Özgürlüğün tanımı farklı birçok alanda defalarca kez yenilenerek, yinelenerek yapılıyor. Bu sebeple kurallı dizilmiş kelimelerden oluşan bir özgürlük tanımının dışında şeylere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Hissedebildiğimiz, hissettirebildiğimiz; çemberin sınırlarını görmeden bilebildiğimiz bir tanım… Yetişkinler için bunca kargaşanın ortasında nice şeyler söylenebilir. Bizim derdimiz ise çocuklarla ilgili olan tarafı. Çocukların özgürlüğü gerçekten altı kırmızı kalemlerle çizilen pedagog onaylı kitaplarda mı saklıdır? Gereklilik kiplerinin defalarca kez kullanıldığı uzun metinlerde mi bulacağız çocukları özgür kılmanın yollarını? Veya sınırsız olanakları önlerine dizdiğimiz yaşam yolculuklarında mı? Korkarım hiçbiri değil. Tüm bunların, çocuklar için çizilen çemberdeki kısıtlayıcılardan hiçbir farkı yok. Sadece birazcık daha renkli, biraz daha süslü cümlelerle donatılmış olanları…
Yaşam değişiyor. Yaşam zaman zaman insan aklının sınırlarını zorlayan bir biçimde ilerliyor, durmadan kendini yeniliyor. İyi veya kötü, doğru veya yanlış tüm bu değişim sürecine uyum sağlamak durumundayız. Bugün doğru sandıklarımızı yarın sandıklara kaldırabiliyoruz; hayatta olmaz dediğimiz şeylere sarılabiliyoruz. Elbette ki bu değişime uyum sağlamak herkes açısından zorlayıcı. Zorlanıyoruz. Panikliyoruz. Durmadan Google’ın sonsuz bilgisine sığınıyoruz. Kitapçılara koşuyoruz ve çok satanlar reyonuna yöneliyoruz. Korkunç bir telaşla, inanılmaz bir kafa karışıklığıyla… Tüm bu karmaşadan öğrendiğimiz bilgileri(!) yaşamlarımızda uygulamaya başlıyoruz sonrasında. Ve tabii çocukları da peşimizden sürükleyerek… Çocuklara neredeyse hiç fırsat vermeden sanki onların yaşamının puzzle parçalarını tamamlıyoruz. Fakat… Durup derin bir nefes almamızın zamanı geldi, hatta o zamanın üstünden oldukça da geçti.
Çocukların yaşamları, duyguları, dünyayı anlamlandırma çabaları, kişiliklerini oluşturma süreçleri, yanlışları, doğruları, vazgeçemeyişleri, merakları… Çocuklara dair her şey, yaşamın incelikli tarafı. Çocuklara dair her şey, onlarla birlikte yeni bir dünya yaratma isteğimiz. Niyetten bağımsız, o kadar fazla tökezliyoruz ki bu yolda, dönüp yaralarımızı sarmak veya onları baştan yaratmak için çok geç kalmış oluyoruz.
Ebeveynlerin ve yetişkinlerin çocuklara dair sunduğu her şey elbette ki çok değerli, iyi niyetli, sonsuz bir çaba belki de… Fakat kaçırılan bir nokta var. Çocukların kendi içlerinde, kendilerine dair bir ritmi vardır. Çocuklar kendi şarkılarını, kendi dillerinde, birçok farklı şekilde söylerler. Eğer fark edebilirsek. Eğer onların seslerini kısmadan şarkılarını sokaklara çıkarmalarına izin verirsek… Peki bunu nasıl yapacağız? Çocukların şarkılarını yaşamın özgür tarafı olarak nasıl var edeceğiz?
Çocuklar doğdukları andan itibaren meraklı gözlerle dünyayı anlamaya çalışırken birçok farklı deneyime sahip olurlar. Bu deneyimler farklı biçimlerde onlarda iz bırakırken, önlerinde uzanan yaşamın basamaklarını da beraberinde dizerler. Kitaplarınsa onların dünyasının en özgür tarafı olduğunu kabul ederek adımlarımızı atmamız gerekiyor. Çünkü çocuklar sayfalar arasında gezinirken dış dünyadan uzaklaşabiliyorlar. Yalnızlıklarının keyfini sürme fırsatı ellerine geçiyor. Okudukça özgürleşiyor, merakları artıyor, yaratıcılıklarının sınırlarını genişletiyorlar. Eğer yetişkinler tarafından onların bu özgürlük alanlarına sayısız dikte ile müdahale edilmezse… Bu sebeple okumanın onların yaşamında sadece akademik boyutta değil geriye kalan kısmında çok önemli bir etmen olduğunun farkına varmak zorundayız. Onların bu özgürlük alanını, önlerine sayısız seçenek sunarak veya bitmek bilmeyen yönlendirmeler yaparak ele geçiremeyiz. İçeriğe dair elbette kontrollü olmak, onları birçok tehlikeli durumdan ve anlatıdan korumakla yükümlüyüz. Fakat bu yükümlülük yetişkinleri en başta bahsettiğimiz çemberin bir parçası haline getirmemeli. Çünkü o çember biz bunu isteyelim veya istemeyelim zaman geçtikçe daralıyor; onları içinden çıkılmaz duygulara sürükleyebiliyor.
Çocukların şarkıları yetişkinlerin zannettiğinden çok daha fazlasına tekabül ediyor. Onların sayfalarında dilediğince gezindikleri kitaplar da… Aradıklarını sayfalarda buldukları anlar, birer kanat sahibi olmakla eşdeğer onlar için. Çocuklar şarkılar söyleyerek sayfalarını çeviriyor ve özgürleşiyorlar. Onların ritimlerini değiştirmeden, yetişkinlerin kelimelerini süsleyip onların sayfalarına dizmeden, merdivenlerini bizim istediğimiz renklere değil onların ellerinin renklerine bırakarak yol almaya ihtiyacımız var…