Kürt sorunu Haziran'ın neresinde?

Kürt sorunu Haziran'ın neresinde?

Başlıktaki soruyu yanıtlamak, her anlamıyla zor. Bu zorluk, hem Kürt toplumsallığının Haziran Direnişi’yle kurduğu ilişkinin karmaşıklığından hem de Kürt siyaseti ile Cumhuriyetçi kesimlerin çeperlerindeki kimi unsurların taciz atışlarından kaynaklanıyor.

Taciz atışları yüzünden soruyu geri çekmeye niyetimiz yoksa, daha provokatif bir soruyla başlayalım: Kürtler Haziran Direnişi’ne katıldı mı?

KATILDI AMA…

Kimilerinin etrafından dolanmak istediği bir gerçeği tüm açıklığıyla ifade etmekte yarar var. Kürt siyasetinin farklı unsurları, Haziran Direnişi’ne karşıt değilse de mesafeli durmayı tercih etmiştir. “Ama Gezi Parkı’nda iş makinesinin karşısına dikilen Sırrı Süreyya Önder değil miydi” diye sormak anlamsızdır, çünkü Önder o gün Gezi Parkı’na milyonların katılacağı bir halk hareketinin fitilini ateşleyenler arasında yer alacağını öngörerek gitmemiştir ve Kürt siyasetini Önder’den daha fazla temsil eden isimler, direnişe mesafe koyduklarını açıkça ifade etmişlerdir.

Somut örnekler üzerinden gidelim. Selahattin Demirtaş’la başlayabiliriz:

"Bu şekilde hükümeti devirecek, darbeye doğru götürecek bir halk hareketini çıkarabilir miyiz? Ya da bu halk hareketini darbeye kanalize edebilir miyiz?’ Böyle bir arayış vardı. Bunu, biz hem sokaktaki gözlemlerimizle hem de arkadaşlarımızın tespitleriyle rahatlıkla ifade edebiliyoruz. Bu bir spekülasyon değil. Biz bu kısmına şiddetle karşı çıktık. Bu yüzden de bir mesafe koyduk. Buradan bir darbe çıkarmak isteyenlerle birlikte olmayız biz." (1)

Nitekim Demirtaş, aynı konuşmasında bizzat Önder’in de ilerleyen süreçte direnişe mesafe koymaya başladığını ifade ediyor: “Sırrı Bey de ağaç için ordaydı ama sonradan olay öyle bir boyuta vardı ki Sırrı bey bu konuda dikkatli davrandı. O da darbecilere hizmet etme girişiminde bulunmadı sadece duyarlılık için oradaydı.” (1)

Ne dediğini bilen, aklı başında ve dişli bir siyasetçi olduğundan kuşku duymadığımız Demirtaş, ülke tarihinin en görkemli halk ayaklanması hakkında konuşurken eylemliliklerdeki etkileri oldukça sınırlı olan bir grubu öne çıkarmayı ve direnişe verdikleri sınırlı desteği dahi “ağaç için” ve “sadece duyarlılık için” gibi vurgularla sulandırarak anmayı tercih ettiyse, niyeti direnişin bütününe mesafe koymaktır.

Şimdi sözü Cemil Bayık’a bırakalım: “‘Eğer katılırsak Önder Apo’nun başlattığı süreç zarar görebilir. Bunu kullanan güçler olabilir. Özellikle hükümet bunu kullanabilir. Zaten çözüm yönünde adım atmaya pek niyeti yok, bunu da gerekçe yapıp adım atmayabilir’ anlayışı vardı. (…)Bu endişelerle, katılmama ve zayıf katılma durumu yaşanmıştır. Bu iki anlayış da yanlıştır. Bunun kesinlikle yanlış olduğunu söylüyorum.” (2)

Demirtaş ve Bayık’ın açıklamaları gayet net. Dahası, Ahmet Türk de Ezgi Başaran’a verdiği röportajda, direnişin hemen ardından İmralı’ya yaptıkları ziyarette Abdullah Öcalan’ın direnişe mesafeli durdukları için BDP’yi eleştirdiğini aktarıyor. (3)

Uzun lafın kısası, Kürt siyaseti Haziran Direnişi’ne kurumsal olarak mesafeli yaklaşmıştır ve bu durum hareketin en yetkili isimleri tarafından kabul edilmekte, kimileri tarafından da eleştirilmektedir.

