Çünkü edebiyat bizi tüketen ateşin bizi birleştirebileceğini de gösterir

Çünkü edebiyat, bize kendi hikayemizi bulmayı ve ötekilerin de anlatacak hikayeleri olduğunu anımsatır. Çünkü edebiyat bizi tüketen ateşin bizi birleştirebileceğini de gösterir. İnsanın yeryüzündeki serüveni, adalet ve edebiyatın da dahil olduğu büyük serüvenden ibarettir ve bu zorlu serüvenin olmazsa olmazı ise vicdan cephesidir.

Öznur Özkaya                                                                  

Edebiyatı akıldan ve mantıktan, zamandan ve mekandan, duygudan, çok uğraşırsanız daha pek çok şeyden ayırabilirsiniz. Onu sırça fanuslarda saklayabilir ya da  yerin dibine batırabilirsiniz. Neresinden tutarsanız orasını görebileceğiniz, kendinize göre biçimlendirebileceğiniz bir resme dönüştürebilirsiniz. Fakat ne kadar çabalarsanız çabalayın edebiyatı vicdandan ayırmazsınız. Tanımlanması neredeyse imkânsız olan, en derinimizde hissettiğimiz bu sezgisel, belli belirsiz duygu en çok edebiyatla özdeşleşir. Zira vicdanı edebiyatın dışında aramak bir yazarı art niyetli kılmaktan başka bir işe yaramaz.

Her ülkenin, her coğrafyanın, insanlığın tarihi acılarla doluysa, bir ülkenin edebiyatı onun hem vicdanı hem belleğidir. Edebiyatın adalet sağlamak gibi toplumsal bir görevi olmasa da edebiyat hukuku ve adaleti estetik açıdan anlatabilir. Edebiyat çoğunlukla hislere, sezgilere hitap ederek toplumdaki çarpıklıkları, yanlışları, sevinçleri, acıları, gözyaşlarını dile getirir; olayları, yaşananları duyumsatarak insanların vicdan muhasebesi yapmasını sağlarken davacı, davalı, şüpheli, sanık, tanık olarak gördüklerimizin üzerlerindeki algıyı anlatır. Haliyle yazar insanı, toplumu, hayatı anlama ve anlatma çabasında sözcüklere sığınır ve bireyden & bireylerin öykülerinden yola çıkar.

Şiirleri ve romanlarıyla tanıdığımız İlhami Sidar’ın son kitabı "Bizi Tüketen Ateş", her biri toplumun bir yarasına denk gelen karakterleri üzerinden ülkenin son 15 yılına ışık tutuyor.  Narin, Cemil, Rıza ve Nilüfer... Karakterlerinin her birinin, bu toprakların bitmek bilmeyen acılarına tekabül eden yaraları var. Dedesi gibi askerlik yolunda ilerleyen, adını Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçı romanındaki ana karakterlerden biri olan Topçu Yüzbaşı Cehennem Cemil’den alan Teğmen Cemil, gelenek görenek uğruna tecavüzcüsüyle evlenmek zorunda kalan Nilüfer, cezaevinde açlık grevinde olan Rıza ve onun ölümünün ardından peşinden giden kardeşi Narin… Hepsinin bu toplumda bir karşılığı, bir yeri var.

Bir romanı farklı karakterler üzerinden kurgulamak hikâyeyi farklı tanıklıklarla, farklı bakış açılarıyla anlatmak demektir. Yaşam koşulları, kültürleri, dilleri, gelenekleri birbirinden farklı olan Narin ve Cemil ülkemizde bitmek bilmeyen bir savaşın karşı karşıya getirdiği iki karakter olarak beliriyor. Narin'in Cemil'i, Cemil'in de Narin'i tam olarak anlayabilmesi mümkün değildir. Okurun iki karakterin de doğasını anlayabilmesi için yazarın iki bakış açısını da yansıtması yerinde bir kurgulama modelidir.

Yazar; karakterlerin hikayelerini oluştururken film sahnelerinden kesitlerin yanı sıra Türkiye ve Dünya edebiyatından öne çıkan yazarlardan alıntılara veya göndermelere yer veriyor. Çözülmeyen / belki de çözüme kavuşturulmak istenmeyen Kürt meselesine değiniyor. Rütbeli bir asker olan Cemil'in ve Kürt kadınını simgeleyen Narin'in gözünden Kürt meselesini irdeliyor. Yazar; "vicdanı" temsil etmelidir ya, Sidar da nesnel davranıp okura iki farklı bakış açısını incelikle yansıtıyor. Zira bu mesele sadece bir tarafın gözünden anlatılmış olsa sahiciliğini yitirir.

İşte edebiyat; kutunun dışını görmemizi, düşünmemizi, irdelememizi, olup biteni daha iyi anlamaya çabalamamızı sağlar. Edebiyat, dünyadaki diğer yaşam sistemlerini ve kültürleri anlamlandırmamıza yardımcı olur, bizi daha iyi bir insan yapamasa da bu arayışta bize yardım etmede önemli bir rol oynar. Edebiyat, betimlenen sorunları ortadan kaldırmak için ne yapabileceğimizi sorgulamamıza yol açar. Psikoloji ve sosyoloji ile bağıntılı olduğundan, tepkilerimizi ve görüşlerimizi tartar, kendimizi ve çevremizi daha iyi anlamaya başlarız.

Nitelikli eserlerin derinlemesine okunması yoluyla hayatın çoğu açıdan daha anlamlı kılınabileceğini unutmayalım, kurgu okumanın insancıl ve demokratik bir toplum inşa etmede rol oynadığını da. Çünkü edebiyat, bize kendi hikayemizi bulmayı ve ötekilerin de anlatacak hikayeleri olduğunu anımsatır. Çünkü edebiyat bizi tüketen ateşin bizi birleştirebileceğini de gösterir. İnsanın yeryüzündeki serüveni, adalet ve edebiyatın da dahil olduğu büyük serüvenden ibarettir ve bu zorlu serüvenin olmazsa olmazı ise vicdan cephesidir.

Künye:

- Bizi Tüketen Ateş, İlhami Sidar, İthaki Yayınları, 2023.