Serhan Kayır yazdı: Türkiye Avrasya eksenine kayar mı?
Almanya ile yürüttüğü mülteci pazarlığında olduğu gibi ABD’ye ve NATO’ya yönelik bazı hamlelerde bulunsa da zaman içerisinde yeniden Rusya, Çin ve Türki cumhuriyetlerle işbirliğini koruyarak Atlantik ekseni ile dengeyi sağlayacaktır. Darbe girişimi sonrası toz duman kalktıktan sonra Türkiye yeniden Soğuk Savaş sonrası sergilediği denge siyasetine dönecektir. Ama tüm somut gerçeklere rağmen, Atlantik cephesinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından darbenin FETÖ yanlısı subaylar tarafından gerçekleştirildiği Türkiye’de pek çok ağız tarafından dile getirildi. Fethullah Gülen’in ABD tarafından bugüne kadar korunup gözetilmesi darbenin arkasında ABD’nin olduğuna dair iddiaları daha da güçlendirdi.
ABD ile Türkiye arasında sorunlar olduğu uzun süredir bilinen bir gerçek. Suriye’de ABD’nin Kürtlere verdiği askeri destek ve PYD’yi terör örgütü olarak tanımaması Türkiye-ABD ilişkilerinde krize yol açmıştı. Darbe sonrasında ise, kriz Fethullah Gülen’in iadesi konusuyla birlikte daha da derinleşecek gibi görünüyor.
ABD ve AB ile son yıllarda ilişkileri bozulan mevcut iktidar için Rusya önemli bir çıkış noktasıdır. Aynı şey Rusya için de geçerlidir. Ekonomik yaptırımlarla boğuşan Rusya için Türkiye ile ilişkilerin güçlendirilmesi hayati önem taşıyor.
Darbe girişiminden henüz birkaç gün önce ilişkilerini yeniden düzeltme yoluna giren Rusya-Türkiye ilişkileri bu olayın ardından daha da güçlenmiştir. Darbenin henüz duyulduğu dakikalarda Rusya ve İran ard arda seçilmiş hükümete desteklerini belirtmişler ve hükümetin yanında yer almışlardır.
Rusya’da Putin döneminin başlamasıyla birlikte Rusya-Türkiye ilişkileri önemli bir yol katetmiştir. Ekonomik alanda artan ticaret hacmiyle birlikte iki ülke birbiri için gözden çıkarılamaz ortaklar halini almıştır fakat Türkiye Atlantik eksenini rahatsız edecek askeri ve siyasi işbirliğinden her zaman kaçınmıştır.
Türkiye’nin aslında bugünlerde Avrasya eksenine kayıyor görünmesi, darbe girişiminden çok değişen dünya dengeleriyle ilintilidir. Güçlenen Rusya ve Çin işbirliği Avrasya Ekonomik Birliği ve Şangay Beşlisi’nin artan etkisi ve gücü pek çok ülke gibi Türkiye’yi de etkiliyor. Şangay İşbirliği Örgütü; Rusya, Çin, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan'dan oluşmaktadır. Avrasya Ekonomik Birliği ise Belarus, Kazakistan ve Rusya arasındaki imzalanan anlaşma ile kurulan Avrupa Birliği benzeri ekonomik ve gümrük birliğine dayalı bir ittifaktır. Birlik ticari ve ekonomik işbirliğini ön plana çıkarmaktadır. Özellikle Kazakistan Türkiye’nin birliğe katılmasını sık sık dile getirmektedir.
Türk yetkililer de daha önceki yıllarda Şangay Beşli’sine katılmak istediklerini pek çok kez belirtmişlerdi.
2013 yılında bir röportajda Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin AB’ye tutumuna yönelik bir soru üzerine “Şimdi tabii bu böyle olumsuz bir şekilde gidince siz de ister istemez 75 milyonun bir başbakanı olarak başka arayışlar içerisine de giriyorsunuz. Onun için geçenlerde sayın Putin'e onu söyledim, 'bizi Şangay Beşlisi içine alın' dedim. Alın bizi Şangay Beşlisi içine biz de AB'ye 'allahaısmarladık' diyelim, ayrılalım oradan. Bu kadar oyalamanın ne anlamı var? ifadelerini kullanmıştı. Yine aynı dönemde TSK tarafından yayınlanan Silahlı Kuvvetler dergisinde yapılan değerlendirmede "Büyük Önder Atatürk’ün 1937'de Ankara’da ‘dünyada ve dünya milletleri arasında barış, dayanışma ve iyi geçim olmazsa bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur’ diyerek açıkça belirttiği gibi, Türkiye’nin tarihî, kültürel ve ekonomik bağlarının olduğu, etki ve ilgi alanını içinde bulunduran Şangay İşbirliği Örgütü'ne diyalog ülkesi olarak dâhil olması önemli bir adım olarak görülmektedir. Bununla birlikte, ilerleyen dönemde daimi üye olabilmek maksadıyla girişimlere devam edilmesinin Atatürk’ün çizdiği vizyona uygun olacağı değerlendirilmektedir" ifadelerine yer verilmişti.
Fakat iktidar ekonomik işbirliklerin ötesine geçmeyi göze almayacaktır. Şangay İşbirliği Örgütü ya da Avrasya Birliği’ne üyelik pahasına Türkiye sermayesinin göbekten bağlı olduğu AB’den kopmak mevcut iktidarın alabileceği bir risk değildir.
Fethullan Gülen’in iadesi belki ABD ile soruna neden olacaktır ama ABD’nin Gülen için Türkiye’den vazgeçmesi ve NATO’dan Türkiye’nin çıkarılması ya da üyeliğinin askıya alınması da gerçekçi değildir.Çünkü Temmuz ayında NATO Varşova zirvesinde alınan kararlarda belirlenen askeri stratejiye göre Doğu Avrupa birlikleri güçlendirilecek ve güneyden Karadeniz havzasında Türkiye ile Rusya kuşatılacaktır. Türkiye’nin olmadığı bir senaryoda NATO’nun Rusya’ya karşı askeri alanda başarılı olması imkansızdır ve NATO için Türkiye şu an gözden çıkarılamayacak kadar değerlidir.
Bugüne kadar ekonomik alan dışında siyasi ve askeri alanlarda Avrasya’dan uzak duran Türkiye için artık Avrasya her ne kadar kaçınılmaz bir seçenek olarak görülse de 60 yıldır ekonomik, siyasi ve askeri olarak Atlantik kıskacına sıkışıp kalan Türkiye için bu durum istese de gerçekleştiremeyeceği bir durumdur.
Türkiye, altmış yılı aşan bir süredir, emperyalist güçler tarafından Atlantik eksenine sıkıca bağlanmıştır. Türkiye’nin geleneksel müttefikinden kopması ve Atlantik ekseninden ayrılması gerçekçi değildir. Bu iktidarın buna gücü yetmeyecektir.
Almanya ile yürüttüğü mülteci pazarlığında olduğu gibi ABD’ye ve NATO’ya yönelik bazı hamlelerde bulunsa da zaman içerisinde yeniden Rusya, Çin ve Türki cumhuriyetlerle işbirliğini koruyarak Atlantik ekseni ile dengeyi sağlayacaktır. Darbe girişimi sonrası toz duman kalktıktan sonra Türkiye yeniden Soğuk Savaş sonrası sergilediği denge siyasetine dönecektir. Ama tüm somut gerçeklere rağmen, Atlantik cephesinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.