Peki, Kürt sorunu ile Haziran Direnişi’nin ilişkisi bundan ibaret midir? Toz pembe bir tablo çizmek mümkün olmasa da, bardağın dolu bir tarafı da olduğunu göstermeye çalışacağız.

GEZİ PARKI’NDAN LİCE’YE

Kürt toplumsallığının Gezi Parkı’nda başlayıp tüm Türkiye’ye yayılan Haziran Direnişi’ni bütünüyle sahiplendiğini, onun parçası olduğunu söylemek zor. Kürt illerindeki eylemlere katılımın sınırlı olduğu da hepimizin malumu. Bunu bir bakıma doğal saymak gerekir, çünkü söz konusu olan, özellikle 1980’li yıllardan itibaren Türkiye solundan büyük ölçüde ayrışıp kendi kulvarını açmış olan bir ulusal harekettir. 30 yılı aşan bu süreç boyunca Kürt illeri ile Türkiye’nin geri kalan kısımlarındaki mücadele gündemleri ciddi bir biçimde farklılaşmıştır. Bu farklılaşma, Kürtlerin Türkiye’nin geri kalanından duygusal kopuşunu hızlandırmıştır. Dolayısıyla, Kürtler genel olarak Haziran Direnişi’ne sempatiyle baksalar da ilgisiz kalmışlardır ve bunun nesnel nedenleri vardır.

Ancak Kürt siyaseti içinde yer alan kimi ileri unsurlar Haziran Direnişi’ne kimlik siyasetinin ötesine geçerek yaklaşabilmiş, güzel örnekler yaratmışlardır. Türk ve Kürt ilericiliklerinin birliğine işaret eden sahneler bu sayede yaşanabilmiştir.

Direnişin ilk günlerinde çekilen ve bizleri heyecanlandıran bu resim işte bu güzel örnekler arasındadır. Resimde elinde BDP bayrağıyla gördüğümüz Ali Şahin’in geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet’e yaptığı açıklama, Haziran Direnişi’nin Kürtler arasında da bir karşılık yarattığını gösteriyor:

“Gezi’yi ne bir devrim hareketi, ne hükümeti düşürecek  ne de ülkeye demokrasi getirecek bir eylem olarak görmedim. Gezi sıkışmış bir enerjinin patlamasıydı. Olaylar sırasında Şanlıurfa’da çalışıyordum ve burada olmam gerektiği için işimi bırakıp geldim. Devletin halka uyguladığı şiddete karşı halkın yanında yer almak istedim. Tarlabaşı’ndaki Nevruz kutlamalarında daha fazla ölüm riski aldığımı düşünüyorum. Bu ülkede 6-7 Ekim olayları yaşandı, Sur’da evler yıkılıp ateşe verildi. Bugün ülkemizde yaşanan durum o dönemden daha karanlık. Orada bayrak üzerinden bir değerlendirme yapılıyor. Ben bir insanı kurtardım. Yoksa üzerinden polis panzeri geçecekti. O bayrak Türk halkının birleştirici ve saygı duyduğu bir simgedir ve bizde buna saygı duyarız. Elinde Türk bayrağı var diye kurtarmadım ki. Bir nevi orada benim yoldaşımdı.  Gezi’den bu yana Kürtler, Aleviler, devrimciler ve sosyalistler aynı noktada.” (4)

Haziran Direnişi’nin Kürt sorununa etkisi tek yönlü olmadı. Medeni Yıldırım’ın ölüm haberinin geldiği 28 Haziran 2013 gününün akşamında Beşiktaş ve Kadıköy gibi merkezlerde ellerinde Türkiye bayrakları, dillerinde  “Diren Lice” ve “Kardeşime Dokunma” sloganlarıyla yürüyen kitleler, penguen medyasına dönük tepkinin Cumhuriyetçiler arasında Kürt fobisinin de sorgulanmasının yolunu açtığını ilan ediyordu.

