Onur Yaser Can davasında ikinci duruşma görüldü

Onur Yaser Can davasında ikinci duruşma görüldü

4 polisin "resmi evrakta sahtecilik" suçundan yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü.

Ersan Kınık - @ErsanKinik

İstanbul'da 2010 yılında Narkotik Şube ekiplerince gözaltına alınan ve polislerce yapılan işkenceye dayanamayarak hayatına son veren Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) mezunu mimar Onur Yaser Can’ın intiharı sonrası polislerden Yunus Başay, Muhammet Ongun, Onur Ülker ve Hakan Aydın ile bilirkişi Zafer Kökdemir hakkında "resmi evrakta sahtecilik" suçlamasıyla 12 yıl sonra başlatılan yargılamanın ikinci duruşması İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Yeni tanıkların dinlenmesine, işkenceyle ilgili suç duyurusunda bulunulması talebinin bu davadan çıkacak hükme göre değerlendirilmesine karar veren mahkeme heyeti, davayı 3 Şubat 2023 tarihine erteledi.

Duruşmayı Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da takip etti.

İlk duruşmada savunması alınamayan sanık polislerden Hakan Aydın’ın savunmasıyla duruşma başladı. Aydın duruşmaya Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.

SANIKTAN ALIŞILDIK SAVUNMA: ‘CEVAP VERMEYECEĞİM / HATIRLAMIYORUM’

Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen Hakan Aydın, beraatini istedi.

Avukatların işkence iddialarına yönelik sorularına cevap vermekten kaçınan Aydın, “Açılan dava ile sorulan soruların ilgisi yok. Açılan dava ile ilgili sorular varsa cevap vereceğim onun dışında cevap vermeyeceğim” dedi.

Onur Yaser Can’ı karakola getirdiğini reddeden Aydın, Avukat Çiğdem Şat’ın Can’ın karakola getirildiğini gösteren fotoğrafı göstermesi üzerine, “Reddetmiyorum, hatırlamıyorum. Fotoğraftaki kişi ben olabilirim, böyle bir tişörtüm vardı” şeklinde yanıt verdi.

ÇIPLAK ARAMAYA MARUZ BIRAKILAN TANIK KOÇ: ‘KAFAMIZ DUVARA DÖNÜKTÜ, İÇERİDE 4 -5 POLİS VARDI, SOYUNDUK’

Sanık savunmasının ardından duruşmaya tanık beyanlarıyla devam edildi.

Onur Yaser Can’ın gözaltına alındığı dönemde gözaltına alınan ve Narkotik Şube’de çıplak aramaya maruz bırakılan tanık Yavuz Koç, “Kafamız duvara dönüktü, içeride 4-5 polis vardı. Soyunduk, fakat herhangi bir temasta bulunulmadı” diye konuştu.

TANIK: MÜVEKKİLİM TEHDİT EDİLMİŞTİ, ÇOK KORKULU BİR HALDEYDİ

Olayın meydana geldiği dönemde Onur Yaser Can’ın avukatı olan Candan Kaplan’ın tanıklığıyla duruşmaya devam edildi.

“Müvekkilim tehdit edilmişti, çok korkulu bir hâldeydi, ben ona gerekli açıklamaları, hukuki durumu açıkladım ancak buna rağmen çok endişeliydi. Ailesine ve iş yerine ulaşılmasından korkuyordu.

Dosyaya ilişkin bilgi almak için emniyete gittiğimde çok garip bir durumla karşılaştım. Dosyada gizlilik kararı olduğunu ve bu sebeple de herhangi bir evrak vermeyeceklerini söylediler. Daha sonra da ‘Bu dosyaya Muhammed Bey bakıyor, giderken dosyayı yanında götürmüş o yüzden şu an veremiyoruz’ dediler bana. Ben de bu durum üzerine tartıştım ve emniyet müdürünün odasına çıktım. Emniyet müdürünün sekretaryası vardı oraya çıktım. Sekreteri, müdürün toplantıda olduğunu söyledi. Beklediğim esnada bir kadın polis memuru geldi ‘ifadenizi bulduk bunu size verelim ama ek ifade için müvekkilinizi tekrar çağıracağız’ dediler. Polisler sadece tek ifade tutanağını verdiler, ikinci ifadeye ilişkin tutanağı gizlilik kararı nedeniyle vermediler. Örgütlü bir suç mu ki bu dosyada gizlilik kararı olsun?

