da çok güzel yansıttı. Adını koymadan nasıl bir savaş olabileceğini, siyaset ve iktidar içindeki odakların nasıl birbirlerine girebileceklerini gösterdi. Tartışmanın başlaması, dışarıdan izleyenler için son derece ilgi çekici. Şüphe aşamasında olan birçok şeyi bütün çıplaklığıyla ortaya seriyor.
'HRANT DİNK CİNAYETİNDEKİ GİBİ, ARKADAKİ GÜÇLER SON NOKTADA UZLAŞIYOR...'
- Spor-siyaset-medya ilişkisi açısından bu tablo ne anlatıyor? Bazı kaoslar vardır ki, bir ilerlemeye, yumağın çözülmesine yol açabilir. Bu açıdan "hayırlı bir iştir" denebilir mi?
Ben bu tartışmanın hayırlı olduğunu düşünmüyorum. Hiçbir kurum futbol kadar kötü yönetilmiyor Türkiye'de. Herhangi bir deşifrasyon, ifşa veya skandallar hiçbir şeyi etkilemiyor. Futbol bildiğini okuyor.
İşin şöyle bir yanı da var... Nasıl, Hrant Dink cinayetinin arkasında büyük bir ittifak vardı ve devletin içindeki odaklara da uzanıyordu... Aslında birbiriyle kavgalı olduğu düşünülen grupların son noktada bir uzlaşı içinde olduklarını orada görmüştük.
Futbolun içindeki iktidar odakları da karşıt gibi görünse de aynı teknede olduklarını gayet iyi biliyorlar.
'BU TARTIŞMADA RIDVAN HOCA'YA DA HAKSIZLIK ETMEYELİM...'
- Hemen hepsinin iktidara, "beni gör" dediği bir tablo var değil mi?
Zaten, "futbol kötü yönetiliyor" şikayeti yok, "yetkiyi bana verin" diye talep ediyor hepsi. Bu arada, kendisiyle ilgili ne düşündüğümden bağımsız olarak, bu başlıkta Rıdvan Hoca'ya da haksızlık etmeyelim. Kendisi açısından çok riskli bir açıklama yaptığını da ifade etmemiz gerekir. Dile getirdiği isimlerin yüzde 90'ı toksik zehirlenmenin adresi.
- Otoriter yönetimlerin hayatın her alanında olduğu gibi sporla da çok içli dışlı olduğu tarihsel örnekler biliyoruz. Bu müdahale niye oluyor? Sporun kitlesel etkisi mi, para ilişkileri mi yoksa "sıradan faşizm" deyip geçmek mi lazım?
"Sıradan faşizm" deyip geçmemek lazım. Futbol büyük bir rant kaynağı. Benim gözlemim, futbola giren üç liradan biri yolsuzluk. Popüler kültürün önemli alanlarından biri futbol. Siyasetin çok önemsediği ama bir türlü dönüştüremediği bir alan.
- Neden dönüştüremiyor?
Nasıl kültür-sanat alanını dönüştüremiyorsa futbolu da dönüştüremiyor. Çünkü futbol ancak içeriden yönetilebilir. Futbolun kendi iç dinamikleri var. O derinliklere nüfuz edemediğiniz zaman her şey eğreti kalıyor. Bakınız: Başakşehir. Tribünleri dolu, yepyeni bir stadda oynayan başarılı bir Kayserispor hayal ediyorlardı ama sonuç Başakşehir oldu. Başarı odaklı bir bakışları var ama futbol ve spor süreç odaklıdır. Süreç yoksa taraftar olmaz, kültür olmaz, toplumsal destek olmaz.
'BU İKTİDARDAN ÖNCE FUTBOLUN İKTİDAR ODAKLARI VARDI...'
- Radikal Spor, hâlâ özlemle andığımız bir mecra. Daha sonra NTVSpor dönemi yaşadık ki, canlı yayınları, yorumları ve bütünsel yaklaşımıyla farklı bir örnek olmuştu. Bugün ana akıma baktığımızda bunlara kıyasla nasıl bir tablo görüyoruz? Sosyal medya ağırlığını artırıyor mu yoksa spor medyasında halen geleneksel düzen kendini koruyor mu?
Maalesef spor medyası kalmadı. Çok büyük bir çözülme var. Spor medyası, spor dışı ana akım medyadaki manipülatif, iktidar odaklı saflaşmayı daha önce yaşadı. Çünkü bu siyasi iktidardan önce de futbolun iktidar odakları vardı. Aziz Yıldırım, Fatih Terim gibi iktidar blokları vardı bunların üstüne bir de siyasi iktidarın devreye girmesiyle tam bir çözülme yaşandı. Gündelik hayatı kurtarmak dışında bir işlevi kalmadı spor medyasının.
Gündelik dengeler içinde yapılan gazeteciliğin gazetecilik olmadığını düşünüyorum. Zaten, farkındaysak hitap ettikleri ortalama insanlar, tribün fanatikleri. Çünkü ancak onların ilgisini çekebiliyorlar.
Dosyanın yarınki konuğu: Akif Kurtuluş