O akşam Beşiktaş ve Kadıköy’den gelen sesler, Türk ve Kürt ilericiliklerinin birliği ve halkların kardeşliği temelinde kurulacak yeni bir ülkenin, yeni bir cumhuriyetin ipuçlarını veriyordu.* O akşam ipuçlarını görüp duyduğumuz ülke, Kadıköy’de geçen çocukluğunu “kömür kokulu sokaklar” “iyice gölgelenen alacakaranlık kaldırımlar” ve “akşam ezanı” eşliğinde yâd ettiği hisli yazılarında “Türbanlı çocukta da, oruç yiyende de korkulacak bir yan yok” diyerek alayımıza “özgürlükçü laiklik” dersi veren Taraf gazetesi başyazarının hayalindeki ülkeye pek benzemiyordu. (5)

YENİDEN YAPABİLİRİZ

Direnişin 3. yılında gelinen nokta, yukarıda çizdiğimiz umutlu tabloyu yanlışlamaz, ancak tarihte belirleyici olanın kendiliğinden hareket değil, siyasal müdahale olduğunu gösterir. Türkiye solunun bu alandaki performansının muhasebesi ise bu yazının sınırlarını aşacağı için buna hiç girmeyelim.

“Yeniden yapabiliriz” diyoruz, peki nasıl?

Türk ve Kürt ilericiliklerinin farklılaşan mücadele gündemleri arasında birliğin nasıl sağlanacağına bugünden yapabileceğimiz dört başı mamur bir tarif yok. Ancak tarifi olgunlaştırmaya bugünden başlayacaksak “Kürt’süz Türkiye” ve dolayısıyla “Kürt’süz devrim” seçeneğini dışlayarak ve Kürt ulusal hareketini “dışsal ittifak” olarak tanımlayarak başlayabiliriz. (6) Bunun yanında, sınır ticareti yapan Roboskililerin bir kez daha bombalanması, Kürt vekillerin meclisten atılması, Kürt illerinde savaşın tırmandırılması ve halklar arasında düşmanlığın körüklenmesine karşı yaşam hakkını ve suçluların cezalandırılmasını, özgürlükleri, barışı ve kardeşliği savunuruz. Sonrasında ise mücadele gündemlerimizin ve hedeflerimizin örtüşüp örtüşmediğine bakarak pozisyon alırız.

Somut konuşmak gerekirse, tıpkı bugüne kadar yaptığımız gibi Ortadoğu’da IŞİD barbarlığına karşı direnişi destekler, direnişin Suriye halkının emperyalizme ve gericiliğe karşı mücadelesiyle dirsek temasını korumasını alkışlar, Erdoğan’a “Seni başkan yaptırmayacağız” diyenlerin sola doğru uzattığı eli tutarız. Ancak işgal askerinin üniformasına takılan YPG armasına (7); tekke ve zaviyelerin yeniden açılması için verilen kanun teklifine (8) ya da laikliği milliyetçilikle eş tutarak itibarsızlaştırma çabalarına (9) kılıf bulmak bizim işimiz olamaz.

NOTLAR

(1) http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/selahattin-demirtas-gezi-ile-aramiza-mesafe-koyduk-haberi-77251 

Demirtaş'ın konuşmasını buradan da izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=xnzOvEGmaac

(2) http://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/08/130828_cemil_bayik_3_gezi_cemaat

(3) http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ezgi-basaran/ocalanin-gezi-konusunda-bize-elestirisi-oldu-1143839/

(4) http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yazi_dizileri/541810/Gelecegimize_sahip_ciktik.html

(5) http://arsiv.taraf.com.tr/yazilar/ahmet-altan/ezan/2011

(6) http://ilerihaber.org/yazar/dissal-ittifak-30980.html

(7) http://ilerihaber.org/icerik/abd-askeri-rakka-operasyonuna-ypg-armasiyla-katildi-54916.html

(8) http://ilerihaber.org/icerik/hdpli-dogandan-tekke-ve-zaviyelerin-kapatilmasina-dair-yasanin-kaldirilmasi-icin-kanun-teklifi-54889.html

(9) http://odatv.com/pkkdan-iki-kritik-aciklama-2105161200.html

* Eylemin görüntülerini bu linkten izleyebilirsiniz