Daha sonra Onur Yaser’e ek ifade için tekrar çağırılacağını söylediğimde ‘ben gitmek istemiyorum’ diye feveran etti. Onur aşırı şekilde yükselmişti bu duruma ‘Ben gelmek istemiyorum, ben gelmek istemiyorum’ diye ısrar ediyordu. Ben sakinleştirmeye uğraştım en sonunda ‘benim size anlatmadığım bazı şeyler var sizinle konuşmam gerekiyor’ dedi.

Olayın olduğu sabah buluşacaktık, ondan sonra birlikte ifadeye gidecektik ama gece yattım ve maalesef sabaha karşı babasının telefonuyla uyandım. Onur’un intihar ettiğini söylediler.

‘İNTİHARIN ARDINDAN GARİP OLAYLAR YAŞADIK’

İntiharın ardından garip olaylar yaşadık. Polis memuru Muhammed beni aradı ve müvekkilinizi ek ifadeye getiriyor musunuz dedi. Ben de kendisine bu durumu açıkladım ve gelemeyiz dedim. ‘Başınız sağ olsun’ diyerek kapadı ancak 1-2 dakika sonra tekrar aradı beni. ‘Biz arkadaşlarla çok üzüldük de acaba psikolojik sorunları mı vardı’ diye sordu. Ondan sonra niyetlerinin farklı olduğunu ve başka türlü bilgiler almak olduklarını anladığım için bilmiyorum diyerek kapadım.

Yarım saat sonra tekrar aradı beni. Bu kez de benden adli sicil dosya numarasını istediler intiharla ilgili. Neden buna ihtiyaçları olduğunu sordum. ‘Dosyayı kapamak için ihtiyacımız var’ yanıtını verdiler. Böyle bir dosya numarası olmadığını ve ailesiyle görüşmelerini söyleyerek kapadım.

Onur Yaser Can’ın işkenceye ilişkin olayı daha duyulmamışken Milliyet Gazetesi’nden beni aradılar. İşkence iddialarını söylediler ve bu konuda beyanat istediler. Ortada henüz böyle bir iddia yokken bu durumdan haberi vardı arayan kişinin.

Daha sonra numarayı geri aradığımda, aradığım yerin Milliyet Gazetesi olmadığını öğrendim.”

‘ONUR’UN ŞAHANE BİR EĞİTİMİ, ŞAHANE BİR CV’Sİ VARDI’

Candan Kaplan’ın ardından Onur Yaser Can’ın iş yeri sahibi Elif Özdemir’in tanıklığına geçildi. Onur Yaser Can’ın 2009 yılının Kasım ayında işe başladığını belirten Özdemir, “Onur’u cv’sini görüp işe aldım, şahane bir eğitimi, şahane bir cv’si vardı. Bunun dışında çok iştahlı bir çocuktu. Öğle yemeklerini ofisimizde yerdik. Yemek kalırsa ikinci tabağını muhakkak doldururdu.

İntiharın meydana geldiği günden 10-15 gün kadar önce Yaser’in tüm konsantrasyonu bozulmuştu. İşe uykusuz gelmeye başlamıştı. İştahı tamamen kapanmıştı, yemeğine dokunmuyordu. O keyifsizliğinin başladığı günden 10 – 15 gün kadar sonra yine masada yemeğine hiç dokunmamıştı. Odama çağırdım geldi. Anlat ne oluyor diye sordum. Anlatmaya başladı. 2 Haziran günü esrar satın alırken yakalandığını ve gözaltına alındığını, emniyete götürüldüğünü ve orada ifadelerinin alındığını söyledi.

Yaser’in o günkü hali korkunç bir panik haliydi. Tarif edemeyeceğim bir panik. Peki o zaman senin bir avukata ihtiyacın var dedim, ailesiyle konuşmak ister misin diye sordum. Ailesinin öğrenmesini istemedi. Ardından Candan Hanım’a ulaştık ve randevu aldık.

Yaşadıklarını bana anlatamadı, kadın ve patronu olduğum için anlatması da mümkün değildi diye düşünüyorum.”

Elif Özdemir’in beyanlarının ardından Onur Yaser Can’ın arkadaşı Cihan Pehlivan tanık olarak dinlendi.

