Evrim teorisinin müfredattan çıkarılması ne ifade ediyor?
Milli Eğitim Bakanlığı yeni müfredata ilişkin taslak metinleri askıya çıkardı. Taslakta dikkat çeken unsurlardan biri lise son sınıf biyoloji dersinin müfredatında yer alan, "Hayatın Başlangıcı ve Evrim" ünitesinin çıkarılması.Evrim teorisinin müfredattan çıkarılması hakkında İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji Ve Genetik Bölümü öğretim görevlisi Çağatay Tarhan’ın görüşlerine başvurduk.
Toplumsal konulara ilişkin olarak farklı zamanlarda, farklı alanlarda karşımıza çıkan öneriler, teklifler ya da kurallar genel bağlamından koparılıp ele alındığında bütünlüklü bir bakışın yakalanması zorlaşıyor. Bir dönem sadece kadınların kullanacağı pembe otobüs uygulaması gündeme gelmişti mesela. Buna itiraz yükseldiğinde 'bak Japonya’da da var' deniyordu. Böylece bunun belirli bir toplum tasarımının bir vechesi olduğu gözden kaçırılıyordu. Oysa buna karma eğitime son verilsin kampanyaları, din derslerinin anaokulu düzeyine kadar indirilmesi, okulların imam hatiplere dönüştürülmesi ya da yeni anayasada laiklik olmasın önerileri eşlik ediyordu.
Müfredat konusu da bundan bağışık değil ve bu bütünlük içine oturtulmalı. Bu bütünlük de aslında toplumsal düzenin dini değerler merkez alınarak örülmesi. Evrim teorisi bu anlamda hep özel bir başlık olagelmiş. Teoriye karşıtlığın tarihi on yıllar öncesine götürülebilir ama özellikle 80’den sonra bu karşıtlık çok daha keskin bir çerçevede dillendirilmeye başlanmış. Sonunda da bugün gördüğümüz gibi müfredat taslağında tamamen kaldırılması gündeme geliyor. Burada kaldırılmasının gerekçesinde “ilim ne söylüyorsa onu takip edeceğiz, ilim midir, kuramsal mıdır yoksa varsayım mıdır, tartışılması gerekiyor” deniyor. Kaygı gerçekten bilimsellikse sorunun çözümü kolay çünkü yapılması vurgulanan bu tartışma çoktan yapıldı ve bitti artık. Bu konu bağlamında bir söylemin sürekli olarak piyasaya sürüldüğünü hayretle görüyoruz. Modern bilim evrimin yanlışlığını ortaya koymuştur deniyor. Kim diyor, nerede diyor, kaynak ne o belli değil.
Şunu defalarca ısrarla vurgulamak gerekiyor. Evrim teorisi bugüne dek yapılan sayısız deney, gözlem ve sınama sonucunda yanlışlanabilmiş bir teori değildir. Üstelik artık moleküler ölçekte takip edilebilen, sınanabilen ve mekanistik olarak ortaya konabilen bir süreç. Dünya çapında bilimsel alanda bu konuda bir kuşku yoktur. Evrim teorisi olmadan en eski yer katmanlarında neden örneğin bir inek fosili bulunmadığını açıklayamazsınız. Kimi canlıların neden belirli bir tarih döneminde ortaya çıktığını, neden bunun öncesinde görülmediğini söyleyemezsiniz. Moleküler düzeydeki akrabalık ilişkilerini göz önünde bulundurmadan bazı hastalıkların mekanizmasını çözmede ekmek mayası kullanmak aklınıza gelmez. Bir popülasyondaki gen frekanslarının neye göre ve ne şekilde değiştiğini bilemezsiniz. Eğer samimiysek gözümüzü çevireceğimiz alan burasıdır. Bu benim kafama yatmıyor, şurası saçma olmuş diye bir bilim dalını kendi ufkunuzun el verdiği kadarıyla mahkûm edemezsiniz. Ya da taşıyıcısı olduğunuz geleneksel düşünce, töre bununla bağdaşmıyor diye bir bilim dalını yok sayamazsınız. Teorinin yanlışlığına ilişkin deney yapar, bunu pek çok kez tekrar eder ve bilimsel makale yazarak bulgularınızı paylaşırsınız. Yazılan binlerce bilimsel makalede evrim teorisini yanlışlayan bir sonuç yoktur.
Dolayısıyla evrim teorisi doğru mudur yanlış mıdır üzerinden müfredat tartışması yapmanın bir geçerliliği yok. Yalnızca bir teori diye basitleştirmenin de hiçbir geçerliliği yok zira bilimsel alanda teori, ‘gündelik dilde basitçe iddia anlamına gelen kullanımının aksine bir olgunun deney ve gözlemlerle defalarca doğrulanmış olduğu’ açıklaması anlamına geliyor. Yeni taslakta lise son sınıf Biyoloji müfredatındaki konulara baktığınızda örneğin canlıların sınıflandırılması, çeşitliliği, genetik varyasyonların ve mutasyonların çeşitliliğe katkısı, canlıların ortak özellikleri, doğal seçilim, adaptasyon gibi konular var görünüyor. Örneğin bakterilerin antibiyotiklere direnç geliştirmesi, herbisitlerin zaman içinde etkilerini kaybetmesi gibi evrim teorisi içinde sıklıkla referans verilen klasik başlıklara değiniliyor. Ama tüm bunları kapsayan ve bir bütünlük içine oturtan evrim teorisi yok sayılıyor. O zaman ortaya şu çıkıyor, öğrenciler bir şeyleri parça parça öğrenecek, canlılar ya da tek tek biyolojik yapılar tarihsiz olacak, doğadaki dönüşüm ve değişim belirli bir bütünlük içinde verilmeyecek, insanın bu ekolojik süreklilik içindeki milyonlarca daldan yalnızca biri olduğu kavranmayacak ve sonuç olarak doğanın bir bütün olarak kavranması güçleşecek. Ama bununla da kalmıyor iş.
Teori karşıtlarının bilimsel tutarlılıktan ziyade çoğu kez dini dayanaklarla hareket ettiğini görüyoruz. Televizyonlardaki tartışmalar evrim teorisi dinle uyumlu mu değil mi bunun üzerinden dönüyor. Karşı görüş alınırken ya İlahiyatçılar, ya Hz. Adem’in boyunun 30 metre olduğunu iddia eden Biyologlar ya da kimi cemaatlerin üyeleri baz alınıyor. Dolayısıyla, öyle görünüyor ki genel dinselleşme dalgasından bir bilim dalı ve eğitim alanı da nasibini almış oluyor. Oysa evrim teorisinin başlı başına bir inancı geçersiz kılması ya da olumlaması söz konusu değildir, ilgi alanı bu değildir ve bu anlamıyla karşısına dinsel argümanlarla çıkılması ciddi bir hatadır. Bu, tarihte örnekleri pek çok kez görülmüş bir gidişat ve kimi durumlarda insanlığın yüzlerce yılına mal olmuş bir seyir. Umarız taslak bu şekliyle müfredatta kalıcı olmaz ve aynı hataya bir kez daha düşülmez.