Can Atalay için 'adalet nöbeti': 'Bir mahkeme kararının uygulanmamasını kabul etmeyeceğiz'

Can Atalay için 'adalet nöbeti': 'Bir mahkeme kararının uygulanmamasını kabul etmeyeceğiz'

Can Atalay, AYM’nin “hak ihlali” kararına rağmen hala tahliye edilmedi.

İleri Haber

Türkiye İşçi Partisi (TİP), Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) “hak ihlali” kararının üzerinden 6 gün geçmesine rağmen tahliye edilmeyen Hatay Milletvekili Can Atalay için Çağlayan Adliyesi önünde “adalet nöbeti” başlattı.

AYM, Gezi Davası’ndan aldığı hapis cezası Yargıtay tarafından onanan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliyesine ilişkin bireysel başvuruyu 25 Ekim günü görüşmüş ve “hak ihlali” kararı vermişti.

“Hak ihlali” kararının üzerinden 6 gün geçmesine rağmen, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Atalay’ın tahliyesine ilişkin bir adım atmadı.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP İstanbul İl Örgütü ve Atalay’ın meslektaşları ile avukatları, saat 13.00 itibarıyla Çağlayan Adliyesi’nde “adalet nöbeti” başlattı.

‘YEREL MAHKEME HALA ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVİ YERİNE GETİRMİYOR’

Çağlayan Adliyesi’nde devam eden nöbet sırasında açıklamalarda bulunan Erkan Baş, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yerine getirmediğini dile getirerek şunları kaydetti:

“Anayasa Mahkemesi'nin açık olarak tahliye edilmesi gerektiğine karar vermiş olmasına rağmen yerel mahkeme hala üzerine düşen görevi yerine getirmiyor, altını çizerek söylüyorum, çünkü artık sadece bir görevi yerine getirmesi gerekiyor. Avukat arkadaşlarımız günlerdir adliyede sürecin hızlanması için mahkeme heyetiyle görüşmeyi de kapsayan pek çok girişimde bulundular. Fakat henüz sonuç alamadık. Esas olan şudur, artık toplumun çok geniş kesimleri buradaki mahkeme konusunda net bir fikre sahip. Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın uygulanmamasının bizim açımızdan da başka bir açıklaması yok.

‘TBMM’NİN DEVREYE GİRMESİ GEREKİYOR’

Bugün itibariyle artık Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin devreye girmesi gerektiğini söylüyoruz. Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın bir örneğini de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na gönderdi ve Meclis’in 599 milletvekilinin de aslında şu anda 600. vekillerinin haksız, hukuksuz biçimde esir tutulmasına karşı ses çıkartması, tepki göstermesi, tavır alması gerekiyor. Biz avukat arkadaşımızın başlattığı adalet nöbetini desteklemek üzere bugün Çağlayan Adliyesi'ndeyiz. Beklediğimiz karar, tahliye kararı çıkana kadar da burada olmaya devam edeceğiz.

Bir biçimde toplumu, hepimizin kaderinin bir kişinin iki dudağı arasında olduğuna ikna etme, bunu kabullenmemizi bekleyen bir girişimle karşı karşıyayız. Asla kabul etmeyeceğiz. Yani koskoca bir ülkenin kaderi bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırılamaz. Biz bugüne kadar bütün hukuki adımları gerektiği gibi attık. Pek çok hukuksuz girişime rağmen inat ettik ve istediğimiz karar, doğru olan karar, anayasaya, yasalara, Anayasa Mahkemesi içtihatlarına uygun olan karar verilmiş oldu. Artık atılacak tek bir adım var. Can Atalay derhal tahliye edilmeli ve meclisteki görevine başlaması sağlamalıdır.”

HEYET, ADLİYEYİ KARAR VERMEDEN TERK ETTİ

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Atalay dosyasını görüşmesi beklenirken, Atalay'ın avukatları ilerleyen saatlerde mahkeme heyetine dosyayı sordu. Mahkeme heyetinden bir kişinin raporlu, bir kişinin ise izinli olduğu belirtilirken, heyet Başkanının Atalay dosyasını geçici üyelerle değerlendirebileceklerini ifade ettiği söylendi.

Adalet nöbetini sürdüren TİP Genel Başkanı Baş, TİP Milletvekilleri Kadıgil ve Şık, avukatlar ve yurttaşlar, Atalay dosyasını öğrenmek için kaleme girmek istedi. Kişi kotası ve avukat olma zorunluluğu gerekçesiyle engellenmeleri üzerine arbede yaşandı. Daha sonra TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, mahkemenin kalemi ile görüştü. Heyetin Atalay hakkında görüşmesinin devam ettiği belirtildi ancak bir süre sonra heyet ve kalemin gittiği açıklandı. 

'İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI SUÇ İŞLİYOR'

Heyetin bir kez daha karar vermeden adliyeden ayrılması üzerine basın açıklaması düzenlendi. Açıklamada konuşan Atalay'ın avukatı Deniz Özen, "Değerli arkadaşlar, hiç lafı eğip bükmeye gerek yok, suç işliyorlar. İstanbul'un 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı ve üyeleri, uygulanması zorunlu, anayasa tarafından bağlayıcı bir Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayarak 6 gündür suç işliyorlar. 3 milletvekili ve avukatların üzerine güvenlikleri salan ve saldırtan adliyenin güvenlik bürokrasisi suç işliyorlar. Bütün bu rezilliğe, talimat vererek ya da engel olmayarak, bu pervasızlığa çanak tutan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı suç işliyor" ifadelerini kullandı.

'ESİR TUTULAN MİLLETVEKİLİMİZİN TAHLİYESİ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ'

TİP Genel Başkanı Erkan Baş da adliye önünde düzenlenen basın açıklamasında konuştu. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, milletvekilleri, hukukçular ve tüm yurttaşları sürecin takipçisi olmaya davet eden Baş, şunları kaydetti:

"Değerli basın emekçisi arkadaşlar, sizleri ve sizlerin aracılığıyla sesimizin ulaştığı tüm yurttaşları Çağlayan’dan, adına Adalet Sarayı denilen bu adaletsizlik abidesi önünden selamlıyoruz. Maalesef bugün de bu memlekette hukukun, yargının gerektirdiği kararın alınamadığı bir akşamdayız. Sabahın erken saatlerinden itibaren geride kalan 5 günde olduğu gibi avukat arkadaşlarımız, Can Atalay'ın dostları, yoldaşları, ona oy veren seçmenler, Türkiye'nin herhangi bir yerinde seçimlerde oy kullanarak seçme seçilme hakkını kullanan hepimiz, artık kendimize vekil olarak tayin ettiğimiz, milletvekili olarak seçtiğimiz, yetmeyince mahkemeler yoluyla bir kez daha tescil ettirdiğimiz ve tümüyle hukuksuz biçimde, tümüyle haksız biçimde cezaevinde esir tutulan milletvekilimizin tahliyesi için mücadele etmeye devam ediyoruz.

Biraz önce arkadaşlarımız hep beraber ‘AYM kararı uygulansın’ diye slogan attılar. Değerli arkadaşlar, daha absürt bir durum yaşanmamıştır bu ülkede. Yani bir grup yurttaş, bir grup seçmen, bir mahkemenin önünde toplanmışız, o ülkedeki en üst mahkemenin verdiği kararın bir an önce hayata geçirilmesi için mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Bunu bütün kamuoyunun takdirine sunuyoruz. O kadar absürt bir durumla karşı karşıyayız ki süreci takip etmek için avukat arkadaşlarımız ve bizler milletvekilleri olarak mahkeme kalemiyle görüşmek istiyoruz. Hangi aşamadayız, ne oluyor, mahkeme toplandı mı, toplanmadı mı, bir karar verdi mi, vermedi mi, ne zaman toplanacak, bu kararı ne verecek gibi çok basit sorulara yanıt bulmak için kalemle görüşme talebinde bulunuyoruz. Karşımıza özel güvenliği dikiyorlar, karşımıza kolluk kuvvetlerini dikiyorlar ve bir görüşme yapmamızın bile önüne geçmeye çalışıyorlar.

'BU HAK İHLALİ KATMERLENMİŞ BİÇİMDE DEVAM EDİYOR'

Bütün bunlar çok açık biçimde şu anda bu kararı veremeyen heyetin de yaptığının kanun dışı olduğunu bildiğini, bilerek isteyerek, belki korkarak, belki uğradıkları baskı nedeniyle tedirginlikle ama açık aleni bir biçimde suç işlediklerini bize bir kez daha gösteriyor. Çok zaman önce Gezi davası ilk başladığında burada toplandığımızda bu davanın tümüyle siyasi bir dava olduğunu, iktidarın toplumu susturmak, sindirmek, teslim almak için, bu ülkede ‘Ben kaderimi bir kişinin iki dudağından çıkacak söze teslim etmiyorum’ diyen yurttaşları korkutmak için açtığı siyasi bir dava olduğunu söylemiştik. 14 Mayıs'tan bugüne de bu dava kapsamında tutuklu bulunan Can Atalay'ın milletvekili seçilmiş olduğunu ve dolayısıyla artık tahliye edilmesi gerektiğini defalarca kez söyledik, anlatmaya çalıştık. Yetmedi tüm hukuk yollarını tekrar tekrar, tekrar tekrar bıkmadan, usanmadan zorladık. Yetmedi sesimizi duyurmak için 750-800 kilometre yolu adım adım yürüdük.

Türkiye'de yaşayan her yurttaş ortada açık bir hukuksuzluk olduğunu biliyor, görüyor. Ve nihayetinde Anayasa Mahkemesi belki aylar önce yapılması gereken bir şey bugüne kadar yapılmadığı için anayasanın gereğini, yasaların gereğini, Anayasa Mahkemesi'nin daha önce verdiği kararların gereğini bir kez daha karar altına aldı ve Can Atalay'ın hak ihlaline uğradığını, derhal tahliye edilmesi gerektiğini, üstüne uğradığı hak ihlali nedeniyle tazminat ödenmesi gerektiğini de karar altına aldı ve ilgili mahkemeye gönderdi. Bu aşamadan itibaren tüm yurttaşlarımız bilsin ki artık hukuk sözünü söylemiştir. Bundan sonrası teknik bir ayrıntıdır. İlgili mahkemenin toplanması, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın gereğini yerine getirmesi gerekir. Günler geçiyor bu hak ihlali katmerlenmiş biçimde devam ediyor arkadaşlar.