‘YASER, BİLDİĞİMİZ YASER GİBİ DEĞİLDİ, GÖZLERİNDEKİ IŞIK SÖNMÜŞ GİBİYDİ’

22 Haziran akşamı Yaser ile buluştuğumda çok şaşırdım çünkü bildiğimiz Yaser gibi değildi. İnsanın gözlerinde ışık olur ya, çok canlı bir çocuktu Yaser. Gözlerindeki ışık sönmüş gibiydi. Ben de ne olduğunu anlattırmaya çalıştım. Psikoloji mezunu bir arkadaşımız daha vardı ona da yazdım gelmesi için.

İstiklal Caddesi’nde yürüyorduk. Meseleyi anlattırmak istedim. Sadece ot alırken yakalandığını biliyordum ayrıntılı bir şey bilmiyordum. O da anlatmaya başladı polis sorgusuyla ilgili konuştuk. Çırılçıplak soyduklarını, mimar olmasıyla ilgili dalga geçtiklerini söyledi. Çırılçıplak soyulduktan sonra yere çömelip makatından uyuşturucu çıkacak diye öksürmesini istemişler. Otu kimin için aldığını sormuşlar. Sen satıcı mısın içici misin gibi sorular yöneltip, satıcı olarak ciddi bir şekilde yargılanacağıyla ilgili korkutmuşlar.

Daha sonra birlikte eve gittik. Ben de onunla gittim çok kötü olduğu için. Evde yer olmadığından karşı eve geçtim, ben onu yalnız bırakmak istemedim ama karşı evde kalıp sabah görüşürüz diyerek konuştuk. Sabah da buluşacaktık, tekrar emniyete gitmekten korkuyordu. Gerekirse birlikte gidelim dedim.

Sabah uyandığında işe gittiğini söyledi, ben de toparlanmış olabileceğini düşündüm. Bu olayın Yaser üzerinde büyük bir travma yarattığını gördüm. Belki de anlatmadığı başka şeyler de vardı. Tanıdığım insan tamamen farklılaşmıştı, ailesine de haber vermeyi düşündüm ama ailesine bir şey olmasından çok korkuyordu.” dedi.

Tanık beyanının ardından katılan avukatlarının taleplerine geçildi. Av. Çiğdem Şat, “Biz burada işkenceyi ispatlamaya çalışıyoruz, işkence yapıldığının ispatlanması lazım” diyerek işkenceden suç duyurusunda bulunulması talebinde bulundu.

Av. Mehmet Ümit Erdem ise gelecek celsede Onur Yaser Can’ın yakın arkadaşları olan Mustafa Çiçek, Emrah Özgün, Duygu Erkuş ve Selda Taşkın’ın dinlenmesini istedi.

Sanık olarak yargılanan bilirkişi Zafer Kökdemir’in avukatı ise, “müvekkilime isnat edilen suçu kabul etmemiz mümkün değildir. Davanın devam edebilmesi için bizim vermiş olduğumuz bilirkişi raporları çok önemli çünkü bize isnat edilen suçlama evrakta sahtecilik ve bilirkişi raporları üzerinde oynama. Oysa davanın bu sürece gelebilmesi müvekkilimin bilirkişi raporu sayesinde oldu.

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamanın da ana kaynağı bu rapordur. İşkence ile alakalı bütün bu sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum.” dedi.

Diğer sanık avukatlarının duruma ilişkin itirazı üzerine ise “Ben sanık müdafiiyim diye bazı şeyleri görmezden gelemem, bu olayların tamamı benim müvekkilimi de ilgilendiriyor. Bizim bu olaylarla ne ilgimiz var? Eğer bu dava evrakta sahtecilik üzerinden devam ederse karşı taraf avukatları sorularına cevap alamayacaklar ve 10 yıl sonunda boşuna yargılama yapılmış olacak” diye devam etti.

KARAR

Mahkeme heyeti verilen aranın ardından tanıkların dinlenmesine, dava üzerinden verilen hükme göre işkence iddialarına ilişkin suç duyurusunda bulunma talebinin değerlendirileceğine hükmederek davayı 3 Şubat 2023 tarihine erteledi.

'CEZASIZLIK POLİTİKALARININ BÜTÜN AİLEMİ KATLEDİŞİ DAVASI'

Dava sonrası adliye önünde açıklama yapan Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, "Bu dava 28 yaşında bir gencin işkence ve polis şiddet sonucu intihara sürüklenmesi, ardından itina ile işleyen cezasızlık politikalarının bütün ailemi katledişi davasıdır" ifadelerini kullandı.