Alametler ve iki taraflı sancı

Özetin özeti, seçim sonuçları ne olursa olsun bizi bekleyen, genel ortamın yumuşamayacağı, mücadelenin daha sert çizgiler kazanarak süreceği bir Türkiye’dir.

İsterseniz en genel anlamda muhalefetle başlayalım ve görebildiklerimizi sıralayalım:

Muhalefetin 6’lı kesiminde, CHP başta olmak üzere “el yükseltme” denilen bir canlılık ve kararlılık görülmektedir. Bunun önünde arkasında nelerin olabileceğini fazla kurcalamadan (ki zaman zaman yapıyoruz) en azından böyle göründüğünü söyleyebiliriz. Üstelik İyi Parti de bu canlılığa bir şekilde ayak uydurmaktadır.

Bir alamet sayılmalıdır.

HDP, tüm olumsuzluklara rağmen, karşı tarafın “bölücülerin, teröristlerin partisi” damgasını ve salt etnik temelli bir siyasal oluşum imajını silmeye yönelik çabalar içindedir; bu doğrultuda çıkışlar yapmakta, önerilerde bulunmaktadır.

Sosyalist örgütlenmeler, bir dönemin yoldan çıkarıcı liberal telkinlerini aştıkları gibi kendi aralarındaki anlamsız husumet ve çekişmeleri “ayırt edici özellik” olarak eskisi kadar   öne çıkarmadıkları izlenimi vermektedir.  Hepsi, deneyerek, yoklayarak en azından pozitif bir arayış süreci içindedir.

Bir tarafta görülen alametler böyle…

***

İktidar/rejim cephesi hakkında fazla söze gerek olduğunu sanmıyoruz.

Bu cephedeki dikkate değer alametler arasında, yandaşların artık arızi denemeyecek sıklıkta birbirlerine düşmeleri, nelerin “felaket” sayılabileceğine ilişkin endişelerin “parlak gelecek” söylemlerine ağır basmaya başlaması, dilde ve yargıda daha da saldırganlaşan tutumlar sayılabilir.

“Alamet” diyorsak, bir dönemin akil liberallerini  es geçmemek gerekir.

Toplumda ve siyasette ne kadar karşılık bulduğundan bağımsız olarak bu kesimin  durumunun semiyotik (göstergesel) bir anlam taşıdığı söylenebilir. Uzatmadan, şöyle: Başta lideri olmak üzere AKP’nin dilinden ve siyasal ortaklıklarından yargı kararlarına ve getirilen yasaklara kadar ne varsa artık hiçbirine “ezber bozucu” sosyolojik, antropolojik, tarihsel, kültürel, vb. gerekçeler bulunamıyorsa bu da ciddi bir alamet sayılmalıdır.

Şu meşhur “fabrika ayarlarına dönme” lafının artık hiç edilmemesi bir alamet değil de nedir?

***

Bütün bu alametlerin, toplumun yaşadığı sancıların yansıması olduğu kanısındayız. 

Bunlar, kapıya gelip dayanan, kendini dayatan bir değişim gerekliliğinin sancılarıdır.

Değişim gerekliliği ve sancıları toplumun belirli bir kesimine, diyelim “yarısına” ilişkin bir durum değildir. Bugünkü rejime/iktidara oy verecek olanlar da kendi sancılarını yaşamaktadır. Niceliği ayrı bir tartışma konusu, ama bu kesimin sancısı, Türkiye’deki “demokrasinin” bu haliyle bile kendilerine “fazla” gelmesidir; sancı, örneğin Kılıçdaroğlu’nu hapse atacak;  HDP’yi, hatta CHP’yi de kapatıp, her tür muhalefeti ölüm sessizliğine sokacak bir “değişimin” henüz gerçekleşmemiş olmasına ilişkindir.

Özellikle vurguluyoruz: Sancı, iki yönlüdür ve “güçlendirilmiş parlamenter sistem”, “demokrasi”, “demokratik cumhuriyet” ve giderek sosyalizm sancıları kadar reel bir sancı da bunların hepsini kazıyacak bir “değişim” beklentisinin sancılarıdır.

Şu anlama geliyor: Türkiye’nin toplumsal-siyasal haritasında, “oy potansiyeli” CHP’nin meşhur yüzde 25’i kadar olduğu söylenebilecek, faşizm-radikal İslam kırması bir “sağ” artık yerleşiklik kazanmıştır. Önceki dönemlerden farklı olarak, bu oluşumun “merkez sağ” tarafından teskin edilip kenarlarda tutulması da mümkün görünmemektedir.

Dahası, bugünkü AKP-MHP çizgisinin bu oluşumun dışında gözünü başka yerlere çevirme imkanı da niyeti de yoktur.

***

Buraya kadar söylediklerimiz, solda genel olarak yaygın olduğunu sandığımız bir düşünceyle çelişebilir. Kısaca söylersek,  önümüzdeki seçimlerde AKP-MHP iktidarının ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının son bulmasının, AKP iktidarının gerçekten semirttiği, ama ilk kez onun şişeden çıkarmadığı bir cini yeniden şişeye sokması beklenmemelidir.

Özetin özeti, seçim sonuçları ne olursa olsun bizi bekleyen, genel ortamın yumuşamayacağı, mücadelenin daha sert çizgiler kazanarak süreceği bir Türkiye’dir.

Başka bir deyişle,  iki taraflı değişim sancısı zamana yayılarak süreceğe benzemektedir.