Çocuklara ve kitaplara sarmalanmanın yolunda…

Çocuklar hakkında yazmak, onların dünyasından bakmak, onlara dair onların zihinlerinden geçenleri aktarmaya çalışmak veya onların duygularıyla hissetmek zordur. Bu zorluk şurada başlar: Çocukları tahakküm altına almadığımız sürece, çocukları birer birey olarak kabul ettiğimiz takdirde ve yetişkinlerin o her şeyi bilen “kocaman” fikirlerini onlara dayatmaktan vazgeçtiğimiz anlarda… İşte tam da bu zamanlarda onların o farklı, belki büyülü bazen de “saçma” diye tabir edilen duygu ve düşünce akışlarının birer parçası olabiliyoruz. Tek bir farkla, çocuklar bizden her zaman bir adım öndedir. Çocuklar yetişkinlerden farklı hisseder, duyumsar ve aktarır. Ve elbette ki dünyayı anlamlandırma ve buraya dair sorular sorma konusunda çok daha fazla cesaretlidirler…  Onları anlamanın yolu işte bu farklılığı zincir altına almamaktan, onların hayatlarına birer yol/ oyun arkadaşı, bazen de birer rehber olmaktan geçer.

Bir söz, bir cümle veya sadece minicik bir görselin çocukların dünyalarında yaratabileceği değişikleri tahmin etmenin sınırları ise inanın sandığımızdan çok daha geniştir. İşte tam da bu sebeple, onların dünyalarının bir parçası olmayı, karşılıklı olarak neler hissettiğimizi veya hissedebileceğimizi anlatmaya çalışacağız. Bir yandan çocuklara “edebiyat” alanında sunduklarımızın onlar için karşılığını, evrensel olarak nasıl değerlendirebileceğini ve aynı zamanda pedagojik bağlamda onları nasıl etkileyeceğini de aktarmak için çabalayacağız.

Çocuk edebiyatı dediğimiz alan ise çocukları anlamanın, belki onların kendilerini anlamasının, duygularını fark etmesinin yollarından sadece bir tanesi.  Belki de başka bir tabirle, salt çocuklar için yazmak değil; “çocukları hissederek, onlarla birlikte parmak uçlarından dökülen her çizgi”dir çocuk edebiyatı. Onlar böylesine sonsuzca düşünür ve hissederken; ardı arkası kesilmez sorular sorarken… Ve elbette ki her şeye dair inanılmaz meraklıyken. Evet, herkesi “bunaltacak” kadar meraklıyken… Onlara ulaşmanın, onları yakalamanın, dünyalarına dahil olmanın yolu çoğu zaman bir kapağı açarak birkaç cümleyi onların kulağına yaklaştırmaktan geçiyor. Çocuklar kendi hissettiklerini sayfalarda görünce, henüz anlamlandıramadığı durumları ve duyguları başkalarının da yaşayabildiğini fark edince; en çok da bir cümlenin ardından diğerini merak ettikçe yetişkinlerle ve kitaplarla birlikte hayatları boyunca sürecek upuzun bir yolculuğa çıkıyorlar. 

Çocukların ayaklarını yerden keserken gerçeklikle bağlarını koparmadan; aynı zamanda da o uçsuz bucaksız hayal dünyalarına ve yaratıcılıklarına zarar vermeden bu yolculukta bir yoldaş olmak, belki de dünyanın en keyifli şeylerinden biri.  Çocukların göz parıltısından en hüzünlü anlarına; en zor anlarından bir problemi çözmenin mutluluğuyla ama en çok da kendilerine sarılmakla birlikte cümlelere sarılmalarına vesile olmak, onlarla birlikte kelimelerin arasında kaybolurken hayatın tam içinde birbirimizi bulmak belki de bu zamana kadar deneyimleyeceğimiz nadir duygulardan…

Çocuklarımızın hayallerine ve düş dünyalarına sarılan, cümleleri onların zihinlerinden alıp kendimizle sarmaladığımız ve birbirimizi sardığımız birer “çocuk” yetişkin olmak adına… 

Kelimelere ve çocuklara sarıldığımız o muhteşem duyguların ve cümlelerin yolunda…

Merhaba!