'MAHKEME TALİMAT BEKLİYOR'

Şu anda bir kez daha ifade ediyoruz, seçilmiş bir milletvekilinin, Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlaline uğradığı tescil edilmiş bir milletvekilinin görevini yapması engellenmektedir. Şu anda Hatay halkı özel olarak mağdur edilmektedir. Şu anda Türkiye'de seçme seçilme hakkını kullanan her yurttaş bir hak ihlaline uğramaktadır. Buna rağmen mahkemenin pervasız biçimde dosyayı açıp kararı almamasının aklı başında her yurttaşta uyandırdığı tek bir sonuç var. Mahkeme talimat beklemektedir. Ve bu da bizim bugüne kadar defalarca söylediğimiz şeyi yani sevgili Can Atalay'ın, Gezi tutsaklarının ve pek çok arkadaşımızın aslında Saray tarafından esir alınmış olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Eğer böyle değilse, mahkemenin en azından yurttaş nezdinde ‘ben tarafsızım’ görüntüsü vermesi bile gerekirdi. Ama gördüğünüz gibi karşımıza çıkmaya cesareti olmayan, adliyeye gelip gelmediğini bilmediğimiz, makamında oturup oturmadığını bilmediğimiz, sürekli çelişkili bilgiler veren ve karşımızda sürekli bizden kaçan bir heyetle karşı karşıyayız. Bu, elini vicdanına koyan her yurttaşın neyle karşı karşıya olduğumuzu göstereceği bir tablodur. Fakat bir kez daha altını çizerek ifade etmemiz lazım, biz bu memlekette hukuksuzlukların normalleşmesine izin vermeyeceğiz. Biz bu memlekette anayasanın, yasaların keyfi biçimde ayaklar altına alınmasını sindirmeyeceğiz. ‘Bu ülkede böyle şeyler olur’ demeyeceğiz. Bunların olmaması için sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

'BU KARAR ÇIKANA KADAR BİZ BURADAYIZ'

Buradan bir kez daha ilan ediyorum. Bu karar çıkana kadar bu karar çıkana kadar biz burada olmaya devam edeceğiz. Bugün kaçarsınız, yarın gelmek zorundasınız, biz yine burada olacağız. Yurttaşın bize verdiği görevi, yurttaşın bize verdiği sorumluluğu, yurttaşın hakkının gasp edilmesine izin vermemek üzere burada olmaya devam edeceğiz.

TBMM'YE ÇAĞRI

Buradan tüm kamuoyuna bir çağrı yapmak istiyorum. Anayasa Mahkemesi kararını konunun ilgilerine gönderirken, dağıtımda ‘Bu kararın muhataplarından birisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'dır’ diyor. Bu kararın Meclis’e ulaştığını biliyoruz. Dolayısıyla başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, tüm başkan vekilleri, Meclis başkanlık divanı ve 599 milletvekilinin tümü şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iradesinin hapsedildiğini, esir alındığını görmeli ve hep beraber buna karşı bir tavır geliştirmelidir. Biz bugüne kadar Türkiye'de uygulanmadığını biliyoruz. Türkiye'de bir kuvvetler ayrılığı olmadığını biliyoruz. Siyasetin yargı üzerine baskı kurduğunu biliyoruz ve özel olarak bir hassasiyet gösteriyoruz. İnancımız gereği doğru olan biçimde yargının bağımsız ve tarafsız karar vermesi için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ama birileri yargı üzerine bir siyasi irade ortaya koyuyorsa, bu ülkenin tüm yurttaşları yargının özgür biçimde karar vermesi için gerekeni yapmakla yükümlüdür. Başta da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sorumludur, başkanlık divanı üyeleri sorumludur ve tüm milletvekilleri sorumludur.

'BİR MAHKEME KARARININ UYGULANMAMASINI KABUL ETMEYECEĞİZ'

Biz son söz olarak şunu ifade edelim: Asla bu hukuksuzluğun normalleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Sevgili Can Atalay, Hatay halkının oylarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi seçilen Can Atalay an itibariyle milletvekili görevi, sorumluluğuyla halkına karşı görevlerini yerine getirmek isteyen Can Atalay esir tutulmaktadır. Bu esarete bir an önce son verilmelidir. Bu esaret bitene kadar biz bir adım geri atmayacağız. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Tüm yurttaşlarımızı, tüm avukatları, hukukçuları ve milletvekili arkadaşlarımızı bu ortak mücadeleyle göreve davet ediyoruz. Bir mahkeme kararının uygulanmamasını kabul etmeyeceğiz.”