Beşli çeteye beş kuruş ödemiyoruz
Bay Cengiz, “yok illa ben bu parayı tahsil edeceğim” diye ısrarcı olmayı düşünürse tekrar hatırlatalım; “sizin bizden alacağınız, bizim sizden alacaklarımızın yanında devede kulak kalır.”
Geçen hafta verilen bir mahkeme kararıyla Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş’ın mecliste yaptığı bir konuşma gerekçe gösterilerek müteahhit Mehmet Cengiz’in “kişilik haklarına saldırdığından” bahisle 20.000 TL manevi tazminat ödemesine karar verildi.
Dava konusu konuşma içeriği 2021 yılı bütçe görüşmeleri sırasında TİP Genel Başkanının mecliste yaptığı haftalık basın toplantısındaki açıklamalarıydı. Konuşmanın davayla ilgili kısmı; “Bakın bu müteahhit çetesi var ya herkesin bildiği küfürbaz olanı. Dün aynı anda birçok kanala birden reklam vermiş belli ki imajlarının sarsıldığını düşünüyorlar. Konuyu toparlamaya çalışıyorlar. Ne diyorlar kim ne derse desin şerefleriyle çalışıyorlarmış ağaçtan ilham almışlar vs vs. Beceremeyeceksin Mehmet CENGİZ efendi beceremeyeceksin. Ağaç katliamların, yıkımların, doğayı yağmalaman hele o millete ettiğin küfürler bu halkın hafızasından hiç ama hiç çıkmayacak. İşçi iktidarı kurulduğunda bu saraylar yıkıldığında senin elinde ne var ne yoksa hepsini alacağız. Bu milletin alın teriyle çalışan milyonların gasp ettiğin tüm değerlerini senden geri alacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Kendinizi kurtaramayacaksınız.” şeklindeydi.
Her kelimesinin altına milyonlarca insanın imzasını atacağı bu cümleler Bay Cengiz’in “maddi ve manevi dünyasına saldırıda bulunma tehdidiyle huzur ve sükununu bozmakta ve kişilik haklarına saldırı mahiyetinde” imiş. Erkan Baş’ın hali hazırda milletvekili olması ve parlamenter sorumsuzluk ilkesi gereği reddedilmesi gereken bu davanın kabul edilmiş olması ise keyfiliğin daniskası. Parlâmenter sorumsuzluk; parlâmento üyelerinin yasama görevlerini yerine getirirken sarf ettikleri sözlerden, açıkladıkları düşüncelerden ve verdikleri oylardan dolayı herhangi bir hukukî veya cezaî takibata uğramayacakları anlamına gelmekte. Bu nedenle bir milletvekilinin meclis çatısı altında sarfettiği sözlerinin yargısal bir incelemeye tabi tutulması bu ilkenin de açıkça ihlal edildiğini gösteriyor. Bay Cengiz ülkede yaşayan yurttaşlara ağza alınmayacak küfürler ettiğinde kılını kıpırdatmayan yargının, ona yönelen en ufak eleştiriler için bile tazminata hükmetmesi ise hangi tarafta durduğunun en açık kanıtı.
Cengiz inşaat, Hasankeyf’ten 3. Havalimanı inşaatına, Akkuyu’dan Cerattepe’ye aldığı ihaleler sonucunda çevreye ve doğaya verdiği zararlarla nam salmış bir şirket. Yaptıkları inşaatlar sebebiyle gerek doğaya ve çevreye verdikleri zararın gerekse yarattığı tahribatla ülkenin geleceğinden aldıklarının topluma anlatılması ve ifşa edilmesi elbette zoruna gitmekte. Hakettiği cevap ise dava dosyasında TİP programındaki; “çevrenin ve doğanın talan edilmesine, kentsel alanların ve kamusal mekânların yağmalanmasına karşı mücadele yürütür, yürütülen mücadelelerin içinde yer alır." bu cümleyle verildi.
Bay Cengiz ve şirketi, sadece doğaya ve çevreye zarar vermekle kalmayıp, kurduğu siyasi bağlantılar ve ilişkiler sebebiyle başkaca hiçbir şirketin alamadığı ihaleleri almakta, tüm prosedürleri aşarak kazançlarına kazanç katmakta. Cengiz Holding, 2015 yılına kadar 200 milyar dolarlık kırk ihale kazanmış bir firma. Dünyada kamu kurumlarından en fazla ihale alan üç şirket arasında ancak Türkiye’de vergi sıralamasında ilk 10 içerisinde dahi değil.
Aldığı ihalelerin yanı sıra Cengiz Holding’in 2005-2009 yılları arasındaki vergi borcunun silindiği de bilinen bir başka gerçek. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesindeki Merkezi Uzlaşma Komisyonu, Cengiz İnşaat’ın 2005-2009 yıllarına ait 424.4 milyon TL’lik vergi cezasını affetmişti. Bu vergi affı dönemin Maliye Bakanı Naci Ağbal tarafından da 2016 yılında kabul edilmişti. 2005-2009 arası ortalama dolar kuruyla 303,1 milyon dolara denk gelen bu vergi affı, günümüz dolar kuruna göre 5 milyar TL civarında bir rakama tekabül etmekte. Kamu ihalelerinden elde edilen haksız kazançlar ve silinen vergi borçları yeterli görülmemiş olsa gerek kendisine bir de mahkemeler aracılığıyla yeni bir gelir kapısı açılmak istenmekte.
Küfürbaz müteahhit ayrıca; "İşçi iktidarı kurulduğunda bu saraylar yıkıldığında senin elinde ne var ne yoksa hepsini alacağız." sözleriyle malvarlığıyla tehdit edildiğinden bahisle de tazminat talebini “güçlendirdi”. TİP, sosyalist bir siyasi parti olup dünya görüşünü saklamamakta, aksine her alanda bunun çalışmalarını yürütmekte ve propagandasını yapmakta. Sosyalist bir partinin genel başkanının sosyalist ekonomik modeli savunması kadar doğal bir şey olamaz. Yine parti programında yer alan; “Türkiye’nin toplumsal kurtuluşu, ancak sosyalist bir siyasal devrimle ve bu devrimin ardından üretim araçlarının özel mülkiyetine son verilmesiyle, merkezi, planlı ve kamucu bir ekonomiyle, yani sosyalizme geçişle mümkündür." şeklindeki kamulaştırma hedefi, kişisel bir intikam aracı değil toplumsal, siyasal ve ekonomik bir başlık olarak her daim gündemimizde.
Gelinen noktada ise toplumsal muhalefeti sindirmenin ve susturmanın bir asli unsuruna dönüşen yargısal makamlar, müteahhitlerin haksız şekilde aldıkları ihalelerin, silinen milyonlarca lira vergi borçlarının, doğaya ve çevreye verdikleri zararların peşine düşmek yerine beşli çeteye siper olup muhalifleri cezalandırmanın derdinde.
Mahkeme kararına yanıtımız kısa ve öz; “Beşli Çeteye Beş Kuruş Ödemiyoruz” şeklinde. Bay Cengiz, “yok illa ben bu parayı tahsil edeceğim” diye ısrarcı olmayı düşünürse tekrar hatırlatalım; “sizin bizden alacağınız, bizim sizden alacaklarımızın yanında devede kulak kalır.”