Seni sevmek kiraz yemek gibi!

Çocuklar yetişkinlerin dünyasında bu sorularla baş etmeye çalışırken, onların duygularını betimleyebilecek ve kafa karışıklıklarını giderecek cevaplara ihtiyaç duyuyorlar. Son dönemde nitelikli çocuk edebiyatı bu cevapları muhteşem satırlar ve çizgilerle karşılamaya çalışsa da bir sürü can sıkıcı komşunun olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Sevginin her biçimi kendine özel. Birisini veya bir şeyi sevmek de… Dilimize oldukça yerleşse de ‘çok’ sevmek veya ‘az’ sevmek çoğu zaman duygularımızı karşılamaya yetmiyor. Hatta o kadar kalabalık telaşlar içindeyiz ki; duygularımızı karşılamaya yetmediğini fark etmiyoruz bile. Geçip gidiveriyoruz sözcüklerin yanından.

Oysa hepimiz ne kadar farklı seviyoruz. Sevginin binbir çeşidiyle dolduruyoruz içimizi ya da sımsıkı sarılıyoruz o sevgilere. Çünkü yaşamaya devam etmenin yolunun en önemli uğrağı bizler için burası oluyor belki de!

Papatyaları çok seven Papatya da işte tam bizim gibi! Papatyaları sevmiyor sadece elbette. Kuru fasülye ve pilavı, dikenlerine rağmen kaktüsleri, kedileri, dedesi gibi uzun yaşayan ağaçları… Arkadaşlarını, annesini, babasını... Sayamayacağımız daha birçok şeyle uzar giderdi bu liste. Ta ki o sevimsiz soru satırlarımızın arasına düşene dek!

“Kimi Daha Çok Seviyorsun?”1 çocuklara en sık sorulan sorulardan biri. Yetişkinler bu sorunun cevabı olarak neyi aldıklarında mutlu oluyorlar; bilmiyoruz. Fakat çocukların duygularını darmadağın etmeye yetiyor, bundan eminiz! Çünkü çocuklar sevgiyi yetişkinler gibi tarif etmezler. Bazen bir kedi gibi sevdiklerini söylerler, bazen bir gökkuşağı oluverirsiniz onlar için. Bir çocuğun bana söylediği gibi ya da: “Öğretmenim seni sevmek kiraz yemek gibi!”

Çocukların sevgi tariflerinin arasına çok farklı sözcüklerle girebilirsiniz. Veya kocaman bir sessizliğin ardındaki saniyelik gülümseme de yeterli olacaktır. Onların biri tarafından ‘çok’ sevildiğini duymaktan veya bunu birine söylemekten çok “farklı” sevdiğini veya sevildiğini hissetmeye ihtiyaçları vardır. Koşullar ne olursa olsun sevginin en gerçek halini görmeye ve hissetmeye…

Çocuklar günlük akışlarında maalesef ‘Kimi daha çok seviyorsun?’ sorusuyla çok sık karşılaşıyorlar. Bu soru öylesine sorulmuş olsa da tek başına bir soru değil. Beraberinde sevginin kıyaslanabilir bir duygu olduğunu da getiriyor onlara. Sevginin zamanla biçim değiştirebileceği ihtimalini ortadan kaldırıyor; duyguların hep sınırlı çizgiler arasında olabileceğini çağrıştırıyor onlara. Öyle ki bu soru korkunç bir sıkışmışlığın ortasına daha itiyor onları: Sevdikleri arasında tercih yapmaya! En başta söylediğimizi tekrar etmekte fayda var; her sevgi özeldir. Sevmek her canlıda özgün bir biçimde kendini gösterir… Ve evet, bazen kiraz yemek gibidir.

Komşu teyzeler bazen oldukça can sıkıcıdırlar. Komşu teyzelerin can sıkıcı olduğu günlerden bir gün, o can sıkıcı sorularla kapısı çalınıverdi Papatya’nın: Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı? Papatya bu soruya cevap vermedi ve hiç sevmediği şeyi yapıp iki tabak yemek yedi. Fakat huzursuz olmuş, kafası karışmış ve keyfi kaçmıştı bir kere…

Çocuklar yetişkinlerin dünyasında bu sorularla baş etmeye çalışırken, onların duygularını betimleyebilecek ve kafa karışıklıklarını giderecek cevaplara ihtiyaç duyuyorlar. Son dönemde nitelikli çocuk edebiyatı bu cevapları muhteşem satırlar ve çizgilerle karşılamaya çalışsa da bir sürü can sıkıcı komşunun olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bir sürü can sıkıcı sorunun önümüze yığıldığı çocukluklar geçiriyoruz. Birilerini ‘çok’ severken başka bir duyguyu yanına koyamıyor oluşun sancısıyla boğuşuyoruz. Veya ‘az’ sevmenin huzursuzluğuyla vicdanımıza düğümler atıyoruz. Unutuyoruz; duyguları hatırlamanın bir ihtiyaç olduğunu…

Papatya can sıkıcı komşu teyzeye hiç beklemediği bir soru sormuştu. Evet çocuklar hiç beklenmeyen sorular sorarlar! İyi ki de sorarlar… ‘Sen kendini ne kadar seviyorsun?!’.

 1 Kimi Daha Çok Seviyorsun, Nergis Seli, Res. Ayşın Delibaş Eroğlu, Yapı Kredi Yayınları, 2022.