Bir cinayetin anatomisi: Çetin Kaya'yı kim öldürdü?
Bu dava dosyasında tetiği çekenin kim olduğu en baştan belliydi ama katil elbette yalnız değildi. Faili polis olan her cinayetten sonra arkalarındaki siyasi irade ile cezasızlığı kural haline getiren yargı erki aslında azmettiriciliğin bizatihi kendisi haline geldi.
Polisiye romanlar, çeşitli suç olaylarını içeren ve bu olayların gizeminin çözülmesini konu edinen bir edebi tür. Bu romanlarda, suç işleyen kişilerin arkalarında bıraktıkları izleri takip eden ana karakter ipuçlarını birleştirir ve olayın arka planını analiz ederek büyük resmi ortaya çıkartır. Suçu işleyenin tespit edilmesi esaslı sonuçlardan biri olmakla birlikte sonuca ulaşılana değin geçen süreçte suçların hangi saiklerle işlendiği, maddi temellerinin ne olduğu ve sebeplerinin tartışılması da önem taşır.
Bugün polisiye bir romandan değil sokak ortasından bir polis tarafından yargısız infazla katledilen Çetin Kaya’dan bahsetmek istiyorum. Çetin Kaya 39 yaşında bir set emekçisiydi. Geçtiğimiz yıl kasım ayında kullandığı arabanın önü, polisler tarafından yapılan “dur” ihtarına rağmen durmadığı ileri sürülerek kesilmişti. Şoför koltuğunda oturan Kaya, polisler tarafından araçtan çıkartılmış, silahsız olmasına ve hiçbir direnç göstermemesine rağmen iki yanında duran iki polis tarafından elleri kelepçeli arabaya yaslandığı sırada kafasına yaslanan silahın iki el peş peşe ateş edilmesiyle yaşamını yitirmişti.
Cinayetin ardından fail polis tutuklanmış, benzer olaylarda yaşandığı üzere olay yerini gören dükkanların bazılarının kameralarının “bozuk olduğu”, bazılarının ise kayıt yapmadığı yine polisler tarafından tutanak altına alınmıştı. Mobese kameralarının olay yerini görüntülemediği ve olayın hemen önünde gerçekleştiği minibüsün de kamerasının “arızalı” oluşu hemen her polis cinayetinde olduğu gibi yaşanan delil karartma yöntemlerinin tekrarlanmasıydı. Görgü tanıklarının anlatımları sayesinde örtbas edilemeyen bu cinayet soruşturması yaklaşık 7 ay sürdü ve fail polis hakkında kasten insan öldürme suçundan iddianame hazırlandı. Yargısız infazın sosyal medyada ve basında sıkça yer almasının da etkisiyle diğer polis cinayetleri dosyalarındaki polisler lehine olan “haksız tahrik” ve “meşru müdafa” gibi indirim/cezasızlık içeren düzenlemelerin iddianamede yer almaması da önemli bir gelişmeydi.
Çetin Kaya’nın sokak ortasında ve herkesin gözü önünde yargısız infaz edilmesi ne ilkti ne de son oldu. Baran Tursun Vakfı’nın verilerine göre 2007-2022 yılları arasında polisler tarafından işlenen cinayetlerde 425 yurttaş yaşamını yitirdi. Sadece bu veri bile işlenen cinayetlerin kişisel vakalar ve “istisnai” durumlar olmadığını, bilakis sistematik ve bilinçli bir siyasal tercihin ürünü olduğunu gösteriyor. Polisler bir yandan rejimin kendilerine sağladığı güç ve siyasi iradeye güvenirken diğer yandan adalet mekanizmasının cezasızlık politikalarından aldıkları cesaretle diledikleri gibi şiddet uygulamakta ve cinayet işlemekte hiçbir beis görmemekte. Yargısız infazlar bu gerekçelerle bireysel birer şiddet olayı değil aksine toplumsal bir mesele olarak ele alınmayı fazlasıyla hak ediyor.
Bu dava dosyasında tetiği çekenin kim olduğu en baştan belliydi ama katil elbette yalnız değildi. Faili polis olan her cinayetten sonra arkalarındaki siyasi irade ile cezasızlığı kural haline getiren yargı erki aslında azmettiriciliğin bizatihi kendisi haline geldi. Yargılama sırasında katil zanlısının hakettiği en ağır cezayı almasını sağlamak kadar benzeri cinayetlerin bir daha yaşanmaması ve onları cesaretlendiren iradenin teşhiri ile cezasızlık politikalarına son verilmesi için toplumsal dayanışmayı güçlendirme görevi de omuzlarımızda. 28 Eylül 2022 Çarşamba günü saat 09.30’da İstanbul Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılacak ilk duruşmaya katılarak bu mücadeleye destek vermeye davetlisiniz.